‘Taraf yazarı Altan Ailesi’nin JİTEM’le irtibatlı olduğunu ortaya çıkarttı!’ Bu başlığı gören pek çok kişi sanırım heyecanlanır ve tereddütsüz haber metnini okumaya koyulur. Sonuç kızgınlıkla karışık bir hayal kırıklığı olacaktır.

Medyayla yatıp kalkan ve bu nedenle gözüyle gördüğüne bile inanmaya tereddüt eden bir gazeteci olarak, bu tarz manşetlerle karşılaşınca hemen bir gülümseme gelip kuruluyor suratıma. Acaba diyorum, yine nasıl bir skeçle karşı karşıyayım?

Yukarıda alıntıladığım başlık Soner Yalçın yönetimindeki Odatv isimli haber sitesine ait. Kısaca anlatayım.

Onca saygın ismin yazdığı Taraf’ın, ciddiyetinde önemli gedikler açan celebrity kalemleri var. İşte bunlardan biri, akıllara zarar o meşhut mantığı dışında elinde hiçbir kanıtı olmadığı halde, Kurtlar Vadisi isimli dizinin senaristlerinin ve yapımcılarının JİTEM’le ilişki içinde olduğu iddiasını işliyor bir süredir. Bu yazarın adını zikrettiği isimlerden birisi de Soner Yalçın.

Kuşkusuz, Yalçın söz konusu iddiaları dillendiren şahsa hak ettiği yanıtı verebilecek düzeye sahip deneyimli bir gazeteci. Ne var ki Yalçın, bu provokatif üslubu görmezden gelmek ya da söz konusu köşe yazarının ‘Aristo mantığını’ eleştirmek yerine, karşısındakiyle benzer bir yönteme başvuruyor.

Madem diyor adını andığın kişiler JİTEM’le irtibat halinde, o halde bu kişilerin diğer dizi projelerinde senaristlik yapmış olan Sanem Altan da aynı organizasyonun bir parçası. Sonuç: O halde Altan ailesinin de JİTEM’le ilişkisi var!

Sansasyon meraklısının teki kuyuya bir taş atıyor. Başka biri de elini daldırıp taşı çıkartmak varken, çözümü kuyudaki taşı başka bir taşla kırmakta arıyor. Aklınca taşı taşla ufalayacak. Ama su kirleniyor. Günden güne ufalanan taşların kumlarıyla doluyor.

Görüyorsunuz işte bu kör dövüşüyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan BirGün’ün bir köşesinde de olsa bu konu işleniyor. Olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra bile, internette adı geçen isimleri arayan herhangi birisi bu gelişmelerden haberdar olacak. İşte toplumsal belleği oluşturan katmanların arasındaki ‘yabancı’ tortular böyle oluşuyor.

Madem öyle, sen niçin bu konuyu işleyip olayın yaygınlaşmasına hizmet ediyorsun, diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama hep dile getirdiğim gibi, gerçeklik algımızı bozan ve gündemi etkisi altına alan bu manipülasyonun kodlarını deşifre etmek hiçbirimizin imtina edemeyeceği bir sorumluluk. Kaldı ki, bu köşede medya kritik yapıyorum.

Ayrıca yukarıda değindiğim olay bu aktörlerin ilk vukuatı olsaydı inan çok da önemsemezdim. Ne var ki, aşağıda okuyacağınız başlık dahi sorunun ne derece kronikleştiğini, müdahalenin elzem olduğunu ve dolayısıyla hassasiyetimin çok da haksız olmadığını gösteriyor:

“Can Dündar’ın sapık olduğu ortaya çıktı!” Odatv.

Haydi, konunun diğer muhatabı varoluşunu bu tarz sansasyonlara borçlu; ondan ümidi kestim artık. Ama Soner Yalçın… Birikimiyle, başarılı projeleriyle, dişiyle tırnağıyla bu konuma gelmiş bir gazetecinin bu tarza ihtiyacı mı var? En azından artık var mı?

Gündem çok hızlı değişiyor ve medya arenası da her zamankinden daha çok gladyatörü ağırlıyor. Artık gazetecinin başarısı güvenirliğine değil, popülaritesine endeksli. Etiği gözetenler, ‘centilmenler’ seyirci desteğini arkasına almayı başarmış olanların karşısında el mecbur başka silahlar arıyorlar kendilerine. Ne yazık ki birçoğu da rakibinin kullandığı ‘modern’ araçlarda karar kılıyor.

İftiraya uğrayan iftirayla karşılık veriyor. Terbiyesizliğin yanıtı daha ağır bir terbiyesizlik şimdilerde. Çünkü düzeyli bir tekzip metninin ya da yanıtın muhatap bulması çok zor. Karşı tarafın salvolarını aynı üslupla savuşturacaksınız ki sesiniz duyulsun.

Gündemimizi ve doğal olarak geleceğimizi kirleten bu sansasyonel gazeteciliğin kaderi bizden çok siz okurların elinde. Eğer sizler bu tarz celebrity atışmalarını elinizin tersiyle iter dahası tepki gösterirseniz medyada siyasette de düzey tahsis edilir.

Hinliği takdir etmemeli, yalana prim vermemeli ve mutlaka düşük tirajları ve reklam fukaralığını göze alarak ciddiyetinden etikten taviz vermeyen yayınları desteklemeli.

Aksi takdirde 7’den 70’e sansasyon makinelerinin, mesela Yalçın Küçüklerin istila ettiği bir medya tehlikesi kapıda. Sorunu küçümsemeyin.

Unuttunuz mu, toprağı bol olsun, ne diyordu Can Baba:

“Yalçın Küçüktür ama mide bulandırır!”



***

MEDYAZADE

RADİKAL yöneticileri fundamentalistliklerini bir kez daha kanıtladı. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığı görevinden kısa bir süre önce ayrılan Akif Beki’yi yazar kadrolarına kattılar. Bildiğiniz üzere Perihan Mağden geçtiğimiz günlerde gazeteden ayrıldı. Bu ayrılışın hemen ardından Beki’nin gelmesiyse, gazetenin son dönemdeki kayıplarını telafi etmeye giriştiğini gösteriyor. Kendilerini kutluyorum. Mağden’in yerini ancak Beki doldururdu.

Kendilerine birkaç radikal önerim daha olacak.

Daha önce Radikal’den ayrılan Murat Belge’nin yerine bir an önce Mehmet Şevket Eygi getirilmeli. Gökhan Özgün’den boşalan yeri de Yeniçağ’dan Arslan Bulut doldurabilir mesela. Bir öneri de okurlarıma ait. Bu konuda tam 23 milyon mail geldi. İsteyene gösterebilirim. Hepsi de Yıldırım Türker denen yazarın bir an önce istifa ettirilmesini ve yerine benim getirilmemi istiyor.

Merak etmeyin sayın Radikal yöneticileri BirGün’de yazıyorum ama solcu falan değilim. Radikal’in yeni formuna ters düşmem yani.



***

...Diyor ki:

“Pelin Batu: Dünya görüşümün sola meylettiği doğru!” Sayım Çınar/Medyatava.

Şok şok şok! İnanılır gibi değil doğrusu. Düşünebiliyor musun Pelin Batu sola yakınım demiş? Sayım Çınar da bu ‘sırrı’ röportajına başlık yapmış. Bir bomba da benden: Ozan Arif’in de sağa meylettiği söyleniyor!


MELİH ALTINOK KÖŞE YAZILARI-Birgün

0 Comments:

Post a Comment