Ben en sevilen kötü karakterim

Kurtlar Vadisi Pusu'nun Jülide'si Sema Öztürk, kötü kadın karakteri oynamasına karşın izleyicilerin kendisini sevdiğini söyledi.

Kurtlar Vadisi Pusu dizisindeki erkek karakterlerin dizide kadınlara gereken ilgiyi göstermediğinden yakınan Sema Öztürk, kendi karakteri Jülide'nin erkekler arasında var olma savaşı verdiğini anlattı.

Dizideki rol arkadaşı Mustafa Üstündağ ile birlikte Habertürk'te Oylum Talu'nun 'Burası Haftasonu' programının konuğu olan Sema Öztürk, "Ben, Kurtlar Vadisi'nin sevilen kötü karakteriyim. Benim karakterimin köşeleri çok belli. Güç, iktidar savaşı içerisinde. Bu dünya içerisinde kendisine yer bulmaya çalışan bir kadın ve bunun için gözünü her şey bürümüş, her şeyi yapabilir" diye konuştu.

Jülide karakterinin yaptığı kötü şeylerin izleyici tarafından sevildiğini ifade eden Sema Öztürk, kötü kadın olmaktan da sıkıldığını belirtti. Öztürk, "Çok sıkıldım. Yoruyor artık beni açıkcası. Çünkü kafa yormak zorundasın, o kadını çözmek zorundasın. Yoruldum aslında" dedi.

Kurtlar Vadisi'nin senarist grubunun hepsinin erkek olduğunu ifade eden Oylum Talu, "Bu erkek egemen senarist grubu kadınları nasıl yazıyor?" sorusunu Sema Öztürk'e yöneltti. Öztürk, "Kurtlar Vadisi'nde erkek oyuncu olmak müthiş bir şans. Erkek dünyası, anlatılan da erkek dünyası. Aslına bakarsanız kadınlar da gerçek hayatta bu erkek dünyasının içerisinde, kadınlar da yer buluyor. Dizide de bence öyle. Bu benim fikrim tabii ki, senaristlerin fikri olmayabilir. Benim karakterim çok fazla etkin değil. Erkek olup da Kurtlar Vadisi'nde erkek oyuncu olarak var olmak müthiş bir şans" şeklinde konuştu.

Gerçek hayatta da hem Türkiye'de hem dünyada etkin kadın sayısının az olduğuna vurgu yapan Sema Öztürk, hemcinsleri adına bunu söylemenin hoşuna gitmediğini ifade etti.

Siyonizm sevgisi!



Doğan Medya Grubunun İsrail yanlısı yayınları siyonizm sevgisinin de bukadarı dedirten cinsten.

"Kurtlar Vadisi" dizisinin sevimli kahramanı Muro'nun meşhur repliği "nalet olsun içimdeki insan sevgisine" şeklinde. Doğan Medya Grubunun İsrail yanlısı yayınlarını görünce "lanet olsun içinizdeki Siyonizm sevgisine" demekten kendimizi alamıyoruz. İşte bize bu cümleyi söyleten gelişmeler;

"Filistin'deki katliam" Doğan Medya Grubu gazete ve televizyonlarında farklı bir bakış açısıyla veriliyor. "Siyonist gözlük" takan ve soykırıma Tel-Aviv'den bakan bu kuruluşlar İsrail'i haklı çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Özellikle grubun "Amiral gemisi" Hürriyet ve "ağır abi" takılan Milliyet'e göre bu katliam "kahrolası" Hamas yüzünden gerçekleşmiş. Nitekim Hürriyet ilk büyük saldırıdan sonraki manşet haberinde kullandığı "İsrail savaş uçakları, iki günde 200 Katyuşa roketi atan HAMAS'ı dün yoğun hava saldırılarıyla yerle bir etti" ifadeleriyle, sanki İsrail'in HAMAS'ın saldırısı karşısında harekete geçtiği izlenimini vermeye çalıştı.

İlk gün katliamı ufak bir haberle geçiştiren Milliyet'in manşeti ise izinsiz ağaç kesilmesini işleyen "Yasal katliam"dı. Öldürülen yüzlerce insanın ağaçlar kadar değeri yoktu. Bu kadarcık ayıpla yetinmeyen Milliyet dün de "tuhaf bir haber"le okuyucularının karşısına çıkma pişkinliğini gösterdi. Anlaşılan, AK Parti Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, İsrail'in Gazze saldırısının "soykırım" olduğunu belirtmesi Milliyet'i rahatsız etmişti. Gazete, vekilin İsrail'i kınayan açıklamasını "AK Parti'li vekilden tuhaf bir çıkış" başlığıyla verdi. Haberin spotu ise "AK Parti milletvekili Zeyid Aslan, 300 Filistinlinin ölümüne neden olan İsrail saldırıları için tuhaf bir çıkışta bulundu. Aslan, İsrail'in saldırılarını 'soykırım' olarak niteleyerek, 'Dün insanlığın karşısında uğradıkları zulümlerden dolayı merhamet dilenenler, bugünün barbarları olmuşlardır' dedi" şeklindeydi. Oysa asıl tuhaf olan bu vekilin "anlamlı ve yerinde" açıklaması değil Milliyet'in "garip" haberiydi.

Bilindiği gibi, "Kurtlar Vadisi" dizisinin sevimli kahramanı Muro'nun meşhur repliği "nalet olsun içimdeki insan sevgisine" şeklinde. Doğan Medya Grubunun İsrail yanlısı bu yayınlarını görünce "lanet olsun içinizdeki Siyonizm sevgisine ve Arap nefretine" demekten kendimizi alamıyoruz.

Aklımda kalanlar...

2008'in en iyi dizileri maçları bile geçen Yaprak Dökümü ile sinema filmi tadında çekimleri yapılan Kurtlar Vadisi'ydişüphesiz...
En başarılı haber belgesel programı 24'teki “Keşke Olmasaydı” ile TRT'deki Ramazan Öztürk'le Kırılma Noktası'ydı.

En iyi talk-showcu eski günlerinden uzak görünse de yine Beyaz'dı...

En çok izlediğim anchorman M.Ali Birand ile Ali Kırca'ydı..

En beğendiğim muhabbet programları içinde önde olanların başında Doğa Rutkay ile Yüksel Aytuğ'un KanalTürk'te sunduğu Medyatik geliyordu.

En inatçı televizyoncu ise hemen her akşam sadece ve sadece kutularla evlerimize konuk olan Acun Ilıcalı'ydı...

En uçuk bulduğum ise NTV'deki Aysun Kayacı ve Müjde Arlı Haydi Gel Bizimle Ol programıydı. Bu programda en çok Aysun ile Müjde Ar uçtuğu için ikisinin ismini ön plana çıkardım. Çiğdem Anad ve Pınar Kür yere sağlam basıp uçmadıkları için onların ismini zikretmedim...

Tartışma deyince Siyaset Meydanı ve 32. Gün zirvedeydi.

2008'e damga vuran en başarılı program ise şüphesiz Yemekteyiz'di... En ucuza hemen hergün en yüksek izlenme paylarına ulaşarak share anlamında hep birinci oldu. Pahalı yapımların pabucunu dama attı.

Yılın en komik programları Dest-i İzdivaçlardı. Bu programlardan birini sunan Semra Kaynana'nın bile canlı yayında evli birinden izdivac teklifi alıp kuma pozisyonuna sokulmasına “Sen ananı tak koluna Ulan” diye bağırması ancak bir komedi senaryosunda yazılı olabilirdi...

En beğendiklerim ise Çok Güzel Hareketler Bunlar ile son haftalarda espri düşüşü yaşasa da Komedi Dükkanı'ydı...

En iyi çıkışı yapan ise yıllardır sabah kuşağına demir atan Seda Sayan'ın tahtını sallayan va sarsan Alişan-Çağla Şıkel ikilisiydi...

Dinlenmeye doyulmayan ekran adamı ise Yaşamdan Dakikalar'da şiir gibi konuşan ayaklı kütüphane Sunay Akın'dı...

En rahat sunanı ise sanki evindeymiş gibi kameralar önünde kahkahalar atan Saba Tümer'di...

Spor Programı deyince tabii ki Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu vardı... En çok güldüren spor programı dalında ipi göğüsleyen ise sunucularına canlı yayında iğne yaptırıp törenle küpe taktıran FOK'taki Tribün Ateşi'ydi...

Yılın en büyük hayal kırıklığı peşpeşe çöpe atılan sayısını bile hesaplayamadığım dizilerdi...

2008'in en başarılı Tv Genel Müdürleri ise İrfan Şahin ile Saner Ayar'dı...

Tuncay Güney, Kurtlar Vadisi Pusu ekibinin dizide oynaması için kendisine teklifte bulunduğu iddialarını yalanladı. Güney, dün bir köşe yazarının kaleme aldığı iddianın gerçeği yansıtmadığını söyledi. Tuncay Güney yaptığı açıklamada, böyle bir teklifin gerçek olmadığını belirterek, ayrıca da dizide oynamak gibi bir düşüncesi olmadığını söyledi. Tuncay Güney'in Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde rol alacağına dair iddia şu şekildeydi: 'Kurtlar Vadisi Pusu ekibi, dizide oynaması için Tuncay Güney'e teklifte bulundu. Polat Alemdar'ın İskender Büyük'ün kirli işleri ve sırları konusunda Güney'den bilgi alması tasarlandı. Senaryoya göre, Güney ile Alemdar yakında Toronto'da buluşacaklar... Bu rol için Güney'e 25 bin dolar oyunculuk ücreti ödenecek... Muro ve ekibi de Kanada'da saklanacaktı.'




UÇANKUŞ’TAN DİZİ ANALİZİ!.. “AVRUPA YAKASI”NIN “ZIPLAYAN KURBAĞA” VAR… “SON BAHAR”DA MAGAZİN PATRONU VAR! AŞK-I MEMNU’DA MAGAZİN DERGİLERİ, BİNBİR GECE’DE MAGAZİN KAMERALARI HAVADA UÇUŞUYOR! POPÜLER DİZİLERDE SON HAFTALARDA NASIL MAGAZİN RÜZGARI ESİYOR?

Diziler artık hayatımızın bir parçası niteliğinde…
Her gün bir dizi var ve her dizide sürelerinin de uzun olması nedeniyle bir çok benzerlik var…
Bu benzerliklerden bizim en dikkatimizi çekense tüm popüler dizilerin son haftalarda “magazinden” beslenmesi… Nasıl mı? Örneklerle anlatalım…

BİNBİR GECE’DE AHU VAKASI
Binbir Gece’de Evliyaoğullarının gelini Ahu’nun genelevde yakalanmasını önce magazin kameraları yakaladı ve haber gazetelerin magazin bölümünün manşetlerine düştü. Gazetelerin magazin sayfalarını okumayan Burhan Evliyaoğlu’na bir ahbabı haberi gösterince Burhan Bey kalp krizi geçirdi…

DUDAKTAN KALBE’DE PRENSESİN ÇÖKÜŞÜ
Dudaktan Kalbe dizisinde Lamia’nın baş düşmanı prenses Cavidan’ın skandalları son haftalarda bol bol magazin sayfalarında yer alıyor.
Özellikle dizinin fettan karakterlerinden Nimet’in gazetelerin magazin servislerini telefonla arayıp Prenses Cavidan’ın skandallarını haber vermesi dikkatimizden kaçmadı…

SON BAHAR’DA MAGAZİN PATRONU VAR
Son Bahar dizisinde Nursel karakteri basın dünyasına adım attı ve dergi kurdu. Sosyete-magazin dergisi kuran Nursel, eski Galip’le Sabiha’nın aşkını engellemek için Sabiha’yı magazin basınında haber yapmakla tehdit etti…

AŞK-I MEMNU’DA SOSYETİK DERGİLER
Aşk-ı Memnu dizisinin başından bu yana özellikle sosyetik dergiler havada uçuşuyor. Behlül’ün magazin sayfalarında yer alan bir çok fotoğrafı da bulunuyor…

VADİ’DE BİLE MAGAZİN VAR!
Şu aralar yayını durmasına rağmen Kurtlar Vadisi’nin son bölümlerinde magazin sayfaları havada uçuştu. Fuat Tataroğlu’yla Memati’nin sevgilisi Gamze’yle yakalanması gazete sayfalarında çarşaf çarşaf yer aldı…


SON BOMBA AVRUPA YAKASI’NDAN: “ZIPLAYAN KURBAĞA”
Avrupa Yakası’nda Aslı’nın sosyetedeki önlenemez yükselişi sürüyor. Aslı’nın sevgilisi Osman’la birlikte sosyetik davetlerde magazin basınına görüntülenmesi üzerine girdiği “şöhret sendromu” seyircileri de güldürdü. Özellikle Gülse Birsel’in Uçankuş’tan esinlenerek “Zıplayan Kurbağa” diye bir internet sitesi yaratması oldukça keyifliydi…



Terörü erotizim bitirir! Bu teklif ünlü penis yazarımızdan geldi. Lütfen hemen itiraz etmeyin önce bir okuyun, karar yine sizin!

Akşam'ın devrik yönetmeni Serdar Turgut, Sabah'ta dün yayınlanan ve "derin anlam taşıyan" röportajının ardından bugün çoştu ve memleket meselelerine acil çözül getirmek için kolları sıvadı.

Turgut'un bugünkü gündem maddesi ise bir türlü yayın formatı uydurulamayan TRT 6! Turgut, Kürt kanalına Kurtlar Vadisi Pusu'nun transfer edilmesi gerektiğini söyledi ardından da özel bir erotik yayın bölümü teklifinde bulundu.


İşte Turgut'un erotik yayın teklifi ve gerekçeleri;

Test yayınlarını yapmakta olan TRT 6, 1 Ocak’tan itibaren düzenli Kürtçe yayına başlıyor. Böylece Türkleri kültürel çöküntüye uğratmış olan, bizi neredeyse insanlıktan çıkarmış, çoğumuzu eblehleştirmiş olan ne kadar televizyon programı varsa, onları artık Türkçe bilmeyen Kürt vatandaşlarımız da rahatlıkla seyredebilecek.

(...) İnşallah TRT bu kanala fazla müdahale etmez de kendi yolunu çizmesini ve kendi starlarını çıkarmasını sağlar. Ama bu TRT müdahale etmeden duramaz.

(...) O kanalda çok fazla sayıda politikacıyı Kürtçe dublajlı çıkartıp konuşturursanız sonuçta yörede nüfusun tümünün PKK’ya katılmasına yol açabilirsiniz, benden uyarması. Ben bile çok fazla siyasi haber duyduğum zaman acaba dağa çıksam mı diye düşünüyorum.

Kim ne derse desin benim favorim Rojin. Onun Kürtlerin Seda Sayan’ı olacağı söyleniyor. Hayır katiyen olmaz. Kürt kardeşlerimiz sevinsin diye biz Türkleri de boş bırakmasın Rojin.

Bu kanal için kafamda birçok program planlıyorum. Bir tanesi de Rojin’le alakalı.

O programda Rojin deri kıyafet giyecek ve ekrana bakarak, sadece Kürtçe konuşarak erkek azarlayacak. Kadının ismi de tipi de bu fetişistik algıya çok açık ve bu program çok başarılı olacak. Kadın tarafından azarlanmaktan hoşlanan Türk erkeklerin sayısı tahmin ettiğinizden daha fazla. Bunların bir bölümü Kürtçe azarlanmayı da denemeye hazırlar.

Bir başka önerim de TRT’in Digiturk ile işbirliğine girmesi ve Digiturk’ün tüm erotik kanalları yöreye şifresiz vermesidir. Bu başlıca iki sonuca yol açabilir:

1- Bir süre sonra bölgede PKK’nın etkisinin tamamen ortadan kalktığını görürsünüz. Hatta dağlara bedava uydu alıcı promosyonu da yapılırsa militanların bir süre sonra dağdan inmeyi reddetmeleri gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.

2- Erotik kanalları bedava izleyebilmek için ben Şırnak’ta ev kiralayabilirim. Şu aralar zaten ev arıyorum. Üstelik bu çözümün hayli ucuz bir alternatif olacağını da umuyorum.

Ayrıca artık bir başka kanal aramakta olduklarını anlatan haberlerinden iyice bunalmış olduğum Kurtlar Vadisi de TRT6’ya transfer olsun. Böylece onlar bizden kurtulmuş olur, biz de onlardan.



Muro yakında türkü albümü çıkartır!

Geçtiğimiz günlerde TRT'nin kuaförüyle makyözünün Türkiye Güzeli Hande Subaşı'yı nasıl çirkinleştirdiğini yazmıştım.

Dün gece, 'Sen Türkülerini Söyle' programında baktım, Hande'nin saçını ve makyajını beğendim. Tüm güzelliğiyle ekranda parıldıyordu.

Demek ki eleştiri işe yaramış. Muro karakteriyle ünlenen oyuncu Mustafa Üstündağ, yarışmanın konuk jüri üyesiydi. Konservatuvara girerken türkü söylediğinden bahsetti...

Kadir Çöpdemir bir türkü söylemesini istedi...

Heyecanlandı ve türküye başlarken sözlerini şaşırdı. Birkaç yerde teklese de Aşık Mahsuni'nin türküsünü fena söylemedi. Hatta zılgıt bile çekti.

Bitirince de "Hepinizin affına sığınırım elimden gelen budur" dedi. Pana Film, yakında Muro'nun türkü albümünü çıkartırsa şaşırmayın.

Türkiye'deki en beğenilen ünlülerin belirlendiği araştırmada, Orhan Pamuk en beğenilen yazar seçilirken, şarkıcı olarak Sezen Aksu ve İbrahim Tatlıses, televizyon dizisi olarak Yaprak Dökümü, erkek dizi oyuncusu olarak Necati Şaşmaz, kadın dizi oyuncusu olarak Bergüzar Korel ve futbolcu olarak da Arda Turan listede en beğenilenler arasında ilk sıralarda yer aldı.

Ipsos KMG tarafından her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen ve 10-22 Kasım tarihleri arasında 26 il merkezi ve bu illere bağlı yarı kent ve kırsal alanda, 18 yaş üzeri bin 111 kişiyle görüşülerek yapılan "Beklentiler, Tercihler, Beğeniler" araştırmasının sonuçları açıklandı. Araştırmanın en beğenilenler bölümü sekiz farklı kategorideki halkın en beğendiği ünlülerden oluşuyor. Araştırmaya göre Türkiye'nin en beğendiği isimler şu şekilde sıralanıyor; roman yazarı olarak Orhan Pamuk, köşe yazarı olarak Emin Çölaşan, televizyoncu olarak Uğur Dündar, şarkıcı olarak Sezen Aksu ve İbrahim Tatlıses, televizyon dizisi olarak Yaprak Dökümü, erkek dizi oyuncusu olarak Necati Şaşmaz, kadın dizi oyuncusu olarak Bergüzar Korel ve futbolcu olarak da Arda Turan. Ipsos KMG CEO'su Vural Çakır araştırma sonuçlarını değerlendirerek, "Bu araştırmadan çıkan en çarpıcı sonuç Türkiye'deki okuma alışkanlığının yetersizliği oldu. Halkımızın yüzde 58'i en beğenilen yazar için "hiçbir fikriyok" derken, en beğendiği köşe yazarında ise yüzde 63'lük bir oranda görüş bildirmiyor. Sorular en beğenilen TV dizisi ve şarkıcılar gibi daha popüler kategoriler için yönlendirildiğinde ise görüş bildirenlerde ciddi oranlarda artış gözlemleniyor" dedi.

Araştırmada en beğenilen roman yazarı olarak bu yıl ilk sırada yüzde 8 ile Orhan Pamuk yer aldı. Yaprak Dökümü dizisiyle popülerleşen ve geçen yılki araştırmanın en beğenileni Reşat Nuri Güntekin ise bu yıl yüzde 7 ile ikinci sırada yer alıyor. Reşat Nuri Güntekin'i yüzde 4 ile Ayşe Kulin ve Yaşar Kemal takip ediyor. Araştırmada geçen yıldan farklı olarak "hiç fikrim yok" diyenlerin sayısında yüzde 5'lik bir düşüş gözleniyor. 2008 araştırmasında hiçbir fikrim yok diyenlerin oranı yüzde 63'ken 2009 araştırmasında bu oran yüzde 58'e geriliyor. En beğenilen köşe yazarında ise birinci bu yıl da değişmiyor. Yüzde 5 ile ilk sırada olan Emin Çölaşan'ı sırasıyla yüzde 4 ile Hıncal Uluç, yüzde 2 ile Fehmi Koru, Ahmet Altan ve Rauf Tamer izliyor. Hiçbir fikrim yok diyenler ise yüzde 63'lük bir orana sahip. En beğenilen televizyoncu kategorisinde Uğur Dündar yüzde 22 ile bu yıl açık bir şekilde lider. Geçen yılın birincisi Ali Kırca ise yüzde 9 ile bu yıl ikinci sırada; daha sonra da yüzde 4 ile Mehmet Ali Birand ve Beyazıt Öztürk geliyor. Seda Sayan yüzde 3, Acun Ilıcalı, Mehmet Ali Erbil ve Esra Ceyhan ise yüzde 2 ile listede yer alan diğer televizyoncular.

En beğenilen şarkıcı kategorisinde ise Sezen Aksu ve İbrahim Tatlıses birinciliği yüzde 9 ile paylaşıyorlar. 2008'in birincisi Sibel Can ise yüzde 6 ile bu yıl üçüncü sırada. Tarkan, Ebru Gündeş ve Orhan Gencebay ise araştırmada yüzde 4'lük bir orana sahipler.

En beğenilen TV dizisinde ilk iki bu yıl da yüzde 25 oyla Yaprak Dökümü. Kurtlar Vadisi yüzde 16 ile ilk 2 de yer alıyor. Avrupa Yakası, Tek Türkiye ve Elveda Rumeli yüzde 5 ile ilk üçü paylaşıyorlar. Arka Sokaklar, Asi ve Küçük Kadınlar yüzde 3, Binbir Gece, Aşk-ı Memnu ve Parmaklıklar Arkasında ise yüzde 2 ile listeyi tamamlıyor.

En beğenilen erkek dizi oyuncusu kategorisinde yüzde 12 ile Necati Şaşmaz birinci sırada yer alıyor. Necati Şaşmaz'ı yüzde 7 ile Kadir İnanır, yüzde 5 ile Halil Ergün, yüzde 3 ile Kenan İmirzalıoğlu ve yüzde 2 ile Tamer Karadağlı, Halit Ergenç, Erdal Özyağcılar ve Kıvanç Tatlıtuğ izliyor.

En beğenilen kadın dizi oyuncusu kategorisinde ise Bergüzar Korel yüzde 6 ile geçtiğimiz yılkı başarısını tekrarlayarak birinci sırada yer alıyor. Bergüzar Korel'i yüzde 4 ile Tuba Büyüküstün, yüzde 3 ile Türkan Şoray, Gülse Birsel ve Fahriye Evcen izliyor.

En beğenilen futbolcu kategorisinde ise ilk sırayı yüzde 14 ile Avrupa Şampiyonası'nda yıldızı parlayan Galatasaraylı futbolcu Arda Turan alıyor. Geçtiğimiz senenin en beğenileni Alex De Souza ise yüzde 5 ile ikinciliği takım arkadaşı Semih Şentürk ile paylaşıyor. Emre Belözoğlu yüzde 3 ve Hasan Şaş yüzde 2 ile araştırmada yer alan diğer futbolcular.

Show Tv'de yayınlanan;Pazar süprizi adlı programda Arda Turan ekrandaki diziler ve vizyondaki filmlerle ilgili açıklamalar yaptı..

Sinemaya ilgiis olduğunu ve filmleri kaçırmadığını söyleyen Arda Turan'a gazatecilerden biri Arog mu?Muro mu ?diye bir soru sordu.
Arda Turan bu soruya;'Her ikisine de çok emek harcanmıştır.Muro'yu zaten K.Vadisi'nden de biliyorum ve severek izliyorum.Ama Cem Yılmaz'ın espirileri ve komedi anlayışı benim için daha ön plandadır.' dedi.

K.Vadisini izlediğini belirten Arda Turan'a; 'Hangi rolü oynamak istediğini sorduklarında;Polat Alemdar'ı oynamak isterim.' cevabıı verdi.

Kurtlar Vadisi-Pusu.Com Haber servisi

Show Tv içine girdiği ekonomik kriz sebebiyle en fazla reyting alan iki dizinin yapımcı şirketine ödeme yapamadı.Bu dizilerden birisi Kurtlar Vadisi diğeri ise Eşref Saati.

Her iki dizinin de yapımcısı olan PANA FİLM ödemeleri alamayınca hem Kurtlar Vadisi'ni hem de Eşref Saati'nin yayın hakkını Show Tv'den aldı. Bu karar sebebiyle dizilerin bundan sonraki bölümleri yayınlanamayacak.

Kurtlar Vadisi ile yollarını ayıran Show TV’de ''Melekler Korusun'' dizinin tanıtımları dönmeye başladı.

Tims Productions'ın yapımcılığını üstlendiği, yönetmenliğini Cevriye Demir'in yaptığı "Melekler Korusun" adlı dizi, 1 Ocak'ta başlıyor. Öykü ve senaryosu Eylem Canpolat ile Sema Ergenekon'a ait olan dizide, Hümeyra, Avni Yalçın, Özge Özpirinçci, Rojda Demirer, Serkan Altunorak gibi önemli isimler rol alıyor. Dizinin müzikleri ise Cem Özkan ve Bolahenk tarafından yapılıyor. Balıkesir'de başlanan dizinin çekimleri İstanbul'da devam ediyor.

Her hafta Perşembe günü saat 20:00'da yayınlanan Kurtlar Vadisi Pusu yerine artık ''Melekler Korusun'' dizisi yayınlanacak.


KurtlarVadisi-Pusu.Com Haber Servisi

HABERTÜRK'te Oylum Talu'nun konuğu olan Kurtlar Vadisi'nin Muro'su Mustafa Üstündağ ve Jülide karakterini canlandıran güzel oyuncu Sema Şimşek, çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Kurtlar Vadisi'nin ne zaman yayında olacağını bilmedilerini söyleyen oyuncular, ücretsiz izinde olduklarını açıkladı.

O.T : Sema Öztürk, Kurtlar Vadisi'nin güzeller güzeli Jülide'si. Kurtlar Vadisi bir süre ara verdi, ne yapıyorsunuz, rahat mısınız, keyfiniz yerinde mi?

S.Ş : Dinleniyoruz şu anda.

O.T : Ne zaman başlayacaksızın çekimlere?

S.Ş : O çok belli değil şu anda, biz de bekliyoruz açıkcası. Ben en azından o kadarını biliyorum.

M.Ü : O kadarını biliyoruz, pek fazla bildiğimiz birşey yok.

O.T : Baklemedesiniz yani?

M.Ü : Ücretsiz izne çıktık.

O.T : Ücretsiz?

S.Ş : Herhalde. Kriz bizi de vurdu.

O.T : Kriz Kurtlar Vadisi'ni vurduysa, kriz hakikaten etkili. Buradan Başbakan'a duyurulur. Ücretsiz izin kötü ama.

M.Ü : Tabii, canım. Çalışmıyoruz şu anda...

O.T : Siz çalıştığınız kadar mı ücret alıyorsunuz. Biz tabii aylıklı olduğumuz için...

S.Ş : Biz serbest meslek vasfına sahibiz. Çalıştıkça alabiliyoruz.

O.T : Kriz Kurtlar Vadisi'ni vurdu. Çok kötü hakikaten.

S.Ş : Yok Kurtlar Vadisi'ni vurmadı, tüm Türkiye'yi, her sektörü etkilediği gibi Kurtlar Vadisi'ni de etkilememesi kaçınılmazdı. Yapılacak birşey yok. Türkiye'nin en çok izlenen dizisi, seyirci zaten sabırsızlanıyor, eminim en kısa zamanda seyircisiyle buluşacaktır.



TRT'den yeni bir Kürt açılımı daha! İşte canlı yayın sürprizi...
Kürtçe yayın için TRT 6 test yayına başlarken, TRT 1 ekranlarında da sürpriz bir canlı yayın konuğu vardı. İşte TRT'nin yeni bir Kürt açılımı olarak yorumlanan canlı yayın konuğu...

TRT ekranlarındaki "Sen Türkülerini Söyle" isimli yarışma programının bu haftaki canlı yayınının sürpriz konuğu Kurtlar Vadisi'ndeki "Muro" karakteriyle adından söz ettiren Mustafa Üstündağ oldu.

Kurtlar Vadisi Pusu'da terör örgütü PKK'nın metropol sorumlusu Muro'yu canlandıran Üstündağ'ın Kürtçe yayın yapan TRT 6'nın test yayına başlamasının hemen ardından TRT 1'de canlı yayına katılması dikkat çekti.

Programda Muro bir de sürpriz yaparak türkü okudu. Mahsuni Şerif'in "Yiğit Muhtaç Olmuş Kuru Soğana" isimli türküsünü okuyan Muro, izleyicilerden ve yarışmanın jüri üyelerinden büyük alkış aldı.

Sanatçı türküyü seslendirken televizyonun alt yazısında "Muro ilk kez türkü söylüyor" ifadesinin yer alması dikkat çekti.

Polat Alemdar'ın İskender Büyük'ün kirli işleri ve sırları konusunda Güney'den bilgi alması tasarlandı.

Büyük'ün Ergenekon'daki Küçük'ü simgelediğine seyirciler inanıyor.

Senaryoya göre, Güney ile Alemdar yakında Toronto'da buluşacaklar... Bu rol için Güney'e 25 bin dolar oyunculuk ücreti ödenecek... Bu arada Muro ve ekibi de Kanada'da saklanacaktı ki, dizinin Show TV'den kaldırılması nedeniyle çekimler ertelenmiş durumda.

Güney, şu sıralar kaldığı evden çıkartılması için mahkemeye verildi. Maddi olarak zor durumda. Mahkeme üç ay süreceği için evden çıkmıyor. Güney, Ergenekon Terör Örgütü'nün Türkiye'den kendisini öldürmesi için suikast timi göndermesinden korkmuyor, ancak ABD'de New York'ta meskun tetikçi timinin gönderilmesinden çekiniyor.

Türkiye'deki muhtemel tetikçi ekiplerin isimlerini Kanada İstihbaratı CSIS'e verdiği için içi rahat. Kanada Konsolosluğu'ndan vize alamayacaklarını biliyor. Ancak Ergenekon'un ABD vatandaşı olmuş tetikçileri bulunuyor. Bu ekiplerin ABD'den Kanada'ya geçmesi çok kolay. Bunlardan bildiği isimleri CSIS'a vermiş, ellerini kollarını bağlamış. Ama bilmedikleri de elbette var. FBI, CIA ve CSIS tetikteler.

Bu arada MİT'in dosyasını devam eden Ergenekon mahkemesine göndermemek için gerekçe uydurmasına keyifli keyifli gülüyor. Mahkeme heyetinden bir savcı Güney'in ifadesini almak için resmi başvuruyu başlatmış olmalı ki, Güney'e bu istek bildirilmiş ve rızası alınmış. Sanık yapılsaydı konuşmayacak olan Güney, tanık olmaktan memnun ve savcının sorduğu her soruya cevap vermeye hazırlanıyor. MİT'in kendisi ile özel bir kanalla irtibat kurup kırmızı çizgiler çektiği de gelen bilgiler arasında.

Bu derin kulis bilgileri, Toronto'da yaşayan gazeteci dostum Kara Kutu: Ergenekon'un Karanlık İsmi Tuncay Güney kitabının yazarı Faruk Arslan'dan aldım.

Güney'in Arslan'a söylediği JİTEM'in asit ölüm çukurlarını ilk defa bu köşede 16 Kasım'da okudunuz. Daha sonra bu haberi alıntı yapmayan medya organı kalmadı.

Haberin üzerine giden gazeteciler ölüm kuyularının şahitlerini konuşturdular. Yıllardır sinen, korkan mağdur vatandaşlarımızda bir umut belirdi. Çünkü Şırnak Avukatlar Barosu'nun bu kitabı delil göstererek yaptığı suç duyurusunu dikkate alan Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı 15 Aralık'ta BOTAŞ asit kuyuları ve diğer ölüm kuyularının açılmasına karar verdi. Mağdurlar birer ikişer savcılık ve baroya başvuruyor. Karanlık bir dönemin cinayetlerinin aydınlanması, bölgedeki vatandaşımızın devletine olan güvenini artıracak, korku imparatorluğu sona erecektir.

Diyarbakır'da devam eden Jİ- TEM davasının Ergenekon davası ile birleştirilmesi kaçınılmaz hale geliyor. Şehit Albay Özden cinayeti dosyasının yeniden açılması ve Ergenekon davası ile birleştirilmesi JİTEM davalarının Ergenekon davasına eklenmesine ilk yeşil ışıktı. Garih cinayeti dosyasının yeniden açılması da esasen başka bir Ergenekon cinayetinin tozlu raflardan indirilmesi anlamına geliyor.

Arslan'ın sivil baron adayı ile ilgili verdiği ip uçları ilginç. Kitaptan takip edelim:

Bizim lider, 'neocon'ların en aşırı kanadına bağlı, bir Cumhuriyetçi. Diğer derin Amerikan devletlerinin çatışması sırasında 'neocon'lar, Irak savaşında yaşanan fiyasko sonrası etkinliğini göreceli yitirdi. Türk liderde geri adım atmak zorunda kaldı. Askeri ve sivil liderler, ılımlı Washington'un uyarılarına rağmen, AK Parti'yi devirmek için, söz konusu çeteyi başındaki generallerle 2001'de görevlendirdiklerine pişman oldular. (Devam edecek, asker-sivil 1numaraların özellikleri...)

Bugün

“Kurtlar Vadisi Pusu”nun yeni kanalı belli olana kadar bu konuda yazı yazmayacaktım.Ancak dizinin fanatiklerinden ha bire, son durumun ne olduğunu soran e-postalar geliyor.Onların merakını gidermek için öğrendiklerimi aktarayım.Dizinin akıbeti henüz netleşmedi.“Kurtlar Vadisi Pusu”nun yapımcılarıyla kanallar arasındaki pazarlıklar sürüyor.Ama şu kesin.“Kurtlar Vadisi Pusu”nun Kanaltürk ya da Kanal 7’ye geçmesi söz konusu değil...Pana Film’in ortakları, diğer teklifleri eledi ve sayıyı üçe indirdi. Bu kanallar da ATV, Star TV ve FOX.“Kurtlar Vadisi Pusu”nun yapımcıları üç kanaldan hangisinin sunduğu koşullar daha iyiyse, ona “evet” diyecek.Reytingi garanti bir dizi“Kurtlar Vadisi Pusu” reytingi garanti bir dizi.Diziyi ATV alırsa aylık reyting ortalaması yükselecek ve aylardır ikincilik koltuğunda oturan Show TV’yi yerinden edip, ikinciliğe yerleşecek.“Kurtlar Vadisi Pusu”yu FOX alırsa, yeni oturduğu 4.’lük koltuğundan kalkıp, bir üst sıraya yükselecek ve birden en çok izlenen üçüncü kanal olacak.Aynı şey Star TV için de geçerli.Star TV de diziyi alırsa, son zamanlarda yaşadığı reyting kaybına son verip, üçüncülüğe oynayacak.Üç kanalın yöneticileri bu hesapları yaparken, Show TV sürpriz bir kararla Pana Film’e borcunu ödeyip, üstüne üstlük 2009 ödemeleri için güvence verirse, üç kanalın yaptığı planlar suya düşecek.“Kurtlar Vadisi Pusu” o zaman Show TV’de kalacak, ama bu çok zayıf bir ihtimal...

Pek çok Türk dizisini yayınlayarak Ortadoğu'da izlenme rekorları kıran Abu Dabi televizyonu çok yakında Kurtlar Vadisi dizisini yayınlayacakmış. Dizinin fragmanları bile büyük ilgi görmüş. Ancak Pana Film, söz konusu bölümlerin kendilerinden önce Sinegraf firması tarafından çekilen ilk 55 bölüm olduğunu açıkladı. Kendi çektikleri bölümlerin yayın hakkının ise Mısırlı bir yayın şirketinde bulunduğu belirtildi. Bu arada herkesin merak ettiği konuda bir de tüyo vereyim: Kurtlar Vadisi, Şubat ayının başında yeni kanalında yayınlanmaya başlanacak. Pana Film yöneticileri, görüştükleri kanal sayısını 3'e indirdiler. Bunlar içinde şansı en yüksek olanın ise Kanaltürk olduğu kulağıma fısıldandı. Peki, dizi Arapça dublajıyla yayınlanırsa, izleyenler ekranda ne tür diyaloglarla karşılaşır? Arapların bugüne kadar duymadığı kavramlar, nasıl tercüme edilebilir? Bunun için hayal gücümden yardım istedim: Derin devlet: Devlet ül arz-ı merkez. Organize suç: Kabahat ül cümbür cemaat. Ergenekon yapılanması: Müteşekkilen Arapsaçı. Kurtlar Konseyi: Ulema ül uluma. İhtiyarlar Meclisi: Meclis-i tekaüt. Kırmızı Kitap: Küttab ül Salça. Çökme: Haraç el avanta. Racon: Artistik ül mafya-i muteber.

Ankara Televizyonu Müzik Ve Eğlence Programları Müdürlüğü'nce hazırlanan ''SEN TÜRKÜLERİNİ SÖYLE'' programı her cumartesi saat 21.00' de TRT-1 de canlı olarak yayınlanıyor.
Sunuculuğunu Kadir ÇÖPDEMİR, HANDE SUBAŞI ve ÖZGÜR EREN’in yaptığı programda juri üyeliklerini Zerrin ÖZER, Orhan HAKALMAZ ve Gülşen KUTLU yapıyor.


Programın bu haftaki konuğu Mustafa Üstündağ.Hayranlarına ve izlemek isteyenlere duyrulur.

Polat Alemdar nasıl İskender Büyük oldu?

Her Allah'ın günü “Kurtlar Vadisi Pusu” hakkında velvele kopartılıyor.

Üstelik bir süredir yayından “kaldırıldığı” halde…

Nerde, ne zaman yayınlanacak? Dizinin yapımcıları Show TV ile mi anlaşacak, başka bir kanalla mı? Abu Dabi TV'ye transfer oldu mu, olmadı mı?..

Evvel emirde mezkur sorular, sonra da yapımcı firmanın açıklamaları sürgit devam ediyor.

Hiçbir dizi bu kadar konuşulmadı!

Çok tuhaf:

Yayındaki diziler gündeme girmezken, yayında olmayan dizi gündemden inmiyor!

Rating desen onlarınki de rating; share desen onlarınki de share.

Lakin vaziyet değişmiyor!

“Kurtlar Vadisi Pusu”nun rakip medyada bile, rakip medyanın dizilerinden daha çok yer aldığını söyleyeyim de, varın gerisini siz hesap edin!

İşin sırrı nerde?

Arz talep dengesinde mi, yapımcıların “haber reklam” yaptırma başarısında mı, dizinin içeriğinde mi?

Yoksa…

İzleyicisinin fanatikliğinde mi?

Bence en doğru cevap, “Hepsinde…” olsa da, en etkini, “İzleyicisinin fanatikliği…”

İzleyicileri o kadar fanatik ki, dizinin kahramanı Polat Alemdar çoktan İskender Büyük olmuş da, ruhları duymuyor!

E'ee, “fanatiklik” denilen meret de şişedeki gibi durmaz; adamakıllı körlük yapar tabii.

“Vadi” tiryakilerinin “Ne diyon baba sen?...” demelerine kalmadan, meramımı açıklayacağım.

Lakin peşinen söyleyeyim, hepi topu üç beş bölümden fazlasını izlemedim; sürçü lisan edersem af ola…

Arkadaşlar, bu sizin Polat Alemdar'ınız önceki sezonlarda, derin devlet adına “çalışmıyor” muydu?

Diziye bir Veli Küçük, bir Kemal Kerinçsiz veya bir “Yeni Çağ” gazetesi “ulusalcılığı” hakim değil miydi?

Ömer Baba figürüyle fazladan “din” montaj edilmişti sadece.

Evet “montaj”; asla “perspektif” değil.

Polat Alemdar ve adamlarının “cinayetlerine” meşruiyet kazandırmaktan öteye geçmeyen “din” anlayışı, “montajdan” öte ne olabilir ki?!

Çünkü din, cinayet veya işkenceye hiçbir zaman cevaz vermez.

Bu yüzden olsa gerek, Ömer Baba marifetiyle olmadık teviller yapıldı.

Mesela, çoğu zaman ibretli fıkralar, darbımeseller, hikmetli menkıbeler anlatan Ömer Baba'nın dizinin bir bölümünde, “Hızır aleyhisselâm” kıssasından bahsedişi vardı ki, olursa o kadar olur!

Son derece literal okumayla nakledilen kıssayla, “Nasıl ki, Hızır'ın yaptıklarındaki hikmeti Musa anlamadı; siz de, Polat Alemdar'ların kanunsuz, hukuksuz hallerindeki hikmeti anlayamazsınız…” ihsas ediliyordu.

Polat Alemdar ve adamlarının “eylemlerinin” öncesinde, Hızır aleyhisselâmın duvarı onarması, çocuğu öldürmesi yahut durduk yere gemiyi delmesinin hikmetinden bahsetmenin başka ne “hikmeti” vardı ki?!

Halbuki tam aksini vazeder kıssa:

Hikmeti ne olursa olsun; zahire göre hüküm vermeyi!

Yani, “Derin devletin işlediği cinayetlerin mutlaka bir hikmeti vardır, ama, siz bilemezsiniz…” gibi mafyöz yaklaşımlara karşı çıkmayı…

Gelgelelim izleyicinin şartlandırılmasında din öyle araçsallaştırılıyor ki; asıp kesse de, yakıp yıksa da Polat Alemdar'ın yaptıklarından asla sual olunmaz “fanatikliği” hasıl oluyor.

Bu öyle bir haldir ki, derin devlet adına mücadele eden dünün “İskender Büyük”ü, “demokrasi uğruna” derin devlete savaş açan günün Polat Alemdar'ına dönüşür de farkına varmaz.

Hulasa, dizinin hiçbir bölümü kaçırmaz da, kahramanın 180 derece dönüştüğünü kaçırır.

Farzımuhal, bir parti statükoyu değiştirmek için iktidara gelir, şu veya bu nedenle statükonun bir parçası haline gelir de, seçmeninin ruhu duymaz ya; tıpkı böyle bir şey.

“Malum fanatik” bakar, bakar ama anlamaz.

Çünkü mazruf değişse de, zarf aynı kalmıştır.

Bu; böyle olmasına böyledir de, “kanaat” açıklamaya vesile olacak “bilgi”yi, yani “bilginin kaynağı”nı hiç arşatırmayacak mıyız?.. Öyle ya, Kur’an-ı Kerim açık açık uyarıyor, “Fasıktan gelen haberleri araştırın” diyor... Elimizde böyle bir “ölçü” varken, “bilginin kaynağı”nı araştırmaya, “doğruluğunu teyid edinceye” kadar da, her bilgiden “şüphe” duymaya devam edeceğiz... Şahsen benim ölçüm bu... Tavsiye ederim, siz de öyle yapın!..

VELİ KÜÇÜK’E 17 AYRI SUÇLAMA!

Bu “girizgâh”tan sonra, “Veli Küçük’ün sorgusu”na gelmek istiyorum... Malûm, Veli Küçük adlı emekli Tuğgeneral, “Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı’nın kilit isimlerinden biri” olarak biliniyor... Veli Küçük'ün ağzından çıkacak her sözün “dâvâya yol gösterici” olacağı ve birçok “karanlık olayı” aydınlatacağı söyleniyor!..

Ancak, görünen o ki;

Veli Küçük; önceki günkü ve dünkü sorgularında “üç maymunlar”ı oynamayı tercih etti.

“Görmedim!.. Duymadım!.. Bilmiyorum!”

Daha doğrusu, “işine gelmeyen” konularda “susmayı” ve sorulan sorulara “Cevap vermiyorum” demeyi tercih etti.
Oysa, kendisinden beklenen, “her soruya cevap” vermesiydi... Çünkü Veli Küçük, “tam 17 ayrı suç”tan yargılanıyor!..

Buyurun, o “suçlama”lara bir bakalım:

- 1- ‘Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek’
- 2- ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’
- 3- ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek’...
- 4- ‘Korku ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde atılmasına azmettirmek’
- 5- ‘Açıklanması yasak belgeleri temin etmek, açıklamak’
- 6- ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’
- 7- ‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet etmek’
- 8- ‘Telsiz Kanunu’na muhalefet etmek’
- 9- ‘Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi’
- 10- ‘Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme’
- 11- ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’
- 12- ‘Askerleri itaatsizliğe teşvik’
- 13- ‘Yasaklanan bilgileri temin’
- 14- ‘Silah sağlama’
- 15- ‘Mala zarar verme’
- 16- ‘Kişisel verilerin kaydedilmesi’
- 17- ‘Kasten öldürmeye azmettirmek.’

400 YIL NE Kİ... HEMEN GEÇER!

Bunlar, suçlamaların konu başlıkları... “Ayrıntı”lara girildiğinde, tam bir “dehşet tablosu” çıkıyor karşımıza...
“Susurluk Dâvâsı”ndan tutun da “JİTEM’in kurucusu” olmaya ve Yeşil'e de “tetikçilik” görevi vermesine kadar!.. Azerbaycan'da giriştiği “kontrgerilla örgütlemesi”nden tutun da, İstanbul-İzmir-Adapazarı üçgeninde işlenen “faili meçhul(!) cinayetler”e kadar!.. “Danıştay Cinayeti”nden tutun da, “Güneydoğu’da Kürtlerin öldürülüp atıldığı asit kuyuları”na ve “darbe girişimleri”ne kadar!..

Hasılı kelâm;

Bu olaylardan bir teki bile bir adamı “ömür boyu hapis” yatırmaya yeter!..

Ama, Veli Küçük rahat!..

O kadar rahat ki;

“Hakkımda 400 yıl hapis isteniyor... 400 yıl ne ki?.. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer” diye ironi yapacak kadar!..

“Veli Küçük’ün bu kadar rahat olması”nda, medyanın tavrı acaba ne kadar etkili?..

Dünkü “kartel gazeteleri”ni görmüş olmalısınız...

Düşünebiliyor musunuz;

“Ergenekon Dâvâsı’nın kilit ismi” mahkemede ifade veriyor, “çapraz sorgu”ya alınıp “çelişki”leri ortaya çıkarılıyor ama, her ne hikmettir bilinmez, “kartel gazeteleri”nde yer alan haberler, ancak “büyüteç”le görülebilecek kadar küçük!..
Hatırlıyorum da;

Aynı gazeteler, meselâ “Susurluk sanıkları”nı, meselâ “Hizbullah sanıkları”nı ve meselâ sözde “Anadolu Federe İslâm Devleti sanıkları”nı hemen her gün manşetlere taşımışlar; “pire”lerini de “deve”leştirmişlerdi!..

TAHTADAN TÜFEK VE TÜPGAZ!

Neydi o günler!..

Hemen her gün, Hizbullah tarafından “domuzbağı” ile bağlanmış ve bodrumlara atılmış “ceset”ler, “mezar evler” ortaya çıkıyordu!..

Ve yine hemen her gün; Cemalettin Kaplan ile oğlu Metin Kaplan'ın bir eylemi(!) fâş ediliyordu!..
Neymiş;

“Anadolu Federe İslâm Devleti”ni kurma peşindeki Cemalettin Kaplan, Almanya'da “militan”larını eğitiyormuş!..
Neyle?..

“Tahtadan tüfekler”le!.

Neyle?..

“İçi saman doldurulmuş maket”lerle!..

Ya oğlu?.. Ya, Metin Kaplan?..

O da, “kiraladığı bir uçak” ile “Anıtkabir’i tüplemeyi” ve “havaya uçurmayı” plânlıyormuş!..

Evet, tüplemeyi... Çünkü Metin Kaplan ve militan(!)ları, “uçak” kiralayacaklar, uçağa “tüpgaz”ları yükleyecekler ve tam Anıtkabir'in üzerine geldiklerinde bu “tüpgaz”ları aşağı bırakacaklar, patlayan “tüpgaz”lar da Anıtkabir'i havaya uçuracaktı!..

Lütfen katıla katıla gülmeyin!..

Bunlar, kartel gazetelerinde “ciddi haberler” olarak manşetlere taşındı... Bu haberlerle, hem “toplum”u inandırdılar hem de “yargı”yı!..

Peki sonuç ne oldu?.. Cemalettin Kaplan'ın ömrü vefa etmedi ama oğlu Metin Kaplan, halen “hapiste”dir efendim!..
Hem de, “ömür boyu hapis”te!..

SHOW TV’Yİ TIRSTIRDILAR MI?

Bu “tiyatro”ları, bu “komedi”leri, bu “saçmalık”ları manşetlere taşıyıp, kamuoyunu ve yargıyı yönlendiren “karteloz”lar, Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı’na gelince, her ne hikmetse “dut yemiş bülbül”leri oynamaya başladı!..
Hem de ortada; hepsi de sahici “bomba”lar, “silah”lar, “C-4”ler ve “darbe planları” olmasına rağmen!..
Dahası; yığınla “faili meçhul” cinayet ve “asit kuyuları” bulunmasına rağmen!..

Acaba niye susuyorlar?.. Acaba niye “dut yemiş bülbül” rolüne soyundular?..
Her zamanki gibi; “Benim teröristim iyidir” kuralını mı uyguluyorlar, yoksa “tırstılar” mı?!?..
“Tırsmak” dedim de, aklıma geldi...

M. Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Show TV de mi tırstı acaba?.. Onun da mı gözünü korkuttular?..
Hemen her hafta; “Kendi gününde, kendi saatinde ve kendi kanalında” diyerek anons ettiği “Kurtlar Vadisi”ne niye ara verdi ya da niye yayından kaldırdı?..

Bir “Ergenekon baskısı” mı var?..

Efendim, sizlerin de gayet iyi bildiği gibi, “Kurtlar Vadisi Pusu” adlı dizi iki haftadır yayınlanmıyor... Bu “sürpriz” gelişme, gazetelerde şöyle yer almıştı:

“Show TV, aldığı ani bir kararla dizinin yayınına ara verdi... Polat, daha İskender’i yakalamadı. Muro’nun akıbeti belli olmadı. Memati ile Abdulhey hesaplaşmadı. Vadi hayranları şokta... Peki şimdi ne olacak? Show TV’nin içinde bulunduğu ekonomik sebeplerden dolayı Pana Film’in yapımcılıklarını yaptığı Kurtlar Vadisi ve Eşref Saati dizileri yayını askıya alındı... Ocak ayında Pana Film ile Show TV tekrar masaya oturacak...

Dizilerin kaldırılmasının ekonomik nedenlerden olduğu söylenirken, Show TV’nin Pana Film’e uzun zamandır ödeme yapmadığı da ortaya çıktı. Taraflar konu ile ilgili net bir açıklama yapmaktan kaçınırken, kararın alınmasında Pana Film’in geciken ödemelerinin yattığı gelen bilgiler arasında. Benzer olaylar ekonomik krizin yeni başladığı dönemde de yaşanmış, Show TV, bölüm başına 750 bin YTL’yi bulan ödemeden indirim yapılmasını istemişti.”

Yine bildiğiniz gibi; Kurtlar Vadisi Pusu dizisiyle ilgili yayınlanan haberlere ilişkin Pana Film’in resmî açıklaması da şöyle olmuştu:

“Pana Film’in Show TV ile ekonomik sorunları olduğu doğrudur. Show TV buna kalıcı bir çözüm bulamazsa yollarımız ayrılacaktır. Kurtlar Vadisi Pusu ve Eşref Saati’nin hangi kanalda yayınlanacağı, sorunlar çözüldükten sonra belli olacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

EKONOMİK Mİ, ERGENEKONİK Mİ?

Ancak, yazının en başında da ifade ettiğim gibi, her “bilgi”ye güvenmemek gerekir!.. Çünkü, yapılan “resmî açıklama”lar, her zaman gerçekleri yansıtmayabilir!..

Şahsen ben, bu “diziye ara verme” kararının altında, “Ekonomik” değil, “Ergenekonik” sebepler olduğunu düşünüyorum!..

Niye böyle düşünüyorum?.. Çünkü, “Ergenekon Terör Örgütü Dâvâsı”nın sanık avukatları, son zamanlarda “Kurtlar Vadisi aleyhinde” konuşmaya ve dizinin “Ergenekon Dâvâsı’nı yönlendirdiğini” söylemeye başlamışlardı!..
Ne gariptir ki;

Diziye ara verme kararı, bu “cayırtı”ların hemen arkasından geldi!.. Eğer böyle bir durum varsa, şunu söyleyebiliriz:

“Birileri Karamehmet’in kulağını çekti!”

Eğer böyle bir durum yoksa, sormak gerekir;

Show TV gibi bir televizyonun altından kalkamayacağı bir yükü, Kanaltürk gibi, yeni bir televizyon nasıl kaldıracak?
Duydum ki; Pana Film ile Kanaltürk arasında görüşmeler devam ediyormuş!.. Kurtlar Vadisi, büyük bir ihtimalle Kanaltürk’e transfer olacakmış!..

Peki, bu ne demek?

Ergenekon Terör Örgütü’nün, birilerinin gözlerini hâlâ korkutuyor olması demek!..

Baksanıza... Kartel medyası, “Ergenekon Dâvâsı”na ilgi göstermiyor, Show TV de, tam da “Veli Küçük’ün sorgulanacağı” günlerde diziye ara veriyor!..

Hele söyleyin;

Veli mi Küçük, İskender mi Büyük?

Gelişmeleri, ilgiyle izliyoruz!..

Bu çabalar boşuna!

Hani bir söz vardır ya... Elâlem “deli”ye hasret, biz “akıllı”ya... Aynen, bunun gibi... Elâlem “yabancı”ya hasret, biz “yerli”ye!.. Şu aydın(!)lar bir defacık olsun “yerli” düşünseler, bir defacık olsun “yerli” davransalar, dişimi kıracağım!..
Duymuşsunuzdur... Kendilerine “Aydın” diyen ama aslında “Erivan” nüfusuna kayıtlı oldukları şüphesiz bir grup insan, “kampanya” başlatmış!.. “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” bağırtılarının ardından, şimdi de “Ermenilerden özür diliyorum” kampanyası başlatılmış ki; bu adamlar kimin ekmeğine yağ sürmek istiyor, anlayabilmiş değilim...
Söyleyin Allah aşkına; “İttihat-Terakki”nin dün yaptıklarından dolayı özür dileyip de, bugün Ergenekon'a sahip çıkmak, neyin nesidir?..

Bu arkadaşlara hatırlatmak istiyorum: Orhan Pamuk denilen adam, “bu işlerin edebiyatı”nı yaparak, iyi ekmek yedi!.. Sakın ola size de “mama” vereceklerini ummayın!.. Bence, boşa kürek sallıyorsunuz!.....

Şu 'yen' meselesi

Vallahi şu köşenin okurlarını al, dedektiflik bürosu kur, paraya para demezsin... Hani öyle ayrıntılar yakalıyorlar ki, karşılarında Sherlock Holmes bile o meşhur kareli şapkasını çıkarır! İşte Levent Koyuncuoğlu adlı okurumuzun tespiti: "Kurtlar Vadisi: Pusu dizisinin son bölümünde Memati tarafından söylenen 'Kol kırılır, yen içinde kalmaz' lakırdısı aldı, yürüdü. Ama dizinin 11. bölümünde Memati bir işadamını kolunu kırdıktan sonra 'Kol kırılır, yen içinde kalır' diyordu. Memati artık bir karar vermeli. Kol kırılınca yen içinde kalır mı, kalmaz mı?" En iyisi okuruma eski bir Cumhurbaşkanı- 'nın deyişiyle yanıt vermek: "Dün dündür, bugün bugündür. Kol kırmakla Vadi aşınmaz!.."

Türkiye'de gündelik hayatın sosyolojisinde radikal bir değişiklik gözlemleniyor. Bu değişiklik, verili değer hükümlerinin tepetaklak ediliyor olmasıdır.

Geleneksel olarak yüceltilen ne varsa, giderek değersizleştiriliyor; geçmişte değersiz ve süfli olansa, değer kazanıyor. Hiç şüphesiz fark etmişsinizdir. Özellikle gündelik hayatın iktisat söyleminde öteden beri var olanın, bu defa hâkim bir konuma gelmiş olmasını kastediyorum: 'Devletin malı deniz, yemeyen domuz', 'bal tutan parmağını yalar', 'yağmur yağarken küpleri doldurmak gerekir' gibi özdeyişlerimiz (!), geçmişte, çoğunlukla olumsuzlanan, marjinal bir ahlaki tavır alışı işaret ederken, bugün, bırakınız marjinal ve ayıplanan bir yaklaşımı, tam tersine olumlanan ve hâkim bir söylemin parçası olarak dolaşıma girmiş bulunuyor. Yolsuzluk, ihtilas, sahtekârlık, dolandırıcılık ve akla gelebilecek her türlü düzenbazlığın, özellikle kamu ya da devlet malı söz konusu olduğunda, şimdilik Allah'a şükür hukuken değil, ama en azından ahlaken meşru görülmeye başlandığına tanıklık etmiyor muyuz? 'Adam işini biliyor, helal olsun!' diye yolsuzluk yapanı aklamıyor muyuz? Haram'a, 'helal olsun!' demiyor muyuz? Çoğunluk böyle düşünmüyor diyebilir misiniz artık? Bunlar, bilinen şeyler...

Gündelik hayatın iktisat ahlakında görülen bu tepetaklak oluşun hâkim bir konuma geçmesi, bana sorarsanız, vahim bir krizdir ve gerçek kriz, belki de budur: İktisat ahlakının tepetaklak oluşu! Dahası, bu durumun belirlediği ve en az iktisat ahlakındaki tepetaklak oluş kadar vahim içermeleri var. Geçmişte değerli görülenler bugün de değerli görülüyorlar mı gerçekten? Bir bakalım.

Evet, bir bakalım, mesela, Aşk! Tasavvufun ilahî, gündelik hayatınsa dünyevî anlamda yücelttiği bir kavram. Bugün, lumpenleşmiş bir 'Ayıboğan' sembolizmiyle Recep İvedik'e emanet edilmiş görünüyor;-tıpkı, 'Devrimcilik'in, 'nalet olsun içimdeki bu insan sevgisine!' diyen Muro'ya emanet edilmesi gibi! Recep İvedik ve Muro, Türkiye'de sıradanlığın ve bayağılaştırmanın giderek mütehakkim bir norm'a dönüşmekte olduğuna işaret eden lumpenliğin kuşatıcı ve yaygın bir hale geldiğinin açık kanıtlarıdır.

Bu lumpenleşmede, mizahın, dolayımlaştıcı ve meşrulaştırıcı bir işlevi olduğu görmezlikten gelinemez. Mizah, Recep İvedik'e ve Muro'ya, sanki alaya alınıyormuş oldukları izlenimini veren bir bağlamda sunulmalarını kolaylaştırarak bir nevi meşruiyet kazandırıyor.

Bir örnekle anlatayım: Bundan 40 küsur yıl önce Londra'da Royal Shakespeare Company (Aldwych) Tiyatrosu'nda Roy Dotrice'in başrolü oynadığı Bertolt Brecht'in 'Puntilla Ağa ve Uşağı Matti' oyununu seyrediyordum. Oyun, bildiğiniz gibi, bir feodal ağanın gün boyunca uşağına olmadık eziyet ve zorbalıkla davranırken, gece birlikte içki içip sarhoş olduğunda ona son derece dostça ve insanca davranışını anlatır. Roy Dotrice, sarhoş Puntilla Ağa'yı o kadar sevimli, canayakın ve insani bir kimlikle oynuyordu ki, oyunu izleyenlerin, ben dahil, neredeyse Puntilla Ağa'nın gündüzki acımasızlığını bağışlamak ve onun zorbalığını meşru görmek kertesinde bir duyguya kapıldığımızı hatırlıyorum. Brecht'in mantığıyla düpedüz çelişiyordu bu durum. Roy Dotrice'in yapması gereken, geceki sarhoş Puntilla Ağa'nın insanî görünümüne bizi ısındırmak değil, yabancılaştırmak olmalıydı halbuki...

İvedik'in ve Muro'nun bir mizah kılıfı içinde sunulmaları, tıpkı Roy Dotrice'in Puntilla Ağa'sının 'Sömürü' gibi bir insanlık dışı durumu sevimli göstermesine benzer bir biçimde, Aşk ve Devrimcilik gibi iki büyük insani değerin bayağı ve değersizleşmiş bir biçimde alımlanmasına neden oluyor.

Türk insanı lumpenleşiyor! Tehlikenin farkında mısınız?

Bu da türkü vadisi



Kurtlar Vadisi dizisini burada sıkça eleştiririm ama gerektiğinde haklarını da teslim ederim. Yapımcı Pana Film'in en önemli icraatlarından biri de neredeyse her yapımlarında türküleri öne koymaları. Onlar sayesinde bugüne kadar kulaklarına türkü değmemiş pek çok genç, Türk Halk Müziği'ni tanımış oldu. Sadece Kurtlar Vadisi mi? Ekmek Teknesi ve Eşref Saati dizilerinde de fonda hep halk türkülerimiz kullanıldı. Pana Film'in son yapıtı Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine filminde de başrol yine türkülerin. Şirket, şimdi bir adım daha atıyor ve yaz boyunca Türkiye'yi dolaşacak turnelerde türkü severler ile Kurtlar Vadisi'nin yıldızlarını buluşturuyor. Necati Şaşmaz ile birlikte pek çok dizi oyuncusunun da katılacağı sahne şovlarında Gökhan Kırdar'ın dizi müziklerinin yanı sıra Altın Hızma türküsüne dizide adeta yeniden hayat veren TRT sanatçısı Aysun Gültekin ve dizide söylediği Bu Şehir Girdap Gülüm türküsü ile müzikal yeteneğini de ortaya koyan Gürkan Uygun da (Memati) yer alacak. Ayrıca dizinin 6 yıllık ekran serüveninde kullanılan tüm türküler, onları icra eden ünlü sanatçılarla beraber müzikseverlerin karşısına çıkacak. Vadi'de kurşun vızıltısıyla kirlenen kulaklarımıza, türküler öyle iyi gelecek ki...





Dizilerdeki, filmlerdeki, animasyonlardaki başroller ondan soruluyor. Yıllardır dublaj yapan tiyatrocu Umut Tabak bu sıralar “Kurtlar Vadisi”ndeki Polat başta olmak üzere dizilerdeki pek çok başrol oyuncusunu seslendiriyor

Kurtlar Vadisi Pusu”nun dublajının yapıldığı stüdyodayız. “Başrolde” ise Umut Tabak var... Stüdyodan içeri girmek yasak ama ben merakımdan kapı her aralandığında kafamı içeri uzatıyorum. “Neredesin Mematiii?!” diye bağırıyor Polat Alemdar, daha doğrusu onu seslendiren Umut Tabak. Bu arada Memati (Gürkan Uygun) yorgun bir şekilde yanıbaşımda eşofmanlarıyla duruyor. Onu görünce nedense irkiliyorum. Oysa o da stüdyoya, kendi canlandırdığı karakteri seslendirmeye, yani dublaja gelmiş, sırasını bekliyor...
Tabak 29 yaşında genç bir tiyatrocu. “Kurtlar Vadisi”nin başrol oyuncusu Polat Alemdar (Necati Şaşmaz) ise yıllardır onun sesiyle konuşuyor. Ayrıca “Dudaktan Kalbe”deki Hüseyin Kenan (Burak Hakkı), “Gümüş”teki Mehmet (Kıvanç Tatlıtuğ), “Adanalı”daki Maraz Ali (Mehmet Akif Alakurt), “Doktorlar”daki Levent (Kutsi) ve “Genco”daki Genco da seslerini Umut Tabak’a borçlu.
Genç tiyatrocu başrolleri öylesine “kapmış” ki, animasyon filmi “Fare Şehri”nde başroldeki fare Roddy’yi bile o seslendirmiş. Çok yoğun bir hayatı var. Pek çok film ve dizide seslendirme yapmanın yanı sıra, Galata’daki Tiyatro-Z’de oyunculuk da yapıyor, hatta şu sıralar 19-20 Aralık’ta sahneleyecekleri “TempOdyssey-Küçük Genny Efsanesi” adlı oyuna hazırlanıyor. Umut Tabak ile iki dublaj arasında sohbet etme fırsatı bulduk...

Ne zamandan beri dublaj yapıyorsunuz?
Sekiz yıldır. Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nde bir yıl okudum. Ama tiyatro yapmak istiyordum. Dormen Tiyatrosu’na, Haldun Dormen’e gidip “Dekor taşırım, sahne süpürürüm, ne iş olursa yaparım, yeter ki burada olayım” dedim. O da “Gel provalarımızı izle” dedi. Bir gün “Nerede Kalmıştık-Amphitryon 2000” oyununun provalarını izlerken kadroda bir boşluk oldu ve beni aldılar. Kadroda çok iyi bir seslendirmeci olan Gülen Karaman da vardı. Ona dublaj yapmak istediğimi söyledim, beni Senkron TV’nin stüdyosuna gönderdi. Dublaja orada 2000 yılında yabancı film seslendirmesiyle başladım. 2002’de ise İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’ne girdim, ama dublaja devam ettim.

Başrolleri kapmanız nasıl oldu?
Bir arkadaşım beni seslendirme yönetmeni Ersin Sanver ile tanıştırdı ve tavsiyesi üzerine “Melek” dizisinde Saruhan Hünel’i seslendirdim. Bu benim ilk başrolümdü. “Kurtlar Vadisi”ni o zamanlar izliyor ve “Necati Şaşmaz’ı keşke seslendirsem” diye düşünüyordum. Dizinin ikinci sezonunda ise rol bir şekilde bana geldi. “Kurtlar Vadisi Terör” ve “Kurtlar Vadisi Pusu”da da Polat’ı ben seslendiriyorum.



“En çok Necati Şaşmaz’ı seslendirmeyi seviyorum”

En çok kimi seslendirmeyi seviyorsunuz?
“Kurtlar Vadisi”nden Necati Şaşmaz’ı. Animasyon seslendirmeyi de seviyorum. “Fare Şehri” filminde başroldeki fareyi, “Robotlar”da da kötü robotu seslendirmiştim. Yabancı aktörlerden de Johnny Depp, Edward Norton, Brad Pitt, Tom Cruise, Leonardo DiCaprio ve Antonio Banderas’a dublaj yapmak çok keyifli. Geçenlerde bir arkadaşım “Yeter artık, her yerde senin sesini duyuyoruz” dedi. Günün birinde Robert De Niro, Al Pacino gibi büyük aktörlere dublaj yapmayı çok isterim. Çok büyük sanatçıları seslendirdiğinizde onların oyunculuğunu yakalamaya çalışıyorsunuz. Bu sizi de geliştiriyor.

Başrolleri aslında siz canlandırıyorsunuz ama oyuncular ünlü oluyor, hatta daha çok para kazanıyor. Sizce bu haksızlık mı?
Hayır. Onlar görüntü, ben de ses veriyorum. Ortak bir iş yapıyoruz. Ayrıca Tom Cruise benden daha fazla alıyor diye onu kıskanmam tabii... (gülüyor) Ama dizilerde bu maalesef böyle gelmiş böyle gider. İsyan edip “Ben şu parayı istiyorum” dediğinizde de herkesin alternatifi vardır bu piyasada.



Genç oyuncu Alp Kırşan, Kurtlar Vadisi dizisinde tek bir sahnede bile oynamayı çok arzuladığını söyledi.

'Kadri'nin Götürdüğü Yere Git' isimli filmde rol alan Alp Kırşan, rol arkadaşları Şafak Sezer ve Esin Civangil ile birlikte CNNTÜRK'teki '5N1K' programına konuk oldu.

Alp Kırşan, Kurtlar Vadisi dizisinde tek bir sahnede bile olsa oynamayı çok istediğini belirterek, şunları söyledi:

"Kurtlar Vadisi'nde oynamayı çok isterdim. Nası isterdim, hani böyle girip 'Selam abi' deyip dan diye kafaya sıkılıp ölen adam ben olmak isterdim. Yani bu kadar da olsa oynamak isterdim. 'Merhaba' deyip gözükmek isterdim. Dünya gözüyle orayı da görmek isterdim."



Ne yalan söyleyeyim, filmin sonuna kadar Necati Şaşmaz’ın birkaç saniye görüneceği sürpriz bir sahne bekledim. Olmayacağını bile bile… Elbette Muro ve adamlarının macerasına Polat Alemdar’ı dahil etmek anlamsız olurdu ama ben de bir dolu Polat hayranı gibi masumca bekledim, belki yapımcılar bir iyilik yaparlar da yüzümüzü güldürürler diye. Yine tüm hayranlarla beraber bir başka Polat Alemdar macerası beklemek zorundayız anlaşılan, eh o zamana kadar da Muro, Çeto ve Yıldırım’la vakit geçirelim. Onlar da ekipten artık.

SİLAHSIZ ÜÇ SİLAHŞORLAR

‘Muro; Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine’ geçen hafta aynı gün içinde gördüğüm iki Türk filminden biriydi. Şöyle bir endişe taşıdığımı itiraf etmeliyim. Bir ‘Kurtlar Vadisi’ hayranı olarak Muro ve adamlarını acaba dizideki üç-beş sahne ile seviyor ve o konsept içinde mi kabul ediyordum? Sıkılırım endişesi ve Muro’nun bitmek bilmeyen diyaloglarından daralırım ve üstelik Polat’ımı görmeyeceksem ne işim var düşünceleri ile gittim filme. Ve hiç sıkılmadım, hatta dizide ‘eh işte’ kıvamında sevdiğim Muro’yu ‘bir hayli’; ‘bir hayli’ kıvamında sevdiğim Çetin’i ‘oldukça fazla’ ve ‘oldukça fazla’ kıvamda sevdiğim Yıldırımcığımı ‘yerim ben onu’ noktasına getirdi film. Eh filmlerin böyle bir büyüsü oluyor elbette, sevdiğiniz bir oyuncuyu birdenbire sevmeyebiliyor veya sevmediğiniz birine delice hayran olabiliyorsunuz.

Sinema işini kendi adları kadar iyi bilen Pana Film ekibi için Muro’nun hikayesini beyazperdeye taşımak kaçınılmazdı elbette. Milyonlarca defa izlenen Muro diyalogları, çok daha çeşitlenip-renklendirilmiş ve bir de aşk-meşk katılmış haliyle seyirciye büyük keyif verecek formüllerle süslenerek beğeniye sunulmuş nihayet. Belki sadece kadınsı bir içgüdü ile son derece ‘itici’ bulduğum ‘malum ülkelerin’ kadınlarına bakışımı değiştirdiğini söylemeliyim ‘Muro’nun. “Canim, sen çok kaba, ben seni istemiyor” cümlesi kopardı beni ve Türk kadınları için son derece yol gösterici bulduğumu da itiraf etmeliyim. Son zamanların en keyifli ve akıllı metinlerle süslü komedisi, kaçırmayın. Filmde silah sahnesi de yok sayılır ayrıca, detay vermeyeyim ama gerçekten yok sayılır. Tamam, silah iki kez patlıyor ama… Ama işte!

Not: ‘Muro’ eleştirisi yapayım biraz da… Son zamanlarda adım ‘sevgi böceği’ne çıktı. Her şeyden keyif almak da suç memlekette! Film seyredip suratı asıp “hımm hiç olmamış ama falanca film harika, çünkü iki saat boyunca ağladık” demek moda. Peki, ben gülmeyi seviyor, zekice güldürmeyi becerebilenleri takdir ediyor ve bundan zevk alıyorsam ne olacak? Muro’yu illa eleştireceksem, çok fazla fragman döndürdükleri için eleştirebilirim ama o da yapımcıların tercihidir. Yine de filmde sürprizler var, Muro’nun aşk hikayesi daha başlamadı bile, henüz seyircinin ağzına bir parça bal çaldılar. Ama o balın halis muhlis doğal bal olduğunu hatırlatmak isterim…



Dizide sürekli olacağımız bile belli değildi

Muro’ Mustafa Üstündağ; ‘Çeto’ Şefik Onatoğlu ve ‘Yıldırım’ Eray Türk, ‘Vadi’ süresince o kadar başarılı oldular ve rolleri o kadar sevildi ki, bir film yapmak kaçınılmaz olmuştu. Halkın gülmeyen yüzünü beyazperdeden güldüren bu sevimli üç kahraman ile filmlerini ve son günlerde yaşadıkları farklı heyecanları konuştuk.

# Muro’nun ve adamlarının zaaflarını bu kadar ortaya koymak onları acaba riske attı mı?

Mustafa Üstündağ: Hiç böyle bir korkumuz, endişemiz olmadı. Aksine zaafları olduğu için bu kadar sevilip benimsenmişlerdi zaten. Filmde insani unsurları iyice ortaya çıkıyor.

# Filmde oynayacağınızı öğrenince neler hissettiniz, diziye ilk adım attığınız günden film başrolüne bir öngörünüz olmuş muydu?

M.Ü.: Çok heyecanlandık filme başlarken elbette. Diziye başlarken devamlı olacağı garantisi yoktu zaten. Bir de öyle bir başlangıçtan filme gelmek gerçekten de tarifsiz bir macera bizler için.

Şefik Onatoğlu: Evet Başkan’ım haklısın.

# Şimdi “evet Başkan’ım” diyorsun ama filmde bir hayli itirazların var Başkan’a, ne oldu Çeto’ya filmde?

Ş.O.: Kadınlar yüzünden galiba, aşk aklını aldı başından biraz.

Eray Türk: Biraz mı?

# Eray, sana yazık olmuş ama, senin sevgilin yok filmde, hem rolün de az geldi bana?

Ş.O.: Az değil, onun olmadığı sahnelerde biz hep ondan bahsettik.

# Şefik, sen arkadaşını neden savunur gibi konuştun, bakalım o ne diyecek; söyle Eray, rolünden memnun musun?

E.T.: Çok memnunum rolümden, bizim ortamımız harikaydı ama filme tişörtlerle başlamıştık. Film biterken donuyorduk ve ben hep şortlaydım. Sevgilim olmaması çok üzücü ama…

Ş.O.: Ona elimizden gelen yardımı yapacağız.

# Filmin finali bir devam filmini müjdeledi, neler olacak peki?

M.Ü.: Sizinle birkaç ay evvel ilk röportajı yaparken bu filmin konusunu daha yeni öğrenmiştik ve senaryoyu bile okumamıştık. İnanın devam filmi olacak mı olmayacak mı, onu yapımcılarımız takdir edecekler.

# Gişeye göre olacak yani; filmde kendinizi beğendiniz mi, eleştirdiğiniz yerler var mı oyunculuğunuzda?

M.Ü.: Daha öyle kendimi seyredemedim, iki kez seyrettim ama hayal gibiydi. Oturup ciddi seyretmem lazım.

Ş.O.: Ne yaptık, nerelerde güldük, başımıza neler geldi, hep onlara dikkat ettik. Kendimize bakamadık.

Ben hep Polat Alemdar’ı bekledim!

M.Ü.: Ben de…

ALT METİNLERE DİKKAT!

# Peki, dizide Polat’ın adamı olmanıza az kaldı gibi görünüyor, ne âlemdesiniz en heyecanlı yerinde kaldı?

M.Ü.: Dizide ne olacağını ağabeyler bilir, artık ne yazıldıysa o olur. Biz de isteriz elbette Polat’la çalışmak.

# Muro’yu canlandırırken kimlerden esinlendiniz?

M.Ü.: Sadece bir kişi değil birkaç kişi var Muro’da. Sevdiğimiz, kızdığımız ama nefret edemediğimiz akrabalarımız-arkadaşlarımız vardır. Benim de etrafımda öyle akrabalar vardı, onların karışımıdır Muro.

# Muro’ya kızamama nedenimiz bir de söyleminin sağlam olması...

M.Ü.: Haklısınız, o kadar sağlam yazılmış ki, komik de olsa söyledikleri sonuna kadar doğru ve söylediklerine inanıyor. Zaten filmde alt metinleri takip edenler görecekler ki güldüğümüz şeyler aslında kendi başımıza gelenler. Öyle cümleler var ki, kendimize güldüğümüzü sonradan fark edeceğiz.



'Kurtlar Vadisi Pusu'nun beyazperdeye geçiş yapan 'Muro' adlı karakterine hayat veren Mustafa Üstündağ, herkesin içinde bir Muro olduğunu söyledi. Yeni Aktüel dergisine konuşan Üstündağ, kendisini 'devrimcilerle dalga geçiyor' diye eleştirenlere ise şu sözlerle seslendi: "Dalga geçilecek bir durum yok. Muro 'terörist robottur' algısını, 'terörist de insandır' algısına çeviren bir iş. Muro bölücü bir adam ama 'nalet olsun içimdeki insan sevgisine' de diyor. Orada korkunç bir terörist yok, bir insan var. Yani; Muro'nun hayatta bir karşılığı var..."

12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilen bombalar sonucu ortaya çıkan Ergenekon örgütü dizi film olacakmış.
Şafak Sezer, Mehmet Ali Nuroğlu, Zeynep Beşerler ve Fadik Sevin Atasoy gibi yıldızların rol alacağı diziyi Cem Akyoldaş yönetecekmiş.
Bana “kamera şakası” gibi geldi.
Niye mi?
Şu nedenle:
“Kurtlar Vadisi Pusu” gibi bazen MİT’i, bazen yeraltı dünyasını bile karıştıran söz konusu “Ergenekon”sa onun kralını yapan bir dizi bile ekonomik kriz nedeniyle “ücretsiz tatil”e çıkarken Rumeli Film “Ergenekon”un dizisini çekecekmiş!
Çeksinler de bir görelim bakalım.
“Ergenekon”culara bile ilham kaynağı olan “Kurtlar Vadisi Pusu” gibi bir diziyi oynatacak para bulamayan televizyon sektörü “Ergenekon”u hayata geçirecek kaynağı nasıl yaratacakmış, anlayalım!
Hele hele de toplumu ikiye bölen “Ergenekon” davası Silivri’de sürerken...



Kurtlar Vadisi Pusu'da sonunda ekonomik krize yenik düştü. Pana Film, Show Tv ile yollarını ayırma kararı alabileceklerini açıkladı. Bölüm başına ödenen milyonlarca YTL, son dönemde Show Tv'yi zorladı belli ki... Ancak ben Kurtlar Vadisi Pusu'nun yeni bir kanal bulmakta zorlanacağını düşünmüyorum. Ne de olsa Perşembe günlerinin tereddütsüz galibi olan bir diziyi hemen her kanal ister. Beni düşündüren tek bir konu var, o da Kurtlar Vadisi'nin Kanal D'ye geçtiği zaman nasıl da kan kaybettiği. Çünkü Show Tv'nin seyirci profili ile Kanal D'ninki çok farklıydı. Vadi fanatikleri diziyi takip etmekten vazgeçmemişti ama yine de popülaritesinde düşüş olmuştu. Ama eminim Pana Film, daha önceki deneyimlerini göz önüne alacaktır. Bu arada Vadi demişken, okurlarımızdan Neşe Yüksel ve Havva Aman'ın bayram seyran demeden yolladıkları mail'lere de değinmeden edemeyeceğim. Tahmin edersiniz, biz hanımları bir diziye tutkuyla bağlayacak şeylerin başında aşk gelir. O kadar patlama-çatlama ve silah arasında filizlenen aşklara kayıtsız kalamayız. İşte Neşe ve Havva Hanımlar da bu konuya değinmiş. Hatice Şendil'in diziye girişi ve Polat'ın yeni öğretmene hayran bakışları, Vadi'nin kadın fanatiklerini baya bir endişelendirmiş. Çünkü hanımlar, Polat'ın ömrünün sonuna dek Elif'e aşık kalmasını tercih ediyor. Hatta Polat'ın Ahu ile yaşadığı aşkı 'tırt' olarak tanımlıyorlar. Vallahi bizden söylemesi, Polat ölen aşkına ölümsüz bir aşk duyan adam olarak çok daha fazla prim yapıyor.



MURO 1 MİLYONU AŞTI

5 Aralık Cuma günü 235 kopya ile 350 salonda gösterime giren “Muro – Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” filmi ilk 6 gününde 1 milyon izleyici sayısını aştı.
İlk 3 günde 390.573 izlenen “Muro – Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” filminin seyirci sayısı katlanarak artıyor. İkinci 3 günde yaklaşık 620bin izleyiciye ulaşan “Muro – Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” filmi, 1. haftasını tamamlamadan 1 milyonu aşkın sinemaseverle buluşmuş oldu.

Bayram tatili nedeniyle sinema salonlarından net ve sağlıklı bilet sayısının alınamadığını da kamuoyuyla paylaşma gereği duyuyoruz. Filmin izlenme sayısıyla ilgili en sağlıklı veriler pazartesi günü basın ve kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Konuyu ilk kez 20 Kasım'daki 'Medyatik' programında gündeme getirmiştik. Bahadır Özdener ve Cüneyt Aysan'a "Kurtlar Vadisi, Show TV'den ayrılıyor mu?" diye sormuştuk. Onlar da "Ocak ayına kadar Show'dayız" diyerek, transfer için "açık kapı" bırakmışlardı. Bu konuşmaların ardından 'Kurtlar Vadisi: Pusu' ve 'Eşref Saati' dizilerinin 6 ay süreyle Show TV ekranlarında yayınlanmayacağı haberleri yayıldı. Pana Film de ödemeler konusundaki anlaşmazlığı teyit eden resmi bir açıklama yaptı. Ama çok iyi biliyorum ki, Pana Film ile Show TV Genel Müdürü Saner Ayar arasında sağlam bir "gönül bağı" var. Bayram sonrasında Show TV ile Pana Film yeniden masaya oturacak. Bu kez sadece "profesyonel şartlar" konuşulacak. Bana göre taş yerinde ağırdır. Ama diğer kanallar Vadi'ye pusu kurmuş beklerken, artık Show TV'nin bu televizyon fenomenini kendi ekranında tutması zor görünüyor. Kim bilir, bakarsınız Saner Ayar ile beraber Kurtlar Vadisi'ni de yakında yeni kanalında görüveririz!..



Kurtlar Vadisi ve Kurtlar Vadisi Pusu'daki Ömer Baba karakteriyle izleyicinin gönlünde taht kuran 45 yıllık tiyatrocu Emin Olcay'ı tanımayan yok.

Hz. Mevlânâ'dan, Yunus Emre'den ve bizzat Kur'an-ı Kerim'den alınan sözleriyle Vadi'nin olmazsa olmazlarından... İzleyicinin kalbine ok gibi saplanan replikleriyle sadece Vadidekiler'in değil, milyonlarca izleyicinin de adeta akıl hocası, Ömer Baba... Kimse ona Emin Olcay demiyor zaten. Yaşlısıyla, genciyle herkese kendini kabul ettirmiş. İnsanların gösterdiği ilgiden oldukça mutlu olan Olcay, "Bu ilgi dizinin doğru yolda olduğunun göstergesi. Zaten Ömer Baba rol değil, benim için bir görev oldu." diyor. Bazı çevrelerin dizinin sona ermesi için yaptıklarından rahatsız olan Olcay ile '120' filminin DVD imza gününde Cevahir Alışveriş Merkezi'nin terasında sohbet ettik. Bayramı, Ömer Baba'yı, eleştirileri, yeni projelerini, Polat Alemdar'ın evliliğini ve Kurtlar Vadisi Pusu'yu konuştuk...

Kurban Bayramı sizin için ne ifade ediyor?

Sevgi demek, saygı demek, mutluluk demek. İnsanlara bayramların doğru şekilde anlatılması gerekiyor. Tatile çıkmak güzel şey, fakat tatil için bayramları seçmesinler. Hiç olmazsa bayramın bir iki gününü aileleriyle geçirsinler, sonra gitsinler. Rahmetli ağabeyimle en az 40 aileye giderdik. Şimdi apartmanlarda oturuyoruz, bırakın bayram ziyaretini kimse kimseye selam vermiyor...

İnsanların 'Ömer Baba' sevgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurtlar Vadisi Pusu'daki rolümü, 45 yıllık oyunculuğumun ötesinde bir görev olarak görmeye başladım. Senarist arkadaşların da bu bilinç içinde olduklarını tahmin ediyorum ki bu görevi devam ettiriyorlar. Her türlü sıkıntıya katlanarak. Son ekonomik bunalımı öne sürerek yapılan işleri göz önüne alırsak, ciddi sıkıntı çekiyoruz. Gördüğüm herkes dizideki tavrımı örnek aldığını söylüyor. Bu, işin rolü aştığının göstergesi. Zaten bir oyuncu için 6 sene aynı rolü oynamak, onun mezara girmesi anlamına gelir. Birçok teklif alıyorum, ama bunların hepsini bir kenara itiyorum.

Her ne kadar seveniniz çok olsa da, sizi eleştiren bir kitle de var...

Kamuoyu diziyi benimsedi. Ama karşı çıkanlar da var. Maalesef çoğu da aydınlarımız. Bunu bir sosyetik hava olarak yansıtıyorlar. Ama seyrettiklerine eminim. Konuştuğunuzda açık veriyorlar.

Dizinin sadece 'şiddet' unsuru olarak görülmesi sizi ve ekibi rahatsız ediyor mu?

Biz doğru yolda olduğumuzdan eminiz. Olur olmaz tenkitler çıkıyor dizi ile ilgili olarak. Ayrıntı yakalamaya çalışıyorlar. Şiddet deniyor, kötü örnek deniyor. Açık oturumları izlediğiniz zaman şiddetin dik âlâsını görüyorsunuz. Hem de koskoca profesörlerden, bakanlardan... Aydın insanlar birbirlerine, neredeyse yumruk atacaklar.

Polat'ı ne zaman evlendireceksiniz?

Senaryodan önceden haberimiz olmuyor. Yalnız çok büyük bir kitlenin Polat'ın Elif'ten sonra yalnız dolaşmasından rahatsız olduğunu öğrendik. Özellikle bayan izleyiciler 'Duygusu yok mu bunların?' diye soruyorlarmış. Bunların duygusunu yansıtamazsan çok büyük şiddetin içinde olduğunu düşünür insanlar. Oysa o da bir insan. Bu benim görüşüm.

Dizi dışında neler yapıyorsunuz?

16 Aralık'ta Ankara Mamak'ta Şeb-i Arus törenleri nedeniyle Mevlânâ ve Yunus Emre'den rubailer okuyacağım. Müzisyen oğlum ile birlikte sahneye çıkacağız. Yine ocak ayında yeni bir gösteri planlıyoruz. Bu gösteride ebru hocam Ali Saraç da ebru yapacak. Seyirci onu barkovizyondan izleyecek. Türkiye'nin her yerini dolaşmak istiyoruz. Orijinal bir proje bu, pek çok kişi sponsor olmak istiyor. Belediyeler 'İlk bizde çık' diyorlar. Siirt'ten bile teklif geldi. 45 yıllık tiyatrocuyum ve artık sahnede de bir şeyler yapmak istiyorum...

'Bayramı büyüklerinizle geçirin'

"Bayramlar insanları bir araya getiren günlerdir. Ancak bu değerler kaybolmaya başladı. Bayramların insanlara doğru şekilde anlatılması lazım. Bunu yapacak olanlar tabii ki din adamları ve toplumda sözüne itibar edilen kişilerdir. Ukalalık kabul etmezseniz, ben de kendimi onlardan biri olarak görüyorum. Çünkü dışarıda gördüğüm sevgi beni böyle düşünmeye itiyor. Gençlerimize tavsiyem; hiç olmazsa bayramın iki gününü büyükleriyle birlikte geçirsinler."

Google, dünyada ve Türkiye'de 2008 yılının en çok aranan terimlerini duyurdu.

Google Türkiye'den yapılan yazılı açıklamada, Google'nin her gün arama motoruna yazılan milyonlarca sorguya dayanarak derlediği internet “Zeitgeist”ını (zamanın ruhu anlamına gelen Almanca kelime) açıkladığı belirtildi.

Açıklamada, 2008 Türkiye listesinde sosyal ağ siteleri, oyun, video paylaşım sitesi ve dizi terimlerinin öne çıktığı bildirildi.

“Zeitgeist 2008: Türkiye” basın sitesinde, Google'nin, arama sonuçlarını analiz ederek 2008 yılı içerisinde Türkiye'de internet kullanıcılarının en çok arama yaptıkları başlıklarla ilgili liste, grafik ve bilgileri bir araya getirdiği kaydedildi.
Sitede yer alan bilgilere göre, Türkiye'de en popüler 10 arama “facebook”, “oyun”, “mynet”, “youtube”, “oyunlar”, “msn”, “indir”, “tv”, “hürriyet” ve “haber” olarak sıralandı.

En hızlı yükselen aramalar, “hi5”, “facebook”, “key”, “netlog”, “sahibinden”, “dizi”, “kurtlar vadisi”, “kpss”, “oyunlar 1” ve “vatan” oldu.

Türkiye'den aranan ünlüler, Gülben Ergen, Serdar Ortaç, Tarkan, Demet Akalın, Ebru Gündeş, Hadise, Sibel Can, Gökhan Özen, Hülya Avşar ve Şahan iken, Türk dizileri ise “Kurtlar Vadisi”, “Kavak Yelleri”, “Yaprak Dökümü”, “Selena”, “Asi”, “Avrupa Yakası”, “Arka Sokaklar”, “Adanalı”, “Binbir Gece” ile “Gece Gündüz” şeklinde sıralandı.
Ekonomide, “iş”, “kariyer”, “kredi”, “altın”, “para”, “finans”, “euro”, “borç”, “dolar”, “banka” en çok aranan kelimeler oldu.

Futbol takımları da, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor, Sivasspor, Eskişehirspor, Ankaragücü, Kocaelispor ve Kayserispor şeklinde yer aldı.

Açıklamada, yıl sonu zeitgeist'ına ek olarak global, bölgesel, geçmiş ve şimdiki arama trendlerine bakış sağlayan başka araçların bulunduğu, ancak Google zeitgeist araçlarının, kesinlikle bireysel kullanıcıları teşhis etmek için kullanılamadığı, çünkü araştırmanın belli bir zaman içinde belirli sorguların ne kadar sıklıkta görüldüğünü gösteren anonim ve toplu dökümlerden yola çıkılarak sürdürüldüğü vurgulandı.

Kurtlar Vadisi, Fadime Şahin-Müslüm Gündüz prodüksiyonunun dinci versiyonu mu?

Adı: Kurtlar Vadisi.
Türkiye’nin en çok izlenen TV dizisi. İlk duruşmada tahliye olan Ergenekon sanığı Mahmut Öztürk dizi ile ilgili olarak aynen şu ifadeleri kullandı:
- “Bir hafta sonra ne yaşanacağını diziden öğreniyorduk!”
Kuşkusuz Mahmut Öztürk’ün söylediğinde mübalağa elbette vardır da yalan yoktur.
Öyle çünkü dizi gerçekten Ergenekon olayı ile at başı gidiyor, ya da öyle götürülüyor.

Evet bir zamanlar sevgili Ömer Lütfi Mete’nin senaryosuna katkılar sunduğu Türkiye’nin en çok izlenen dizisine şimdi başka kişiler ya da merkezler katkı yapıyor.
Dizi güncelden kopmayarak adeta Ergenekon olayına mihmandarlık yapıyor!
İzlenilirliği çok olduğundan da yapılan iş tartışmasız psikolojik harekat kimliğine bürünüyor.
Evet Kurtlar Vadisi dizisi artık eğlencelik mafya filmi olmaktan çıkmış, tersine belli bir amaç ve hatta projeye hizmet eder hale gelmiştir.
Peki hedeflenen ne midir?
Devlete ve onun en temel kurumlarına olan güveni ve de saygıyı sabote etmektir.
Derin devlet hikayeleri, İskender Büyük Çetesi falan hep bu amaç için kaleme alınmış senaryolardır.
Dizi Türkiye’deki yasa dışı yapılanmalar ve çete hükümranlığı tezini çok akıllı bir metotla bilinçaltına yerleştiriyor.
Bitmedi; bu şekilde Milliyetçiliği ve Ulusalcılığı da hedefe oturtup mahkûm etmeye çalışıyor.
En önemlisi yapılan yargılamayı etkileyecek şeyler de yapıyor.
Son bölümde bir diyalog var ki medyaya da yansıdı, en kahraman Polat Alemdar’a Türkiye’de Müslümanlara baskı yapıldığı bile söyletildi.
Bu diyalogu okuyunca birden Ali Babacan’ın AB Konseyinde ettiği benzer sözleri hatırladım.
Düşündüm de yoksa bu filmin senaryosunu yazanlarla bakanın konuşmasını hazırlayanlar aynı ekip mi?
İsimler aynı olmasa da zihniyetin paralel olduğu kesin!
Bu da gösteriyor ki Kurtlar Vadisi dizisi artık AKP’nin kontrolündedir ve en önemlisi onların dezenformasyon aracıdır!
Öyle olmasa AKP, yakın geçmişte yaptığını yapar yani müdahale ederdi!
Hatırlayın genel seçim öncesinde Kurtlar Vadisi, PKK terörü bağlamında bir seri başlatmış, ancak bu seri seçimde AKP’ye zarar verir endişesi ile engellenmiş ve dizinin ikinci bölümüne RTÜK aracılığı ile rezerv konmuştu.
Bugün böyle rezerv ya da engellemeler yapılmıyorsa bu hoşnut olmanın ifadesidir!
Bizim, Kurtlar Vadisi ile ilgili nihai hükmümüz şudur:
Dizi son haliyle artık 28 Şubat’ta şahit olduğumuz, Müslüm Gündüz-Fadime Şahin prodüksiyonunun dinci versiyonudur.
Yönlendirmeyi yapanlar bu sefer, laikçiler değil dincilerdir!
Amaç, kamuoyunu hazırlamak ve zihinlere yerleşmektir.
Doğruya doğru, dinciler Hollywood kriterlerine erişirken laikçiler Yeşilçam satıhlığında kaldılar. Öyle, çünkü yapılan psikolojik harekatta Kurtlar Vadisi, Müslüm-Fadime prodüksiyonuna müthiş bir fark atıyor.
Atar elbette, senaryo Ulasal değil, küresel çünkü!

Yeniçağ Gazetesi
Sabahattin ÖNKİBAR


Show TV yönetimi, Pana Film'in yaptığı ve reyting rekorları kıran Kurtlar Vadisi Pusu dizisi ile Eşref Saati dizisi ekrana veda ediyor. İki dizinin de yayından kaldırılmasının sebebinin ekonomik kriz olduğu iddia edilirken Show TV'nin Pana Film'e uzun süredir ödeme yapmadığı ileri sürüldü. En az 6 hafta yayınlanmayacak olan dizilerle ilgili sorunun, iki şirket arasındaki anlaşmazlık olduğu iddia edildi.

'OCAK AYINA KADAR SHOW TVDEYİZ' DEMİŞTİ

Show TV ve Pana Film konu ile ilgili net bir açıklama yapmaktan kaçınırken kararın alınmasında, Pana Film'in geciken ödemelerinin yattığı söyleniyor. Benzer olaylar ekonomik krizin yeni başladığı dönemde de yaşanmıştı. Show TV, Pana Film'den bölüm başına 750 bin YTL'yi bulan ödemeden indirim yapılmasını istemiş, Pana Film'in geri adım atmaması üzerine ise 'Kurtlar Vadisi Pusu' tekrar bölümüyle ekrana gelmişti. 20 Kasım'da Kanaltürk'te ekrana gelen Medyatik programına Kurtlar Vadisi Pusu senaristleri Bahadır Özdener, Cüneyt Aysan ile dizinin oyuncuları Necati Şaşmaz ve Mustafa Üstündağ konuk olmuş iddialarla ilgili soruları yanıtlamıştı. Özdener, dizinin ATV ya da Kanaltürk'e geçeceği dedikodularıyla ilgili olarak "Ocak ayına kadar Show tv'deyiz" şeklinde açıklama yapmıştı.

Yeni Şafak

Memati, bakışlarıyla lohusa kadını sütten keser

Kurtlar Vadisi Pusu'da Memati ile Abdülhey arasındaki kadın kavgası önceki geceye damgasını vurdu. Abdülhey, Cevat'ın dul karısı Sultan ile ilişkisi olduğunu Polat'a anlattı.



Akıl istiyordu ama Polat, "Ben gönül işlerine karışmam..." dedi.

Oda'ya giren Memati, konuyu öğrenince çok sinirlendi. Kartalı andıran ifadesiyle Abdülhey'e bir bakış fırlattı ki, o anda loğusa bir kadınla göz göze gelse kadıncağız sütten kesiliverirdi...

Abdülhey, "Sultan'ı seviyorum" dedi. Memati çok kızdı: "Ne demek lan seviyorum? Sultan bizim rahmetli Cevat'ın karısı değil mi? Ölmemi bekleme Abdülhey, Gamze boşta hadi git takıl." Ve birbirlerine girdiler. Kadın kavgası dostluğu bozmuştu.

Muro ve Çeto’dan gülümseten diyalog

Muro'nun sinema filmi ne kadar gişe yapar bilemem, ancak arkadaşlarıyla diziye renk kattıkları kesin... Polat ile adamlarının yakalayıp içeri tıktıkları Muro, Çeto ve Yıldırım kahvaltı masasının etrafında otururlar... Muro hiçbir şeye dokunmaz, Çeto zeytin ekmek yemeye başlar. Muro sinirlenir: "İki kuruşluk zeytine satma kendini Çeto, satma." Yıldırım da yemeye başlayınca Muro, bir zeytin alır dişine götürür, aniden geri bırakır; Ve kızgınlıkla sorar: "Çıkartmadınız mı lan bunların çekirdeğini?" Çeto hemen çekirdeğini çıkarıp, zeytini ikram eder: Muro bu jestin altında kalmaz: "Danışmanımsın lan Çetin!"



'Kötü adam Muro'yu mizah kahramanı yaptım'

Mustafa Üstündağ nam-ı diğer Muro, en az dizinin esas oğlanı Polat Alemdar kadar ilgi gördü. Sokağa çıktığında onunla fotoğraf çektirmek isteyenler yüzünden yürüyemiyor. Üstündağ, her ne kadar bu ilgiden bunaldığını söylese de Muro karakterinin toplumu birleştireceğini düşünüyor. "Bir dizi karakteri toplumu nasıl birleştirir?" sorusunun cevabı bu röportajda.

Türkiye'nin en çok izlenen dizisi Kurtlar Vadisi'nin sinema macerasının ikincisi Polat ve adamlarıyla değil, düşmanı Muro ve adamlarıyla çekildi. Üstelik bu film, Kurtlar Vadisi'nden beklenildiği gibi vurdulu kırdılı bir macera filmi değil. Baştan sona Muro ve adamlarının başından geçen ve izleyiciye bol kahkaha vaat eden olaylardan oluşuyor. Bunu fırsat bilip, seveni kadar nefret edeni de çok olan Muro karakterini oynayan Mustafa Üstündağ ile görüştük.

Vadi'de oynamaya nasıl başladınız?

Kurtlar Vadisi'nden önce "Yersiz Yurtsuz" dizisinde Ferdi Tayfur'un oğlunu oynuyordum. O bittikten sonra Pana Film'den telefon geldi. Sezonun ortasıydı; "Ne kadar sürecek?" dedim. "Biz oyuncularla şu kadar devam eder, diye garanti veremiyoruz. Çünkü stoksuz devam eden bir dizi. Ne olacağını biz de bilmiyoruz." dediler. Bismillah dedik girdik. İyi ki de girmişim.

Muro başlarda sert bir karakterdi, mizahî yönü ne zaman ve nasıl ön plana çıktı?

Muro'nun kişisel özellikleri zamanla ortaya çıktı. Bu süreç ise senaristler ve oyuncuyla doğru orantılı gitti. Onlar benim oyunculuk hamurumu gördüler, ben de onların yazdığını iyi anladım ve ortak bir dil oluştu. Biz Raci ağabeyle, Bahadır ağabeyle ve dayıyla çok sonradan tanıştık. 15-20 hafta birbirimizi görmedik.

Oynamadan önce izler miydiniz diziyi?

İzlerdim tabii ki. Hatta 'Bir gün oynasam ne güzel olur.' demiştim de.

Oynamak istediğiniz karakter var mıydı?

Vardı. Bir kere bütün karakterler çok kendine has. Kurtlar Vadisi'nin en büyük başarısı da bu. Hiçbir karakter aynı dili konuşmuyor. Her karakterin kendi özel dili, özel dünya görüşü, kendi cümle yapısı var. Polat'ı al, Polat'a bir hikâye yaz. Memati'yi al, Memati'ye bir hikâye yaz. Abdulhey'i al, ona bir hikâye yaz. Güllü'ye, Bulut'a, İskender'e, Muro'ya, Yıldız'a... Her karakter başlı başına bir hikâye.

Neden önce Muro'ya ayrı bir film çekildi?

Şirketin Muro filminde anlatmak istedikleri var. Filmimizin bir derdi var. Sadece öyle gittik, güldük meselesi değil. Film Muro, Çeto ve Yıldırım tipinin komedisi değil. Ağabeylerin ne zamandır bu derdi dile getirme istekleri varmış. Denk geldi şimdi yapıldı. Bu format üzerinde mi yazacaklardı bilmiyorum. Belki daha sert yazabilirlerdi. Şimdiki hali oyuncuyla senaristlerin kurduğu ilişkinin sonucu.

Yani Muro'ya mizahî yönü siz mi kattınız?

Ağabeyler beni seyrettiğinde, rolü ele alış biçimime uygun yazmaya başladılar. Ben de herhalde mizah üzerinde ele almaya başladılar deyip o sert tavrımı yumuşatmaya başladım. Çünkü o sert oyunculuk şekliyle o sözler uymuyordu. Muro sert bir karakterdi. Böbrek ticareti yapan. Çat çut adam öldüren. Bir yerden sona bana da komik gelmeye başladı. Durmadan "Sıhın lan... dan dan"

Muro'nun o meşhur replikleri arasında size ait olanlar var mı?

Çoğunu ağabeyler yazdı, ama benim de arada eklediğim oluyor. Mesela Çetin'e söylediğim "gundi". Çocukken Adana'da, Mersin'de 'lan gundi' derdik. Yıldırım'a dediğim 'burjuva donu' spontane gelişti. Üstümüz takım elbiseli ama kimse iç çamaşırımızı görmüyor. Yıldırım o gün mavi bir baksır giymiş. Eylem yaptırmak için silahı beline koyacağım, gömleğini bir kaldırdım, mavi kuru kafalı bir iç çamaşırı. "Ne lan bu, burjuva donu giymişsin. Bundan sonra örgütte kimse burjuva donu giymeyecek." dedim. Yayınlandı. Ertesi günü baktım Kadıköy'de dükkânlarda 'Burjuva donu bulunur' yazısı var. Ama genel jargonlar ağabeylerin yazdığı.

Nasıl bir aile yapınız var?

Annem ev hanımı, babam Anadolu Cam Sanayileri'nde cam ustasıydı. Mersin'de büyüdüm. İstanbul'a da tiyatro okumak için geldim. Kirvem Adana'da Sabancı Kültür Merkezi'nde tiyatro yapıyordu. Ben de sürekli onların provalarına giderdim. O zamandan tiyatroya ilgim var.

Adanalı mısınız?

Babam Safranbolulu. Ben orada doğdum. Çocukluğum Adana Pozantı'da, yazları yaylada geçti. 18 yaşıma kadar orada kaldım. Şimdi annemle beraber yaşıyorum. Ablamı ve babamı kaybettik. Annem kanser hastası ve ona benden başka bakacak kimsesi olmadığı için askerlikten tecilliyim. Saolsunlar böyle bir kolaylık sağladılar.

İdeolojik düşünceniz nedir? Sağcı solcu, mesela devrimci düşünce yapısına sahip miydiniz?

Biz 80 sonrasının gençleriyiz. Bizim zamanımızda, bu bir devlet politikasıydı, insanlar apolitik hale getirildi. Ben liseye giderken bir önceki kuşak gibi memleket meseleleriyle ilgilenilmiyordu. 'Üniversiteyi kazanmalıyım' derdi vardı. Dershaneye gidiliyordu. Memleket için fikir üretme yoktu. Hepimiz üniversitelere gittikten sonra bir şeylere kaymaya başladık. Ben konservatuara başladıktan sonra bir önceki neslin lisede okuduğu kitapları okumaya başladım.

Sizin bir dayınız varmış, sevilen birisiymiş, ama bir kötü huyu varmış. Herkesi dolandırırmış. En son sizi dolandırmış hatta.

Evet, dayım kurnaz ve akıllı bir adamdır. Aklını kötüye kullanıyor ama. Şuraya gelsin oturup konuşalım ertesi gün dersiniz ki şu adamın telefon numarasını versene ne eğlenceli adammış. Muro'da da dayım gibi şeytan tüyü var. Evet galiba Muro'da dayımdan da bir parça var.

İleride Muro'nun nasıl hatırlanmasını istersiniz?

Bir tarafından bakıldığında uzun zamandır yapılamayan bir şey yapıldı. Sağcısı da Muro'yu seviyor, solcusu da. Kürtler de Muro'yu seviyor. Galiba doğru bir şey yapıldı. Bir Muro düzleminde birleşildi. Herkesin Muro'yu seviyor olması belki daha sonraki demokratikleşme sürecinde bağlayıcı bir nokta olabilir.

Anahtar kelime insan sevgisi mi?

Ama bizim topraklarda vardır o. Yaratılanı severiz Yaratan'dan ötürü. Daha sonra bu kaldırıldı, bir zaman sağ-sol yaptılar, bir zaman Alevî-Sünnî yaptılar. Türk-Kürt yaptılar. Böl, parçala, yönet. Daha ne kadar bölecekler? Birbirimize sahip çıkacak değerlerimiz kalmadı. Ben çocukken babamın şöyle dediğini hatırlıyorum: "Kürtler namuslu ve güvenilir insanlardır." Şimdi Kürt deyince terör akla geliyor. Ne oldu da 20 yılda bu sürece geldik biz?

Muro, önyargıları kıracak mı?

Umarım. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Biz 30 yıldır birbirimizi öldürüyoruz. Çok basit bir çözümleme. Bize silah satan yer aynı. Aslında o taşı alıp beraber oraya atmalıyız.

Bu tür çetrefilli konuların dizilerle çözüme kavuşturulması da bizim ülkemize has bir durum galiba...

Ama Hollywood dediğin milyar dolarlık endüstri bir mesaj vermek için geliştirilmiş. Lenin de aynı şeyi söylüyor: 'İnsanları etkilemenin en büyük yolu büyülü perdeden geçiyor.' Kitleleri hareket ettirebiliyorsunuz. Sanatın böyle bir gücü var.



Kurtlar Vadisi’nin önceki günkü bölümünde adı konmadan ama aynı mizanpaj ve haberlerle, üstelik Ergenekon’u öfkeden kendinden geçiren çizgisiyle Taraf gazetesi vardı

TARAF GAZETESİNİN AÇIKLAMASI

Kurtlar Vadisi’nin önceki günkü bölümünde adı konmadan ama aynı mizanpaj ve haberlerle, üstelik Ergenekon’u öfkeden kendinden geçiren çizgisiyle Taraf gazetesi vardı. Dizide Taraf’ın 29 kasım tarihli sayısı kullanıldı.

Kurtlar Vadisi’nin TARAF ’ı

Türkiye gündemindeki olaylara ve kişilere çok benzeyen olay ve karakterlerin konu edildiği Kurtlar Vadisi dizisinin, Polat Alemdar’ın Ergenekon ile mücadelesinin işlendiği Kurtlar Vadisi-Pusu bölümünün son sezonunda artık Taraf da var.

Demokrat yeni görüş

Kurtlar Vadisi‘nin son bölümlerinde diziye Yeni GÖRÜŞ adlı bir gazete girdi. İki hafta önceki bölümde dizideki işadamları grubundan Turan Kaçgar, yardımcılarıyla yayın politikasını konuştuğu yeni gazetenin çizgisini “Her görüşe yer verecek; Türkiye’nin çok kültürlü, çok kimlikli, çok dinli, çoğulcu bir toplum olarak, Avrupa’nın bir parçasısı olduğunu savunacağız” diyerek anlatmıştı.

Ciner’in gazetesi mi

İki hafta önceki bölümde dizi senaryosuna eklenen gazetenin Ciner grubunun çıkaracağı yeni gazete olduğu da iddia edilmişti, tarif edilen yayın politikasına atıfla Taraf olduğu da.

Dizinin önceki akşam Show TV’de yayınlanan 49. bölümünde ise Yeni GÖRÜŞ gazetesi olarak Taraf’ın sadece logosu ve manşeti çıkarılmış 29 Kasım nüshasının neredeyse aynen kullanılması dikkat çekti.

Polat’ı da şaşırtan gazete

Dizinin son bölümünde yayınlarıyla Ergenekoncu olarak gösterilen karakterleri kızdıran Yeni GÖRÜŞ elden ele dolaşıyor. Kitap kampanyası duyurusunun bile çıkarılmadığı “çakma” Taraf’ı okuyan Polat Alemdar “Muro Polat’ın Elinde” başlıklı haberi görünce “Bunlar nereden biliyor Muro’nun benim elimde olduğunu” diye söyleniyor.

Bir sonraki karede, gazete, bu defa da Ergenekon’a yakın medya grubunun dizide Ergenekon’un başındaki isim olarak gösterilen İskender Büyük’ün etkisinde gösteriyor.

“Herkese çakmışlar”

Gazete İskender Büyük’ü çok kızdırıyor ve “Çıldırmış mı bunlar” diyerek telefona sarılıp Yıldız’ı arıyor: “Yıldız, gördün mü bu Turanlar’ın gazetesinin yediği haltı” diye soruyor ve aralarında şu ilginç diyalog geçiyor:

Yıldız: Ben de ona bakıyordum efendim.

İskender: Adamlar gazetecilik değil, resmen ajanlık yapıyor.

Yıldız: Efendim, adamların kimden yana oldukları da belli de değil. Bize çakmışlar, Polat’a giydirmişler, size giydirmişler...

İskender: Şimdi buna tarafsız habercilik mi diyeceğiz Yıldız? Düpedüz savaş bu.

Kürt açılımı da Vadi’de

Milliyetçi senaryosuyla eleştirilerin hedefi olan dizinin Kurtlar Vadisi Pusu versiyonunda ise Polat Alemdar’ın Ergenekon ile mücadelesi konu ediliyor.

Dizinin ideolojisindeki değişime en iyi örnek PKK’lı Muro ile Polat Alemdar’ın karşılatığı sahnedeki diyaloglar.

“Halkımız eziliyor yalan mı? Niye barış yok? Nerede adalet” diye soran Muro’ya Polat

“Bu topraklarda herkes ezildi. Müslüman diye aşağılandı, Kürt diye aşağılandı, özgürlük isteyen aşağılandı, Alevi diye aşağılandı” diyerek karşılık veriyor.



6 ayda 2 milyon YTL vurgun yapan sahte kredi kartı çetesi çökertildi. Güzellik yarışmasıyla adını duyuran İranlı manken Elnaz Pırayesh de yakalanan çetenin komisyonlu üyeleri arasında yer alıyor.

İstanbul'da, uluslararası suç şebekelerinden yurtdışında faaliyet gösteren banka müşterilerine ait hesap bilgilerini satın alarak, bu bilgilerle Türkiye'de sahte kredi kartı imal eden ve bu kartlarla alışveriş yapan 4'ü kadın 14 kişilik şebeke çökertildi.

HACKER'IN KARISI

Bir ihbar üzerine 2 ay boyunca takip başlatan Bilişim Suçlarıyla Mücadele ekipleri, 2 Aralık'ta İstanbul ve Manisa'da eş zamanlı operasyonlar düzenledi. Çetenin Beyoğlu Kaptanpaşa Mahallesi'ndeki merkezi başta olmak üzere Kartal, Üsküdar, Pendik, Sarıyer ve Şişli'de 7 adrese baskın yapan polis, 4'ü kadın 14 zanlıyı gözaltına aldı. 6 ayda 2 milyon YTL vurgun yapan çetenin üyeleri arasında ise, 'Kurtlar Vadisi Pusu' dizisinde 'Polat' rolündeki Necati Şaşmaz ile adı aşk dedikodularına çıkan İranlı manken Elnaz Pırayesh de yer alıyor.

Sahte kredi kartı çetesinin ele başılığını ise, 2006 yılında Antalya Shereton Otel'de yakalanıp cezaevine konulan ve 302 yıl hapis cezasına mahkum olan ünlü bilişim dolandırıcısı Veysel Balkan'ın eşi Deste Balkan'ın yaptığı belirlendi.

GÜZELE YÜZDE 30 PAY

Çetenin, bastığı sahte kredi kartlarıyla daha çok pırlanta ve altın gibi ziynet eşyalarını satın alıp tekrar satarak paraya çevirdiği öğrenildi. Çetenin alışverişlerde yakalanmamak için de 2005 yılında Marmaris'te düzenlenen Miss Pearl of the World Yarışması'na İran adına katılan ünlü manken Elnaz Pırayesh'i kullandığı tespit edildi. Çetenin yüzde 30'luk kazanç payıyla alışverişlerde kullandığı İranlı manken ile kardeşi Ali Pırayesh ve çetenin alışveriş organizasyonu lideri Mustafa Akkoyun Kadıköy'deki evlerinde yakalandı.

6 ayda 2 milyon YTL vurgun yapan şebekenin tatil için Dubai'ye gitme hazırlığı içinde olduğu öğrenildi. Dubai tatili öncesi çökertilen çetenin 14 üyesi işlemlerinin ardından Üsküdar Adliyesi'ne sevk edildi.

Evinden pırlanta ölçer alet çıktı

İngilizce, İtalyanca ve Türkçe bilen, Arkeoloji eğitimi almak için geldiği Türkiye'de magazin dünyasının gündemine oturan Elnaz Pırayesh, Kurtlar Vadisi dizisinin 'Polat' karakterini oynayan başrol oyuncusu Necati Şaşmaz ile 2006 yılında yaşadığı iddia edilen aşk dedikodularıyla adını duyurdu. Elnaz, yazdığı ve internette yaşadığı sanal aşkları anlattığı "İnternette Aşk Dedikoduları" kitabıyla da isim yapmıştı. Aşk dedikoduları Şaşmaz tarafından yalanlanan Pirayesh'in sevgilisi için bir dizi estetik ameliyat geçirdiği basında yer alırken, çetenin daha çok altın ve pırlanta gibi ziynet eşyalarının alımında kullandığı Pirayesh'in evine yapılan baskında ise pırlanta ayar ölçer alet bulundu.

Elektronik eşya almışlar

Sahte kartlarla elektronik eşya alımı yaptığı da tespit edilen çete üyelerinin evlerinde yapılan aramada ise 2 adet kart basım makinesi, 1 adet kart kopyalayıcı, 64 adet manyetik şeritli beyaz plastik kart, 25 adet sim kart, 52 adet DVD ve CD, 5 adet sürücü belgesi, 7 adet sahte nüfus cüzdanı ile 6 adet sahte pasaport ele geçirildi.

Kurtlar Vadisi-Üniversite!

Bir değil, birden fazla profesör dostum aynı soruyu yöneltti bana... "Kurtlar Vadisi'nin son bölümünün kopyasını nereden bulabilirim" diye... İlk başvuruyu normal karşıladım ama peşinden diğerleri de gelince şaşırdım. Merakım kat kat arttı. Koskoca profesörler neden Kurtlar Vadisi'nin peşine düşmüştü? Polat Alemdar veya Büyük İskender ile ne alakaları olabilirdi? Acaba Muro'yu mu çok seviyorlardı? Son bölümü izleyemediğim için bir tahminde de bulunamadım. Hal böyle olunca da profesörlerin sorularına mahcup bir öğrenci edasıyla ve de soruyla cevap verdim; "Ne yapacaksınız Kurtlar Vadisi'nin son bölümünü" diye...

Sağolsunlar beni aydınlattılar. Meğer Kurtlar Vadisi'nin son bölümünde rektör seçimleriyle ilgili senarolar gündeme taşınmış. Bazı rektör adayları kendi üzerlerine alınmış. Destekçisi öğretim üyeleri ile birlikte odalara kapanıp, Kurtlar Vadisi'nin son bölümünü izleyip, yorumlayacaklarmış.

Üniversitede Akademik Kurtlar Vadisi Tartışması...

Veya araştırması...

Ne derseniz deyin... İlginç geldi bana...

İşi gücü bıraktım, oturdum Kurtlar Vadisi'ndeki rektör seçimlerini anlatan bölümü izledim. Ticaret ve gümrükle uğraşan, Polat Alemdar'a yakınlığı ile bilinen Tuncay Kantarcı'nın kapısı çalınıyor. İçeriye bir rektör adayı Profesör giriyor. Ve diyor ki;

"Çok aşağılık bir durumla karşı karşıyayım. Eğer rektörlük adaylığına devam edersem bana ve aileme İstanbul'u dar edeceklerini söylediler. Korkunç iftiralar attılar. Tehdid mektupları da alıyorum.

Vazgeçeceğim rektör adaylığından..."

Tuncay Kantarcı karşı çıkıyor... "Hocam listeden birinci çıkmanız kesin. Köşkten de veto yemezseniz. En iyisi biraz bekleyin, araştırayım" diyor.

İşte Kurtlar Vadisi'ndeki durum bu. Ve bu sahnedeki dizi icabı diyaloglara sahip çıkan birileri var. "Dizide anlatılan rektör adayı benim" diye... Seçmenleri olan profesörler içinde izleyemeyenler var demek ki... DVD'sini bulup beraber izleyecekler.

Çok merak ettim o rektör adayını... Belki de adaylarını... Ne bileyim birden fazla da olabilir üzerine alınan. Her halukarda ortada bir dizi var. Ve dahası "O dizide anlatılan benim" diyen de... Üstelik senaryodakinin gerçek olduğunu söyleyen az buz biri değil... Bir bilim adamı, bir profesör, bir rektör adayı...

Kurtlar Vadisi Üniversite mi desem... Acaba ne?

BEYAZ'IN CNN Türk'teki Nası Yani programına bu hafta Kurtlar Vadisi'nden Muro, Çeto ve Yıldırım katıldı. Program boyunca Beyaz şaşırdı, kime ne diyeceğini bilemedi. Kurtlar Vadisi, iki yıldır Beyaz'ın programıyla aynı gün, aynı saatte yayınlanıyor, yani Beyaz, Vadi'ye yabancı, bu nedenle Muro'nun ve adamlarının ne işe yaradıklarını, "Nalet olsun" sözünün anlamını bilmiyor! Hele halkın Muro'yu PKK'lı olduğu için değil, komünist söylemlerde bulunduğu için sevdiğini hiç bilmiyor.




Show Tv'nin içinde bulunduğu ekonomik sebeplerden ötürü Pana Film'in yapımcılıklarını yaptığı Kurtlar Vadisi ve Eşref Saati dizileri yayını askıya alındı... Ocak ayında Pana Film ile Show Tv tekrar masaya oturacak...

Dizilerin kaldırılmasının ekonomik nedenlerden olduğu söylenirken, Show TV'nin Pana filme uzun zamandır ödeme yapmadığı da ortaya çıktı.

Taraflar konu ile ilgili net bir açıklama yapmaktan kaçınırken, kararın alınmasında Pana Film'in geciken ödemelerinin yattığı gelen bilgiler arasında.

Benzer olaylar ekonomik krizin yeni başladığı dönemde de yaşanmış, Show TV bölüm başına 750 bin YTL'yi bulan ödemeden indirim yapılmasını istemişti.



www.kurtlarvadisi.com'dan yapılan açıklamada şöyle denildi.

"Pana Film'in Show TV ile ekonomik sorunları olduğu doğrudur. Show TV buna kalıcı bir çözüm bulamazsa yollarımız ayrılacaktır. Kurtlar Vadisi Pusu ve Eşref Saati'nin hangi kanalda yayınlanacağı sorunlar çözüldükten sonra belli olacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Show TV ile Pana Film arasında bir ödeme sıkıntısı olduğu uzun zamandır konuşuluyordu.

Kararda da Pana Film'in geciken ödemelerinin etkili olduğu konuşuluyor.

Show TV Pazarlama Müdürü Nurcan Duman ise dizilerin yayından kaldırılmasının söz konusu olmadığını ve bayram sonunda her iki dizinin yeni bölümleriyle ekrana geleceğini söyledi.

Benzer olay ekonomik krizin başladığı dönemde de yaşanmış, Show TV bölüm başına 750 bin YTL'yi bulan ödemeden indirim yapılmasını istemişti.

Pana Film'in geri adım atmaması üzerine 'Kurtlar Vadisi Pusu' bir haftalığına tekrar bölümüyle ekrana gelmişti.

Önümüzdeki günlerde görüşme olur mu olmaz mı bilmiyoruz. Ancak yaklaşan bayram dolayısıyla 'zorunlu tatil'in en çok dizi ekibinin işine yarayacağı muhakkak.

;;