Dün akşam Vadi gecesiydi.Fenomen haline gelen Kurtlar Vadisi izleyicileri ekranları başında dizilerini bekledi.Ancak dizinin yeni bölümü yayınlanmadı.Ekranlarda özel bölüm vardı.İzleyici şaşkın,ne olduğunu anlamaz halde sorulara cevap aradı.Bu olay aslında ilk değildi.Hafızalarımızı zorlarsak,geçen sezon da İskender’in adamı Hakan,Memati’nin başına silah dayadığında Memati’nin akıbetini merak eden izleyici yine bir haftayı Vadisiz geçirmişti.Ondan önce Polat bıçaklandığında Vadiye sezon arası verilmişti.Yani Pana Film buna iyice alışmış olsa gerek.Şimdi de Polat Alemdar ölümün eşiğinde ve Vadi yok ! Geçen bölüm de dizinin askıya alındığı zamanlardaki gibi heyecan seli içersinde bitmişti.Resmi sitedeki açıklamada yeniden izlemek isteyenler için tekrar bölüm yayınlanacak denmiş.Sanki sürekli yaptıkları bir şeymiş gibi,rutin bir olaymış gibi ‘Yeniden İzlemek İsteyenler Ve Kaçıranlar İçin’ deniyor !
Acaba dizi gerçekten izleyicinin heyecanını arttırmak için mi yayınlanmadı ? Yoksa medyada çıkan kanal değişikliği haberleri doğru mu ? Bahadır Özdener’in açıklamasına göre dizinin kanal değişikliği söz konusu değil.Ancak Ocak ayını işaret ederek kendilerine bir açık kapı bırakmayı da ihmal etmiyor.Madem dizide şu an için kanal değişikliği söz konusu değil,o zaman niye yayınlanmadı ? Buradan çıkan sonuç,Vadi yapımcıları yine izleyiciyi heycanlandırma peşinde.Ancak dikkatlerinden kaçan bir şey var,bu halk artık bunlardan sıkıldı.Daha önce bu şekilde heyecan arayışları yapıldığında izleyici tepki göstermişti.Farkındaysanız şimdi o tepkinin yerini dizinin kanal değişikliği aldı.Pana Film işini iyi bilen,akıllı insanlardan oluşan bir kurum.Acaba,dizinin yayınlanmamasından gelecek tepkiyi örtmek için medyaya asparagas haber mi sızdırdı kanal değişebilir diye ? Eğer öyle bir durum söz konusu ise Pana Film bu sefer sert kayaya çarptı.Çünkü şimdi dizinin yayınlanmamasından gelen tepkiden daha büyük bir ses var karşılarında ! Vadi izleyicisi diziyi Atv’de istemiyor,Kurtlar’ın ismini Atv ile yan yana duymaktan bile rahatsız oluyor.Eğer heyecan arayışları doğru değil ve gerçekten kanal değişikliği söz konusu ise,değişen hiçbir şey yok.Tepki yine aynı !

KurtlarVadisi-Pusu.Com
KurtlarVadisi-Pusu.Net

Dikkatli bir Kurtlar vadisi izleyicisi ntvhaber'e öyle fotolar gönderdi ki!



Kurtlar Vadisi Pusu eski popülerliğini yitirmeye başladı. Bunun en iyi kanıtı haber merkezimize gönderilen aşağıdaki tasarımlar.

Kurtlar Vadisi Pusu izleyicileri bu sezonun bölümlerini izlemekten zevk almadığını belirterek Polat ve İskender'in diyaloglarının çok sıradanlaştığını söylüyorlar.

Dikkatli ve Muzip bir kurtlar Vadisi Pusu fanatiği okuyucumuz bize aşağıdaki tasarımları yolladı. Bizde sizinde hayal gücünüzü zorlayarak yeni dialoglar çıkarmanızı bekliyoruz. Sizin de aklınıza gelen diyalogları yorum kısmına yazın bizde yayınlayalım işte o tasarımlar...







Kurtlar Vadisi'nin Atv'ye geçmemesi ile ilgili başlatmış olduğumuz kampanya yavaş yavaş yankı bulmaya başladı.
Medyafaresi.com siteside kampanyamıza yer verdi ..

Haberde kampanyamız hakkında bilgi verildi.Destekleyicimiz olan tüm fanlara teşekkürlerimizi borç biliriz ..


"Polat ATV'ye gitme!!!" Kurtlar Vadisi fanatikleri kampanya başlattı!!!

MEDYAFARESİ-- Türkiye'nin en çok konuşulan dizisi Kurtlar Vadisi'nin Show Tv'den ayrılacağı ve ATV'ye geçeceği haberleri dizinini fanatiklerini kızdırdı.




''Biliyoruz ki , Show Tv maddi yönden Pana Film ile anlaşamamış ve Pana Film in Atv ile anlaştığı söylentileri kulaktan kulağa dolaşıyor !

Kurtlar Vadisini Kurtlar Vadisi yapan Show Tv dir .. Her şey para değildir,biraz vefa olması gerekir.Yayıncı kuruluş paraya sıkıştıysa bu tür olayların yapılması gereksizdir ! Bizler,dizimizi farklı bir kanalda görmek istemiyoruz.Hele ki o kanal bazılarının siyasi propagandasını yapıyorsa ...
Açıkca söylüyorum ve hepimiz biliyoruz ki ; Atv satıldığından beri AKP propagandası yapıyor.Atv nin yeni Genel Müdürü Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı !
Atv nin ve Sabah gazetesinin AKP yandaşı yayınlar yapmasını tüm medya eleştirdi.Sabah gazetesinin kendi köşe yazarları bile bunu söyledi ! Zaten Kurtlar Vadisi senaristlerinin diziye konu ettiği şeyler de bizi düşündürüyor.Bir iddianameden yola çıkarak bunu gerçekmiş diye lanse etmek ne gibi bir oyunun parçasıdır ? Eski Kurtlar Vadisinde Susurluk gibi ortaya çıkmış somut olaylar konu edilirdi.Ama şimdi,bir Ergenekon var ve tüm faili meçhuller ona yükleniyor ..
Ve Kurtlar Vadisi izleyicisi bundan rahatsız iken , dizi bir de gidip bu olayların 1 numaralı destekçisi olan kanalda yayınlanmaya kalkıyor ! Kusura bakmayın ama bu izleyici bazı şeyleri yemez ..

Bahadır Özdener Kurtlar Vadisi Terör'ün ilk bölümünün akşamı Show Habere konuk olduğunda izleyiciyi Rtük'e karşı uyarmış,Rtük'e de mesaj yollamıştı ; ''Bu izleyici bunu yemez.'' diye .. Onu yemedik,bunu da yemeyiz.Ne tür ilişkiler,ne tür hesaplar olduğunun farkındayız.

Her şeyi geçelim .. Olayı tamamen Kurtlar Vadisi Terörü yayından kaldıranlar tarafından ele alalım.Sayın Pana Film yetkilileri ; Bu diziyi kimler hangi amaç,ne korkusu ile yayından kaldırttı bizler çok iyi biliyoruz ! Şiddet bahanesiyle kimse bir yerlere sığınmasın.Baş faktör şiddet olsaydı,Pusu da yayınlanmazdı.
Sizler,Sabah gazetesi Genel Yayın Yönetmenine savaş açmadınız mı Pana Film ? Dizinin ilk bölümünde gönderme yapmadınız mı Sabah Gazetesine ? Her yerde bahsi geçen kişi için 'Yalpaklı' demediniz mi ? Şimdi gidip o yayın kuruluşunda diziyi yayınlatmak hangi akla hizmet !? Hep beraber demedik mi ; ''Sabah Sabah Canımızı Sıkmayın,Okumayın.'' diye .. Gazeteye boykot kampanyası başlatmadık mı ?
Bütün bu olayları bizler çok iyi biliyoruz.Biz,Kurtlar Vadisi Terör zamanından beri varız ,Pusunun da Terörün de ilk ve en büyük fan sitesiyiz .. Boykot kampanyası olsun,yürüyüş kampanyası olsun hepsi bizim öncülüğümüzde gerçekleşti.Herkes Atv ye eyvallah der ama biz demeyiz ! Bunu duyurabildiğimiz yere kadar,herkese duyuracağız ..

İşte zamanında Kurtlar Vadisi Terör için verdiğimiz emek,kampanyaların resmi.İşte Rtük e düzenlemiş olduğumuz yürüyüşün belgesi ;



Bütün gazetelerde konu olmuştuk,sesimizi duyurmuştuk.Yine aynı şeyi yaparız gerekirse ..

Sitemizde yapılan ankette dizinin Show Tv de kalmasını isteyen üye oranı %80 lerde.Bunu görmezden gelemeyiz !

Tüm Fanlara sesleniyorum ; Pana Film i ararsınız,Show Tv yi arasınız dizi yayınlanacak derler.Diziyi ekranlarda görmeden inanmayın ! Biz bunları yaşadık.Terör dizisinin kalkacağı kararlaştırıldığında Pana Film ve Yayıncı Kuruluş ''Dizi Yayınlanacak'' diye ilan veriyordu.Ama yayın günü geldi ve kaldırıldığını öğrendik.Siz siz olun,perşembeden önce bir kanıya varmayın.Sonra çok geç olabilir ..

Terör dizimizi yayından kaldırtmak için her türlü kampanyayı yapan yayın kuruluşuna karşı bizler de Kurtlar Vadisi Pusu'nun oraya geçmemesi için kampanya başlatmış bulunuyoruz !
Bu yazıyı okuyan herkes,farklı fan sitelerinde üye olanlar,oraların sahipleri,yöneticileri ... Bu olaya karşı tüm fanlar olarak sesimizi duyuralım,gözümüzü kapamayalım !

Bu yazıyı okuyan herkes,diziyi seven her fan bu metni Pana Film e mail atsın.Sesimizi duyuralım.

Tekrar belirtmek gerekirse,amacımız siyasi şeyler değil.Amacımız tarafsız olmaktır.Taraflı medyada dizimizi izlemek istemiyoruz.Bir başka neden de,dün Terör dizisi hakkında ileri geri konuşan medya grubuna dizimizi yakıştıramıyoruz !

Pana Film İletişim
0216 550 1910

Zamanında ''Bugün Sana,Yarın Pana'' sloganıyla hareket etmiştik .. Şimdi olay tersine dönüyor.

''Bugün Sana,Yarın Pana,Şimdi de Pana Bana''

Sesimizi duy Pana Film !''

MEDYAFARESİ


Kurtlar Vadisi'nde işler karışık
Kurtlar Vadisi'nde işler karışık

Kurtlar Vadisi fanatikleri şaşkın.. Dizinin akibeti bilinmiyor. Bu akşam yeni bölüm bekleyenler hüsrana uğradı.

İNTERNETHABER- Kurtlar Vadisi kanal mı değiştiriyor? Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor. Ne kanal yöneticileri ne de dizinin yapımcıları.. Ortada belirsiz bir durumun olduğu kesin..

Yeni bölüm bekleyen dizi fanatikleri, hayal kırıklığına uğradı. Geçen haftaki bölümün tekrarı bu akşam ekranlarda olacak..

Televizyon yöneticilerinin dizi yapımcılarından yüzde 30 indirim isteği belli ki memnun etmemiş.. Kulislerden yansıyanlara göre yeni bölümün verilmemesi Show TV'yi protesto amacı taşıyor.

'atv ile anlaştılar' söylentileri üzerine dizinin senaristi Bahadır Özdener'in açıklaması, kanal değişikliğine açık kapı bırakacak türden..

"Ocak ayına kadar gündemlerinde böyle bir şey yok" diyor, ama sonrasını söylemiyor. Görünen o ki önümüzdeki aylar sürpriz gelişmelere gebe..

Bir diğer tuhaflık ise Pana Filmin internet sitesinde yaşanıyor. Şirketin sitesine 3 gündür erişilemiyor. Ayrıca Kurtlar Vadisi Pusu'nun resmi web sayfasına da ulaşılamıyor.




Hüseyin Avni Danyal bir tiyatro oyunu ve iki yeni sinema filmi ile izleyici karşısına çıkacak. 'Şeytanın Pabucu'nda Aysun Kayacı ve Fatih Ürek ile rol alan Danyal: Onların bana benim de onlara saygı duymam gerekir.....
Onu çoğumuz, atv ekranlarında yayınlanan 'Hatırla Sevgili' dizisindeki 'Adnan Menderes' rolüyle tanıdık, 'Kurtlar Vadisi'nin Yalçın Bulut'u olarak benimsedik. Halbuki Hüseyin Avni Danyal onlarca farklı rolde sahneye çıkan 23 yıllık bir tiyatro oyuncusu. Sanata değer veren biri olarak, ortağı olduğu Nişantaşı'ndaki Cef Sanat Galerisi'nde buluştuğumuz Danyal, sinema projelerini, hedeflerini ve tiyatroyu anlattı. Danyal, "Az gelişmiş ülkenin az gelişmiş sanatçılarıyız, sanata daha çok değer veren bir ülkede doğmak isterdim" dedi.

* Öncelikle bu sanat galerisinden başlayalım. Bu yönünüzü bilmiyorduk?
Bu resim galerisi daha önce başka bir adla çalışıyordu. 2007'nin sonunda galeriyi devraldık ve böylece sanatseverleri resim ve sergilerle buluşturmaya başladık.

* Bu merak daha önce var mıydı?
Hayır, aslında bir galeri sahibi olacağım hiç aklımda yoktu. Sanatçı olunca limon satacak halimiz yok. Sanatçı yine sanata dair bir şey satmalı düşüncesinden yola çıkarak, sanat eseri satmak, yapabileceğim en doğru iş diye düşündük. Galerim olduğunu duyanlar otomobil galerisi sanıyor ancak biz resimle ilgileniyoruz. (gülüyor) Eğer sanatçıysanız, sanatseverlere farklı bir perspektiften bakıyorsunuz. Yönlendirmeler de yapıyorum tabii.

DEĞERİ HIZLA ARTAR
* Ne tür yönlendirmeler yapıyorsunuz?
Mesela ben bir tablo alırken oturduğum kanepenin karşısına resmi koyduğumda yıllarca ona bakmak isterim. Sanatseverleri de o şekilde yönlendiririm. Kimse dekoratif amaçlı resim almamalı. Aldığınız resmin evinizin bir parçası olmasına özen gösterin. Dededen kalma antika eşyalara uyum sağlayacaksa alın. İyi bir resim, ticari anlamda, alanda da kazanç sağlar. 7-8 sene önce 500 YTL vererek alınan resim birkaç yıl sonra 1 trilyona yakın bir rakam ettiğine şahit oldum.

* Bu nasıl oluyor?
Üreten sanatçı artık klasikleşiyor. Piyasada en fazla 7-8 tane resmi kalıyor. Bu yüzden de sizin elinizdeki tablonun değeri artıyor.

* 26 Aralık'ta vizyona girecek olan 'Şeytanın Pabucu' adlı filmde rol aldınız. Filmdeki karakterinizden biraz bahseder misiniz?
Film, oyun içinde oyun, herkesin birbirini kazıkladığı, üç kağıdın döndüğü dünyayı anlatıyor. Hikaye çok hoşuma gitti benim. Burada anasının gözü bir üçkağıtçıyı oynuyorum. Yakın bir akrabasının evine müzisyen numarasıyla girip tünel kazarak soygun yapmaya çalışan soygun ekibinin şefiyim. Çok keyif aldım. 'Kurtlar Vadisi-Pusu' dizisindeki rolümden çok farklı bir rol oldu.

* Aysun Kayacı ve Fatih Ürek ile birlikte oynamak nasıl bir duyguydu?
Ben zaten TV dizilerinde Deniz Akkaya, Mahsun Kırmızıgül gibi manken ve şarkıcılarla çalıştım. Beni ilgilendiren şey, hikayedir. Oyunculuğumu ilerletecek bir şey var mı diye bakarım. Her koyun kendi bacağından asılır her eşek kendi ayağından nallanır, diye bir atasözümüz vardır. Kimin işini iyi yapıp yapmadığına seyirci karar verir. Kimlerin oynadığı ya da oynayan oyuncuların geçmişte neler yaptıkları beni ilgilendirmez. Çalışma süresi içerisinde onlar benim için çok değerlidir. Onların bana olduğu gibi benim de onlara saygı duymam gerekir. Filmin dışındaki hayatlarında neler yaptıklarına kendileri karar verir.

* Filmde popüler isimlerin ön plana çıkması sizi rahatsız etti mi?
Bundan rahatsızlık duymam. Sadece siyasi görüşümün uymadığı insanlarla, projelerde ve kanallarda çalışmam. Eğer televizyona ve sinemaya iş yapıyorsanız magazinel olabiliyorsunuz. Bu anlamda Fatih Ürek ve Aysun Kayacı benden daha popülerdir. Bunu kesinlikle kabul ediyorum, ama ben onlar kadar magazinde popüler olamam zaten. Çünkü benim hayatımı yönlendirdiğim kulvar başka.

AZ GELİŞMİŞ ÜLKENİN SANATÇISI
* Ülkemizden neden Robert de Niro'yla karşılıklı oynayacak biri çıkamıyor sizce?
Biz az gelişmiş ülkenin az gelişmiş sanatçılarıyız. Yaptığımız iş Türkiye şartlarına göre çok lüks. Ülkenin ekonomik seviyesi bu kadar düşükken bizim yaptığımız iş lükse kaçıyor. İnsanların başka sıkıntıları varken bizler sanat üretmeye çalışıyoruz. Tanrının bana verdiği bu yeteneği başka ülkelerde bana sunulan çok farklı şartlar altında sergilemeyi tabii ki isterdim ama bu ülke ve kültür beni yetiştirdi. Ben de işimi onlara yapmak zorundayım. Sanata ve sanatçıya daha çok değer veren bir yerde doğmak ve bu işi orada yapmak isterdim. Ama ne yapayım ki bu ülkede doğdum ve bu ülkenin insanlarına sanatımı yapmak zorundayım.

* Yurtdışında oyunculuk yapmak gibi bir hedef ya da hayaliniz var mı?
Sinema sektörümüz geliştikçe biz de farklı alanlarda çalışabiliriz. Sanat evrenseldir ve kimseye bağlı kalamaz. Bir filmde anlattığın hikaye sadece Türkiye ile ilgili değildir. Her ülkeyi ilgilendiren konular vardır. Aşk her yerde aşk, savaş her yerde savaştır. Tiyatroda kendimi uzun yıllar pişirdim ve gerek sinema olsun gerek televizyon olsun daha yolun başındayım. Son 6-7 yıldır kendimi tiyatrodan başka bir yere kanalize ettim. 23 yılımı tiyatroda cebime taş toplamakla geçirdim. Şimdi de o taşları harcıyorum. Yurtdışında bir ödül almak her Türk sanatçının istediği bir şeydir. Böylece evrensel bir sanatçı olursunuz. Umarım bu tarz projelerde yer alırım. Zaman her şeyi geliştirir. İşime çok ciddi yaklaşıyorum. Zamanla bunların olacağını inanıyorum.

DÜŞLERİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM
* Tiyatronun bazı sıkıntılarından siz de muzdarip oldunuz mu?
Salon konusunda ekonomik anlamda zorluklar yaşanıyor. Televizyondaki projelere sponsor olanlar tiyatroya yardımda bulunmuyor. Ben tiyatrodan besleneceğim ki ekranda iş yapayım. Ayrıca TV sektörünün bana ekonomik anlamda sağladığı desteği de gözardı etmem çünkü tiyatro yapabilmek için gerekli finansı TV'den kazanıyorum. Ben kendime ait bir tiyatro salonum olmasını diliyorum; şu andaki tek düşüm o! Genellikle düşlerimi gerçekleştirdim. İnşallah onu da gerçekleştireceğim. Bir tiyatro salonuna sahip olduğumda işin eğitim kısmına geçeceğim. Göçebe gibi oyun oynama durumunda öğrencilere eğitim vermem imkansız. Bu anlamda kendisini örnek aldığım Haluk Abi'yi de (Bilginer) çok takdir ediyorum. Yemedi, içmedi bir tiyatro salonuna sahip oldu. İnşallah kısa sürede ben de onunla aynı duruma gelirim.

* Şu an mesleki olarak geldiğiniz noktadan memnun musunuz?
Biraz geç kaldım. 5 yıllık kalkınma planım tahminlerimin gerisinde gidiyor. Bu sürece 35'li yaşlarımda gelmeliydim.




'Kurtlar Vadisi-Pusu 'da oynamak hayatınızı etkiledi mi?
Çok izlenen bir dizi ve gündelik hayatıma sınırlandırmalar getirdi. Eskisi gibi istediğim yerlere girip çıkamıyorum. Bu yüzden hayatı evimde ya da şirketimde yaşamayı tercih ediyorum.

* Dizinin Türkiye'deki gündemi yakalaması ve senaryonun yaşanan olaylarla paralellik göstermesi şaşırtıcı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de 'Kurtlar Vadisi' için konu çok. En büyük başarı senaristlerindir. Akşam haberleri izliyorsunuz, dizi yayınlanıyor. Sanki haberlerin belgeselini izlermiş hissine kapılıyorsunuz.

İbrahim Tatlıses'in reyting çıkışı, AGB'cileri nasıl güldürdü?

�Bir dizi daha maalesef reyting kurbanı oldu! Evet evet �O� mucize aleti gördüm� Reyting ölçümlerinde şaibe var� Uyanın AGB'ciler uyanın� Reklamdan çıkarım� diyenlere AGB'den yanıt var.



Suskunluğunu Marketing Türkiye Dergisi'nden Özlem Terzi için bozan Hayri Cem, eleştirilere, iddialara gülüp geçtiğini söylüyor. "Bizi yalnızca TİAK bağlar" diyor.

Türk medyasının bir günü yok ki, reytinglerden, AGB'den, ölçümlerden bahsetmeden geçsin. Hatta yılda bir kez, "AGB manipülasyon yapıyor" demeyen çıksın. Bu yıl ise geçtiğimiz ay televizyon izlenme ölçümlerinde AGB'nin hileli yönlendirme yaptığını ileri süren isim TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'di. AGB hakkında verip veriştiren Şahin, TRT'nin reklam almaktan vazgeçebileceğini, 30 milyon YTL'lik reklam gelirlerinin gözden çıkarılabileceğini söylemişti.

"TRT'nin bir yol ayrımına geldiğinde seçeceği bir konu var. Reklamdan çıkmayı bile düşünüyorum. TRT olarak biz oradan çıktığımızda AGB tartışılır hale gelir ki, bunu hiç kimse düzeltemez" diyen Şahin, bu açıklamalarıyla gündeme bomba gibi düşmüştü.

Bu yıl Şahin'in açıklamalarıyla başlayan televizyon dünyasında yaşanan reyting tartışmaları giderek alevlendi. Bu tartışmalara ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses de katıldı.

Tatlıses, atv'deki programında reyting sahtecileri diyerek AGB'yi eleştirirdi. Geçtiğimiz yıl ise AGB'yi eleştiren ve uyaranlar Kurtlar Vadisi Pusu senaristleri Bahadır Özdener ve Cüneyt Aysan'dı. Onlarda bu yılki tartışmalar gibi reyting ölçüm sisteminde çıkar amaçlı manipülasyonlar yapıldığını belirtmişlerdi. Bu kadar iddia karşısında ise AGB'nin suskunluğunu koruması kimi kesimlerin "İşte haklıyız. Aksini iddia ediyorlarsa çıkıp konuşsunlar" söylemlerini beraberinde getirdi. Marketing Türkiye olarak biz de en yetkili ağızdan bu iddialara yanıt aramaya karar verdik ve sözü Hayri Cem'e bıraktık.

Gülüp geçiyorum

Hayri Cem, geçtiğimiz haftalarda Nielsen Media Research Gelişmekte Olan Pazarlar Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görev aslında şu demekti. Artık Hayri Cem, Türkiye'den gelişmekte olan pazarları yönetecek, Türkiye dışında Doğu Avrupa, Asya, Orta Doğu, Afrika ve Güney Amerika'daki Nielsen'nin faaliyetlerinden sorumlu olacak. Hatta hangi pazarda Nielsen, AGB yoksa o pazarları bulup hemen yeni Nielsen'in sistemini kuracak ve onları yönetecek. Cem'e yeni görevinde başarılar diledikten sonra geliyoruz asıl mevzu ya, AGB'yi suçlayıcı iddialara ve Nielsen'nin bu gelişmeler karşısında neden suskun durduğuna�

"AGB'yi 1989 yılında kurdum. O tarihten bu yana periyodik olarak, 'manipülasyon var' denilir. Her yıl olur, bu söylem periyodiktir. Çünkü bu reyting işinde bir tane birinci olur. Birinci dışındakiler ise her zaman durumlarından memnunsuzdur. Bu memnuniyetsizlikte bir takım söylentilere yol açar. Bu Türkiye'ye özgü bir durum değil. Dünyanın her yerinde bununla karşılaşıyoruz" diyen Cem, bu iddialara, söylentilere gülüp geçtiğini söylüyor.

Peki TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in açıklamalarına ne diyor?

Bu açıklamalara Hayri Cem'in yanıtı şöyle oluyor: "TRT, reklamdan çıkıyorum diyorsa reklam alamadığı içindir. TRT gibi kanalların kendilerini konumlandırması lazım, ne kanalı olduğunu bilmesi gerekir. Beş tane farklı kanalı var, hepsi ayrı telden çalıyor. Haber ağırlıklı kanal mı olacak, eğlence kanalı mı olacak? Önce bu sorulara yanıt araması bir karar vermesi gerekiyor. Siz prime time saatinde Türk sanat müziği ya da klasik müzik konseri koyarsanız ekranlara sizi kimse izlemez. Bu durum, Türk sanat müziği ya da klasik müzik koyma anlamına gelmiyor. Doğru zamanda doğru programı doğru yere koymak gerekiyor.

Öte yandan TRT, yasaların verdiği denetimden dolayı alabileceği reklamların yüzde 10'nunu alamıyor. Sonra da �reklamdan çekilirim' diyor. Bunun sorumlusu reyting olamaz ki. Reklam sektörünün kalbi İstanbul'da, siz Ankara'dan pazarlama yaparsanız, medya planlamanızı Ankara'dan yürütürseniz nasıl reklam alabilirsiniz ki. Bu iş oradaki üç beş kişinin ayda bir reklamvereni ziyaret etmesiyle olmaz."

TRT yeni bir AGB kuracak mı?

Cem'e göre TRT kendi ölçüm sistemini kurmak istiyor. Ancak bu durum gerçekleşirse bundan tüm sektör zarar görebileceği gibi TRT'nin de zarar göreceğine dikkat çekiyor.

Cem, "TRT kırsal alana da reytinglerin dahil edilmesini istiyor. Biz bunu RTÜK'le de konuştuk. Diyelim ki kırsal alanda reytinglere dahil edildi. Ne değişecek? Siz kırsal alanda yüksek reyting aldığınızı iddia ediyorsunuz. Ama reklamveren tüketicinin büyük şehirlerde olduğunu bildiği için, o zamanda kent sıralaması isteyecek ve kent sıralamasında yüksek reyting alanlara gidip reklam verecek. Yani yine TRT'ye reklam vermeyecek" diyor.

Kendi reyting sistemlerini kurmak istemelerinin nedeninin bu olduğunu iddia eden Cem, şöyle devam ediyor: "Biz de dedik ki; kendiniz reyting sistemi kuracağınıza AGB ile oturun anlaşın kırsal kesimi finansını karşılayın, AGB orada da genişlesin. Reklam sektörünün kuru reytingdir. Bir ülkede iki kur olmaz. İki tane kur olursa hangisi doğru hangisi yanlış diye kaos yaşanır. Herkes işine gelen sistemi kullanmaya başlar. Buna zaten TİAK (Televizyon İzleme Araştırma Komitesi) müsaade etmez. Dolayısıyla TRT ya da RTÜK

(Radyo Televizyon Üst Kurulu) böyle bir veri üretse kim alacak, kim kullanacak. Sonuçta pazarlama yaparken insanlar yine AGB'nin yaptığı datayı baz alacak. TRT'nin düşündüğü bu sistem çok mantıklı bir durum değil."

Siyasallaştırmayın

TRT Genel Müdürü'nün bir diğer iddialı açıklaması ise hiç şüphesiz ki, "Biz AGB'den çıkarsak en az 15 kanal çıkar" sözleriydi. Cem ise bu iddia karşısında şu açıklamada bulunuyor: "Toplumdaki bu tür araştırmaları, kurumları siyasallaştırmanın anlamı yok. TRT çıkarsa, AKP yanlısı kanallar TRT'yi takip edecek,15 kanal çıkacak gibi sözleri sarf etmenin mantığı yok. Bu söylemler sektörde karışıklık yaratılır. Zaten sektörün kendisi TRT'nin bu hareketine, kanalların bu şekilde ayrılmasına müsaade etmez. Hatta bu durum, bu yapıdan ayrılmak kendilerine zarar verir. Ben diğer kanlarında böyle bir şey yapacaklarını tahmin etmiyorum. Hiçbir araştırmayı siyasallaştırmamak gerekiyor."

Tatlıses, güldürdü!

İbrahim Tatlıses'in "uyanın AGB'ciler uyanın" sözlerine ise Cem, güldüğünü hatta dikkate dahi almadığını söylüyor. "Reytinglerde birinci olmayan AGB'den şikayetçi oluyor. Tatlıses'e sormak lazım reyting nedir? Diye. Reytingin ne olduğunu biliyor da mı �Uyanın AGB'ciler uyanın!..' diyor. Reytingi bilmeden insanlar konuşuyor" diyen Cem, bu tarz eleştirileri hiç dikkate almadığını, Tatlıses'in önce "Ben neden reyting almıyorum" diye kendi programına bakması gerektiğini söylüyor.

İyi ama neden her yıl "AGB manipülasyon yapıyor, şike var, şaibe var" deniliyor. Bu iddialar neye dayandırılarak söyleniyor? Manipülasyon yapılmaması için nasıl bir denetim sağlanıyor?

Bu sorularımıza Cem şu sözlerle yanıt veriyor: "Manipüle etmek için oturup bir frekansı değiştirebilirsiniz. Örneğin Show TV'nin frekansını bilgisayar ortamında Kanal D diye tanımlayabilirsiniz. Ama bu yapılan şey o kadar bariz belli olan bir şey ki, anında anlaşılır. Yaptığımız iş zaten denetleniyor ve bunu TİAK denetliyor. Üniversite, ODTÜ denetliyor. Bu kadar denetlenen bir kuruluşu manüpilasyon yapıyor diye suçlamak yanlış. Öte yandan ben şunu çok iyi biliyorum, TİAK üyelerinin hiçbiri böyle düşünmüyor. Bizlere güveniyor. "


Nielsen Media Research Gelişmekte Olan Pazarlar Genel Müdürü Hayri Cem:

Bu cihazların peşine düşen ahlaksızdır

"Soruyorum AGB, Nielsen kötü niyetli ne yapabilir? Dünyanın yüz küsur ülkesinde faaliyet gösteren, yedi, sekiz milyar dolarlık cirosu olan bir şirket nasıl bir manipülasyon yapabilir? Diyelim ki bir kanala manipüle ettiniz o zaman o kanalın kölesi olursunuz. Nielsen AGB neden bunu yapsın? Bu söylemler çok çocukça, saçma sapan şeyler. Dünyanın hiçbir yerinde AGB Nielsen kendini böyle konumlamaz, harcamaz. Ancak bazı televizyon kanallarının ve programlarının, AGB'nin izleme panelinde yer alan reyting ölçüm cihazlarının bulunduğu evlerin peşine düştüğünü biliyoruz. İşte ahlaksızlık bu cihazların peşine düşmekle olur. AGB'yi �manipüle ediyor' diye suçlayacaklarına önce bu cihatların peşine düşenleri durdursunlar. Öte yandan bizim için en önemli merci TİAK. TİAK dışında gelen hiçbir eleştiriyi iddiayı suçlamayı dikkate almayız. TİAK'ın eleştirileri ve önerileri bizim için önemlidir.



KURTLAR Vadisi’nin ağır abisi Hüseyin Avni Danyal, nam-ı diğer Bulut, tiyatro oyununda çöpçü oldu. Zerrin Ongan ile birlikte kurdukları Tiyatro Cef’te, ‘Letafet’ adlı oyunda çöpçü kılığına bürünen Danyal, “Oyuncunun zaten görevi bukalemun gibi kılık değiştirip seyircinin karşısına farklı bir şekilde çıkmaktır” diye konuştu. Yarından itibaren Muammer Karaca Tiyatrosu’nda sergilenmeye başlanacak olan ‘Letafet’ isimli oyun ‘günümüzde sevginin ve ilişkilerin acımasızca yok edildiğinin trajikomik hikayesi’ni anlatıyor.

Kurtlar Vadisi'nin kahramanı Polat Alemdar, yeni bölümlerde çok özel koltuklarda oturacak... Polat'ın yeni koltukları moda olacak. İskender Büyük'ün koltuğu ise şimdiden moda oldu bile...



7'den 70'e hemen her yaş grubundan milyonlarca insanı ekrana bağlayan Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin dekorları için çok titiz bir çalışma yürütülüyor. Çekimlerin yapıldığı mekanlar özenle seçiliyor. Her ayrıntıya dikkat ediliyor... Bu ayrıntılardan birisi de Polat Alemdar ve dizinin diğer karakterlerinin kullandığı mobilyalar... Bu konuda da dizinin yapımcıları farklı farklı isteklerde bulunuyor.

Dizideki mekanların büro malzemelerini temin eden İstanbul ve Trakya Bölgesi Bürosit ve Kenzel Genel Distribütörü Tam Ofis, ürünlerin Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin önemli bir tedarikçisi durumunda. Ersin Evinç ve Mehmet Engindeniz'in ortaklığındaki firma dizinin bu sezonki mobilya ihtiyacı için önemli bir bütçe belirlemiş.



Televizyon Gazetesi'nin sorularını yanıtlayan Ersin Evinç, dizinin müdavimleri için bazı tüyolar veriyor. Evinç'in anlattıklarına göre dizinin ilerleyen bölümlerinde önemli sahneler var ve çeşitli nedenlerle tahrip olacak olan mekanlar yeni tasarım mobilyalarla ve büro ekipmanları ile değiştirilecek.

İŞTE POLAT ALEMDAR'IN ÖZEL KOLTUK

Ersin Evinç, dizinin kahramanı Necati Şaşmaz'ın canlandırdığı Polat Alemdar için çok özel bir koltuk hazırlandıklarını anlattı. İnsanın kemik yapısına göre her tarafı oynayabilen bir koltuk bu. İsmi Banzai ve Japonca'da 'Çok Yaşa' anlamına geliyor" diyen Evinç, Polat Alemdar'ın bir kaç bölüm sonra bu özel koltuğa oturacağını söylüyor.

Ayrıca dizideki bir çok mekanda kullanılan diğer mobilyalar da dizinin senaristlerinin hayal güçleri doğrultusunda tasarlanacak.


POLAT ALEMDAR'A TEKNOLOJİ OFİSİ

Polat Alemdar, Banzai isimli koltuğu kendisi için oluşturulacak yeni teknoloji odasında kullanacak. Peki bu oda ne işe yarayacak? Dizinin müdavimleri bu sorunun yanıtı için biraz beklemek zorunda.

Dizinin yeni bölümlerinde dekorların biraz daha modernleştiği gözlenebilir, özellikle koltukların farklı tarzları izleyicinin dikkatinden kaçmayacak.



İSKENDER'İN KOLTUĞU MEŞHUR OLDU



Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin müdavimlerinin unutamadığı sahnelerden birisi de İskender Büyük'ün geçen sezon son 2 bölümde Polat Alemdar'ı mekanına getirttiği sahneydi. Aslında av olan İskender Büyük olmuş ve onu oyuna getiren Polat Alemdar, mekanını basarak İskender Büyük'ü kaçırmıştı. O sahnede İskender Büyük'ün oturduğu koltuk bir hayli meşhur olmuş. Tam Ofis'in ortaklarından Ersin Evinç, "O koltuğun ismi artık İskender Büyük koltuğu oldu ve bizi arayanlar o koltuktan almak istiyorlar" diyor.


ZLEYİCİLERDEN POLAT ALEMDAR’A TAVSİYELER

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin fanatiklerinin yapımcı firmaya gönderdiği mesajlardan bahseden Tam Ofis'in ortaklarından Mehmet Engindeniz, "İzleyiciler Polat'ın yakası niye öyleydi, niye onu giydi' gibi eleştiriler yöneltiyormuş, ona tavsiyelerde bulunanlar oluyormuş. Dizideki bir çok detayı soruyorlarmış ve hatalardan bahsediyorlarmış” diyor.

DİZİNİN SPONSORLARI MEMNUN

Kurtlar Vadisi Pusu dizisindeki bir çok malzemeyi sağlayan tedarikçi firmalar piyasada isimlerinin gündeme gelmesinden, dizinin jeneriğinde logolarının yayınlanmasından çok memnunlar ve bunun için ekonomik kriz demeden gerekli harcamayı yapmaktan kaçınmıyorlar.

POLAT'IN MOBİLYALARI ÇOK SATIYOR

Dizinin mobilyalarını ve ofis ekipmanlarını sağlayan Tam Ofis, Kurtlar Vadisi fanatiklerinden çok sayıda istek alıyor. Polat Alemdar ve İskender Büyük'ün koltukları bir hayli meşhur olmuş bile...


VADİ’DE SÜRPRİZLER OLABİLİR

Ekonomik kriz nedeniyle Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin bu sezonki bölümlerinin tehlikeyi girdiği haberleri çıksa da yapımcı firma Pana Film, yeni bölümler için yeni tasarımlar yaptırıyor. Ersin Evinç, net bir bilgi vermekten kaçınsa da bazı sürprizlerin olabileceğini ima ediyor.

Vadi'nin bazı mobilya ve ekipmanlarının Muro filminde de kullanıldığını hatırlatalım.


Kanal değiştireceği söylentileri çıkan Kurtlar Vadisi Pusu bu akşam yayınlanmıyor. Dizinin yayın saatinde uzun bir tekrar bölümü görünüyor.


Yayınlandığı her bölümü ile izleyicisini ekran başına kiltleyen Kurtlar Vadisi Pusu'da neler oluyor?

Show TV'nin ekonomik krizi gerekçe göstererek ücretinde yüzde 30 indirim yapmasını istediği dizi yapımcılarının kanal değiştireceği iddiası geniş yankı bulmuştu. Hatta dizinin ATV'ye geçeceği bile konuşuluyordu.

Dizinin senaristlerinden Bahadır Özdener, Show TV'nin ücrette indirim istediğini doğruladı ancak, en azından Ocak ayına kadar Show TV ile devam edeceklerini ve kanal değiştirmenin gündemlerinde olmadığını söyledi.



Tüm bu söylentilerle beraber, dizinin hem yeni bölümünün bu akşam olmaması ve iki gündür de dizinin resmi web sitesine ulaşılamıyor olması izleyicilerinin kafasında soru işaretleri oluşturuyor.

Kurtlar Vadisi’nin kahramanı Polat Alemdar, yeni bölümlerde çok özel koltuklarda oturacak... Polat’ın yeni koltukları moda olacak. İskender Büyük’ün koltuğu ise şimdiden moda oldu bile...


7’den 70’e hemen her yaş grubundan milyonlarca insanı ekrana bağlayan Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin dekorları için çok titiz bir çalışma yürütülüyor. Çekimlerin yapıldığı mekanlar özenle seçiliyor. Her ayrıntıya dikkat ediliyor... Bu ayrıntılardan birisi de Polat Alemdar ve dizinin diğer karakterlerinin kullandığı mobilyalar... Bu konuda da dizinin yapımcıları farklı farklı isteklerde bulunuyor.

Dizideki mekanların büro malzemelerini temin eden İstanbul ve Trakya Bölgesi Bürosit ve Kenzel Genel Distribütörü Tam Ofis, ürünlerin Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin önemli bir tedarikçisi durumunda. Ersin Evinç ve Mehmet Engindeniz’in ortaklığındaki firma dizinin bu sezonki mobilya ihtiyacı için önemli bir bütçe belirlemiş.



Televizyon Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Ersin Evinç, dizinin müdavimleri için bazı tüyolar veriyor. Evinç’in anlattıklarına göre dizinin ilerleyen bölümlerinde önemli sahneler var ve çeşitli nedenlerle tahrip olacak olan mekanlar yeni tasarım mobilyalarla ve büro ekipmanları ile değiştirilecek.

İŞTE POLAT ALEMDAR’IN ÖZEL KOLTUĞU

Ersin Evinç, dizinin kahramanı Necati Şaşmaz’ın canlandırdığı Polat Alemdar için çok özel bir koltuk hazırlandıklarını anlattı. İnsanın kemik yapısına göre her tarafı oynayabilen bir koltuk bu. İsmi Banzai ve Japonca’da ’Çok Yaşa’ anlamına geliyor" diyen Evinç, Polat Alemdar’ın bir kaç bölüm sonra bu özel koltuğa oturacağını söylüyor.

Ayrıca dizideki bir çok mekanda kullanılan diğer mobilyalar da dizinin senaristlerinin hayal güçleri doğrultusunda tasarlanacak.

POLAT ALEMDAR’A TEKNOLOJİ OFİSİ

Polat Alemdar, Banzai isimli koltuğu kendisi için oluşturulacak yeni teknoloji odasında kullanacak. Peki bu oda ne işe yarayacak? Dizinin müdavimleri bu sorunun yanıtı için biraz beklemek zorunda.

Dizinin yeni bölümlerinde dekorların biraz daha modernleştiği gözlenebilir, özellikle koltukların farklı tarzları izleyicinin dikkatinden kaçmayacak.

İSKENDER’İN KOLTUĞU MEŞHUR OLDU


Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin müdavimlerinin unutamadığı sahnelerden birisi de İskender Büyük’ün geçen sezon son 2 bölümde Polat Alemdar’ı mekanına getirttiği sahneydi. Aslında av olan İskender Büyük olmuş ve onu oyuna getiren Polat Alemdar, mekanını basarak İskender Büyük’ü kaçırmıştı. O sahnede İskender Büyük’ün oturduğu koltuk bir hayli meşhur olmuş. Tam Ofis’in ortaklarından Ersin Evinç, "O koltuğun ismi artık İskender Büyük koltuğu oldu ve bizi arayanlar o koltuktan almak istiyorlar" diyor.

İZLEYİCİLERDEN POLAT ALEMDAR’A TAVSİYELER

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin fanatiklerinin yapımcı firmaya gönderdiği mesajlardan bahseden Tam Ofis’in ortaklarından Mehmet Engindeniz, "İzleyiciler Polat’ın yakası niye öyleydi, niye onu giydi’ gibi eleştiriler yöneltiyormuş, ona tavsiyelerde bulunanlar oluyormuş. Dizideki bir çok detayı soruyorlarmış ve hatalardan bahsediyorlarmış” diyor.

DİZİNİN SPONSORLARI MEMNUN

Kurtlar Vadisi Pusu dizisindeki bir çok malzemeyi sağlayan tedarikçi firmalar piyasada isimlerinin gündeme gelmesinden, dizinin jeneriğinde logolarının yayınlanmasından çok memnunlar ve bunun için ekonomik kriz demeden gerekli harcamayı yapmaktan kaçınmıyorlar.

POLAT’IN MOBİLYALARI ÇOK SATIYOR

Dizinin mobilyalarını ve ofis ekipmanlarını sağlayan Tam Ofis, Kurtlar Vadisi fanatiklerinden çok sayıda istek alıyor. Polat Alemdar ve İskender Büyük’ün koltukları bir hayli meşhur olmuş bile...


VADİ’DE SÜRPRİZLER OLABİLİR

Ekonomik kriz nedeniyle Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin bu sezonki bölümlerinin tehlikeyi girdiği haberleri çıksa da yapımcı firma Pana Film, yeni bölümler için yeni tasarımlar yaptırıyor. Ersin Evinç, net bir bilgi vermekten kaçınsa da bazı sürprizlerin olabileceğini ima ediyor.

Vadi’nin bazı mobilya ve ekipmanlarının Muro filminde de kullanıldığını hatırlatalım.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası 1995 ve 1999 yılında yapmış olduğu “üye kimlik araştırmasını” 2008 yılında da tekrarladı. Bu köşenin kahramanı işçi Recep’in kim olduğunu önemli ölçüde ortaya koyan bu araştırmadan hareketle işçi Recepleri yakından tanıyalım istedim. Recebi tanımaya başlamadan önce bu değerli araştırmada emeği geçen herkese teşekkür borcumu yerine getirmek istiyorum. Sağolsunlar. Gelelim bizim işçi receplere.
Neden işçi ayşe değil de işçi Recep olduğunun yanıtını Metal iş kolunda çalışan işçiler veriyor. En azından bu işkolunda Birleşik Metal İş üyesi işçilerin %96.4 gibi ezici bir kesimi erkek. Dolayısıyla işçi Recep’in temsili gücü hükümetin temsili gücünden de yüksek.
İşçi Receplerin çoğunluğu doğduğu yerde doyamadığı için göç etmiş gurbetçi. Her yüz işçi Recepten 54,1 çalıştığı şehrin dışında doğmuş, her yüz işçi Recepten 52.7 si çalışmak amacıyla doğduğu şehirden göç edip çalıştığı şehre gelmiş.
Receplerin yarısı işçi oğlu işçi. Diğer yarısı ise çiftçi, memur, esnaf ve diğer olarak dağılmış. Yani Rahmetli Cem Karaca’nın “işçisin sen işçi kal” sözü 2008 Türkiye’sinde babadan oğla geçmeye devam ediyor. İşçi Recep oğlu İşçi Recepler çoğalmış. İşçi Receplerin sadece %15’nin eşi çalışıyor, yüzde 85’nin eşi ise çalışmıyor.
Receplerin çoğunluğu halen bir ev sahibi olamamış kiracı. Sadece %28,5’inin evi var, %35,9 gibi çok büyük bir kesimi ailesinin evinde kalırken, %33,9u kiracı. Yani her yüz recepten 34’ünün konut sorununu devlet yerine aile çözüyor. Yaşasın aile dayanışması.
İşçi receplerin olmazsa olmaz eşyalarının arasında %96,6 ile televizyon gelirken onu ikinci olmazsa olmaz olarak cep telefonu takip ediyor. Receplerin 94,7 sinde cep telefonu var. Yani işçi Recepler iletişime çok önem veriyor telefon olmazsa olmazlar arasına giriyor.
İletişime çok fazla önem veren işçi recepler iş okumaya gelince cep telefonu konusunda gösterdikleri duyarlılığı göstermiyorlar. Sadece % 33 her gün bir günlük gazete okuyor. Okunan gazetelerin yaklaşık %35i popüler, yüzde 29’u da bulvar gazetelerinden oluşuyor.
Gazeteden kitaba doğru döndüğümüzde durum vahim. İşçi Receplerin yüzde 62,6’sı son altı ay içerisinde hiç kitap okumamış. Son altı ay içerisinde sinemaya gidenlerin oranı yüzde 28,3 iken son altı ay içerisinde tiyatroya gidenlerin oranı sadece yüzde 6,3 düzeyinde kalıyor.
Kitap, sinema, tiyatro gibi etkinliklere mesafeli olan işçi Receplerin en sevdiği dizi sıralamasında yüzde 41’le Kurtlar Vadisi ilk sıraya otururken onu %27.6 lık bir oranla Avrupa Yakası izliyor.
Bir dostun deyimiyle işçi Recepler Kurtlar Vadisi dizisiyle Türkiye gerçeğini öğreniyor,(!) Avrupa yakası dizisiyle de eğleniyorlar.

Genç işçi Recepler Galatasaraylı, yaşlılar Fenerbahçeli. Galatasaraylılar fenerlileri burun farkıyla geçiyor. Galatasaraylıların oranı %32, Fenerbahçelilerin oranı %31,1 üçüncü sırada yer alan Beşiktaş epey geride kalmış, Beşiktaşlıların oranı %17,8.
Recepler için yaşam pek kolay geçmemiş, kolayda geçmiyor. İşçi Receplerin yarısı en az bir kez işsiz kalmış(%50,3). İşsiz kalmanın en yoğun olduğu il KOCAELİ.
Her yüz işçi Recep’den 67’si taşeron yanında çalışmış. Her yüz işçiden %46.7’sinin sigortasız çalışması olmuş. Yüzde 56,6 ‘sı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Köyden destek gelir de artık tarihe karışmış. Köyden gelir elde ettiği toprağı olan işçi Recepler sadece %14,6 oranına düşmüş, %85,4’ü ise artık köyden herhangi bir gelir elde etmiyor.
Üstüne üstlük İşçi recepler borçlu. Borçlu işçi Receplerin oranı yüzde 81’e ulaşmış durumda. Kredi kartı borcu %36,7 ile ilk sırada yer alıyor.
İşçi Receplerin çoğunluğu (%34,4) Türkiye’nin öncelikli sorunun terör olduğunu düşünüyor. Sorun sıralamasında ikinci sırayı enflasyon ve yaşam pahalılığı, üçüncü sırayı Güneydoğu sorunu alırken işsizlik dördüncü sırada yer buluyor.
İşçi Receplerin %43’ü kendisini ait olduğu sınıfa göre tanımlayıp, mevcut siyasal düzeni% 64 oranında kötü olarak tarifleyip düzene karşı olduğunu belirtiyor.
Şimdi sıkı durun, işçi Receplerin %64 düzene kötü demesine karşın iş politik görüşlere gelince milliyetçi ve/veya muhafazakar olarak kendisini tanımlayanların oranı %43 ile birinci sırayı alıyor.
İkinci sırada yer alan Sosyal demokratlarla milliyetçi muhafazakarlar arasında neredeyse üç misli fark var. Sosyal demokratlar sadece %15. Üçüncü sırada %13 le İslamcılar geliyor, onları %9 la ülkücüler takip ederken, kendisini milliyetçi sol olarak tarif edenlerle Sosyalist Komünist olarak tarif edenler %5 lik dilimde eşit oranlarda yer alıyorlar.
Ülke sorunlarının çözümünde en çok kime güveniyorsun, onlara 10 üzerinden puan ver denildiğinde işçi Recepler en çok güvendikleri kurum olarak Orduyu işaret edip Orduya 10 üzerinden 7,5 veriyor. İkinci sıraya koydukları sendikalara verdikleri puan 5,4.
Araştırmanın başka detayları da var. Doğal olarak hepsini bu köşeye almam olanaklı değil. Merak edenler Birleşik Metal İş sendikasınca basılan araştırma kitabına bakabilirler. Ama kısaca özetlemek gerekirse karşımıza; çoğunluğu düzenden hoşnut olmayan, düzeni kötü olarak nitelendiren, milliyetçi muhafazakar, en az iki kuşaktır işçi olan, sorunların çözümünde en çok orduya güvenen, cep telefonsuz yapamayan, Galatasaray’la Fenerbahçe’den vazgeçmeyen, kitap, sinema, tiyatro gibi faaliyetlerle arası pek hoş olmayan, borçlu, yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışan işçi Recep tipi çıkıyor.
Büyük şair Hasan Hüseyin’in dizeleriyle noktayı koyalım;
“ Bu ne beter çizgidir bu /Bu ne çıldırtan denge/ Yaprak döker bir yanımız/Bir yanımız bahar bahçe”

Kurtlar Vadisi'nin Atv'ye geçmemesi ile ilgili dün başlatmış olduğumuz kampanya yavaş yavaş yankı bulmaya başladı.
Ensonhaber.com sitesi kampanyamıza yer verdi ..

Haberde kampanyamız hakkında bilgi verilirken ,protesto amaçlı yazdığımız yazının bir kısmı yayınlandı.
Destekleyicimiz olan tüm fanlara teşekkürlerimizi borç biliriz ..

Kampanyamız ; Kurtlar Vadisi'ni Atv'de İstemiyoruz ! Bunu Protesto Ediyoruz !


Haberin İçeriği ;

Vadi fanatikleri boykota hazırlanıyor





Kurtlar Vadisi'nin atv'ye geçeceği iddiası dizinin fanatiklerini harekete geçirdi.

TRANSFER İDDİASI FANLARI KIZDIRDI
ENSONHABER.com/ÖZEL 'Kurtlar Vadisi Pusu'nun Show TV'den ayrılarak atv'ye geçeceği yönündeki iddialar dizinin fanatik izleyicilerini kızdırdı. Dizinin fanatikleri, Kurtlar Vadisi'nin atv'ye geçmemesi için kampanya başlattı.

HÜKÜMET YANLISI KANALDA NE İŞİNİZ VAR?
Bugüne kadar Kurtlar Vadisi ile ilgili her türlü olumsuz kampanyanın karşısında yer aldıklarını ve RTÜK'ün 'Kurtlar Vadisi Terör' hakkındaki yayın yasağı karşısında da kampanya düzenlediklerini belirten dizinin fanatikleri bu kez de Kurtlar Vadisi ve Pana Film'e karşı ayaklandılar.
Dizinin son dönemde 'Ergenekon' konusundaki tavrını da eleştiren Vadi fanatikleri, "Kurtlar Vadisini Kurtlar Vadisi yapan Show Tv'dir. Dizimizin açıkça AKP propagandası yapan atv'ye geçmesine karşı çıkıyoruz" diyerek Pana Film'in atv ile görüşmesine tepki gösteriyorlar.

"BİZ DE BUNU YEMEYİZ"
Yapılan açıklamada, "Bahadır Özdener Kurtlar Vadisi Terör'ün ilk bölümünün akşamı Show Habere konuk olduğunda izleyiciyi RTÜK'e karşı uyarmış, RTÜK'e de mesaj yollamıştı ; ''Bu izleyici bunu yemez.'' diye .. Onu yemedik,bunu da yemeyiz.Ne tür ilişkiler,ne tür hesaplar olduğunun farkındayız" denildi.






Bir dizi ve o dizide işlenen bir kitap... Yazarları çok önemli 2 sima. Bu kitap "derin bir oyunu" bozmak için mi yayınlandı? Kurtlar Vadisi'nin misyonu ne? Tutkun Akbaş'dan ilginç bir analiz...

Kurtlar Vadisi Türkiye'nin, stratejik yol haritasına dair "vizyon çizen" neredeyse tek "think-tank merkezi" işlevi görüyor bu dizi. Stratejik araştırma merkezleri ne iş yapar sizce? Senaryo yazar. 10, 20 ve hata 30 yıl sonrasını görür, "projeksiyon" yapar. Türkiye'de de think-tank'lerin yerine bu işleri Kurtlar Vadisi yapar oldu!

En son izlediğimiz 44. bölümde önümüze konan mesajı izlediniz. Şifrenin adı, "Erdoğan Operasyonu." İskender Büyük'ün elinden düşürmediği bu kitaba salt bir "kitap reklamı" olarak bakanlar, Kurtlar Vadisi'ndeki en önemli "anahtar kelime"yi ya da "password"u ıskalamış demektir.

Nedir peki bu "Erdoğan Operasyonu" kitabının esbab-ı mucibesi?
Şifreler şifreleri doğuruyor, gelin hep birlikte bunun perde arkasına bir göz atalım. "Erdoğan Operasyonu" kitabı birkaç ay evvel piyasaya çıktı. Kim bastı? Timaş Yayınları. Hem "muhafazakar" hem de "demokrat" bir yayınevi. Tıpkı AKP'nin kendini tanımladığı "muhafazakar demokrat" kimlik gibi...

Kitabı kim yazdı? İki isim. İkisi de çok önemli isim. Biri eski MİT mensubu Mahir Kaynak. Diğeri Kurtlar Vadisi yapımcılarıyla aynı dergahtan feyz alan, "ağabey" Ömer Lütfi Mete.

Kitapta ne anlatılıyor?

Aslında Kurtlar Vadisi'nin yapmaya çalıştığı şeyin ta kendisi anlatılıyor… "Misyon" aynı. Ortada bir senaryo var. Artık küresel dünyada psikolojik savaş diye bir kavram varsa savaşın silahları da senaryolar oldu. İşte Ömer Lütfi Mete ile Mahir Kaynak da bir senaryo üzerinden bu kitabı yazdılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yapılacak bir darbe girişiminden söz ediyor kitap.

Gelin önce bu kitaptaki senaryolara biraz daha yakından bakalım. Kurtlar Vadisi ekibinin çok önemsediği Ömer Lütfi Mete'nin Mahir Kaynak'la ortak yazdığı kitapta, "Türkiye'ye, özellikle dış politika alanında yön tayin etme amaçlı bir operasyon uygulandığı" tezinin üzerinden olası ihtimaller sıralanıyor Bunlardan en dikkat çekeni, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin tasfiyesi" iddiası. İşte kitaptaki senaryolardan birkaçı:

SENARYO 1- Bugün iki düşman gibi görünen ABD ve Rusya perde arkasında yeni bir denge politikası kurmak için anlaştılar. Türkiye'nin bu yeni düzende hangi safta yer alacağını konuşmamız lazım. Çünkü bu yeni süreç,Türkiye'de büyük dönüşümlere sebep olacak.

TASFİYE- Yeni süreçte Erdoğan ve ekibi tasfiye edilecek fakat yine bu partideki bir grup isim iktidara gelecektir. Yeni lider orduyla kavga etmeyen, eşinin başı açık ama başörtüsünü serbest bırakacak, Kürt değil ama Kürtlerle çatışmayan biri olacak…

SENARYO 2- Gül ve Erdoğan arasındaki ayrılık, Türkiye'nin stratejik müttefikinin hangi güç olacağı konusundaki görüş farklılığından kaynaklanıyor. Meselâ Gül, İngiltere ile ittifak kurmak isterken, Erdoğan ABD'yi tercih ediyor olabilir. İngiltere Kraliçesi'nin ziyaretini böyle değerlendirmek gerekir.

GÜL'ÜN ADAMI GELEBİLİR- Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle, aslında başbakan olmasının önüne geçmek istediler. Şimdi süreç tersinden işliyor. Bu kez iktidara, Gül'ün uyguladığı politikaları takip edecek bir isim geçebilir…

Yeni sezonla birlikte Kurtlar Vadisi, Türkiye'de yaşanan "yapısal dönüşümü" işliyor. Artık dizinin odağında bu değişimin yarattığı çatışma ve yansımaları var. Devlete yön vermeye çalışan uluslararası ve özellikle de ABD-İsrail bağlantılı derin bir yapı ile bunu yok etmeye "adanmış" başka bir derin yapının savaşı…

Peki Kurtlar Vadisi bu operasyonun neresinde?
En önemlisi Kurtlar Vadisi'nde devlet ortada yok! Hiç de olmadı. Devlet Polat Alemdar'ın ta kendisi çünkü! Şifre çözücü izleyici işte bu yüzden ısrarla Polat Alemdar'ın nerde durduğuna odaklandı.

Türkiye'nin "de facto" gerçekliği düşünülürse, Kurtlar Vadisi bir "oyunbozan" rolüne mi soyundu? Birilerinin oyunu bozulacak? Kurtlar Vadisi yeni bir "darbeyi" önleyecek anlaşılan. Bize de, "Umarız demokrasi kazanır" demekten gayri bir söz söylemek düşmüyor bu durumda...

Kurtlar Vadisi atv'ye gitmiyor

Show TV'den ATV'ye geçeceği öne sürülen "Kurtlar Vadisi"nin hali hazırda öyle bir transferi söz konusu değil.


Senarist Bahadır Özener ile konuştum. Show TV ile bu kriz dönemini en az zararla atlatabileceklerini konuştuklarını söyledi. Bahadır, ocak ayına kadar en azından gündemlerinde böyle bir durumun olmadığını da sözlerine ekledi.

Cuma gecelerinin kurtarıcısı, Beyazıt Öztürk’ün sevilen talk- show programı “Beyaz Show”da bu hafta da şenlik var. Bu Cuma Beyaz'a Emre Aydın ve Kurtlar Vadisi dizisinin Murosu Mustafa Üstündağ ile Şefik Onatoğlu ve Eray Türk konuk oluyor.

Türkiye’yi, MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde temsil edecek olan Emre Aydın birbirinden güzel şarkılarıyla Beyaz Show’u renklendirecek. Ekranda, Muro karakteri ile tanına Mustafa Üstündağ, yanından hiç ayırmadığı yol arkadaşları Çeto (Şefik Onatoğlu) ve Yıldırım da (Eray Türk) keyifli sohbetleriyle Beyaz Show’da olacaklar.

Programda, İnodnod, Canısı ve Pikniktubu bölümleri ile canlı yayın sürprizleri de yer alacak.



Vadici'ler tekrar bölümüyle...

Binbir Gece, fiyat indirmiş, yayından kaldırılmaktan kurtulmuş. Ancak Show Tv'deki arkadaşlar fazlasıyla stresli. Çünkü 'Kurtlar Vadisi' bile ipin ucuna gelmiş durumda. Kanaldan alacaklarını tahsil edemeyen yapımcı firmanın yeni bölümü göndermediği bir süredir konuşuluyordu. Yayın akışları elimize ulaşınca bu haberin gerçek olduğunu gördük. Sektörün en pahalı dizisi bu hafta tekrar bölümüyle ekrana gelecek. Peki, Vadi tutkunları ne yapacak? Geçen bölümü kaçıranlar, internet izleyenler, fragmanıyla yetinenler bu hafta diziyi sindire sindire izleyecek... Ama bu çekişme birkaç hafta daha sürerse Vadiciler çok üzülecek... Kriz herkesten çok onları vurmuş olacak.




Avrupa Yakası'ndaki 'Sertaç' tiplemesiyle tanınan Yavuz Seçkin, 'Comedya' adlı programıyla iddialı: Hayalini kurduğum bir iş yapıyorum. Taklit ettiğim kişilerden destek bekliyorum..
Komedyenlik dünyasında 12 yıldan beri ayakta kalma mücadelesi verdiğini belirten Yavuz Seçkin, yeni programı 'Comedya' ile hayalini kurduğu bir iş yaptığını söyledi. Programının ilk bölümünde 'Kurtlar Vadisi'ndeki 'İskender Büyük'ün taklidini yaptığı için dizinin yapımcılarından 'ihtarname' alan Seçkin, "Bence gösterdikleri tepki yersizdi. Bundan sonra 'Kurtlar Vadisi'nden hiç kimsenin taklidini yapmam" dedi. Mizaha karşı hoşgörülü olunması gerektiğinin altını çizen 'Avrupa Yakası'nın 'Sertaç'ı Yavuz Seçkin, "Tiplemesini yaptığım ünlüler bana destek olsun" çağrısında bulundu.

EMRAH KOMEDİSİ BİTTİ
* Taklit ettiğiniz kişiler sizden şikayetçi oluyor. Emrah ile iki yıl önce mahkemelik oldunuz. 'Kurtlar Vadisi' de 'İskender Büyük'ü taklit ettiğiniz için ihtarname gönderdi...
Ben göz önünde olduğum için kabak benim başıma patlıyor. Belki de birebir benzettiğim için bir sıkıntı yaşanıyor. O kişiye benzediğim için bir süre sonra halüsinasyon oluyor. Ben kayboluyorum ve artık tamamen o kişiyi izlemeye başlıyorsunuz.

* Emrah ile davanız bitti mi?
Evet, takipsizlik kararı çıktı.

* Bir daha Emrah'ın taklidini yapmaz mısınız?
Emrah'ın taklidini yapmama gerek yok. Ben gündemdeki flaş isimlerin taklitlerini yapıyorum. Ben artık daha çok güldürebileceğim bir şey yapmak istiyorum. Emrah komedisi Türkiye'de bitti artık.

* Peki 'Kurtlar Vadisi'ndeki İskender Büyük' karakterini neden taklit etmek istediniz?
Ben hayranıyım ve gerçek hayatta da tanışmayı çok isterim. Müthiş oynuyor, ses tonu çok karizmatik. Hoşuma gitti. Aslında seriye bağlamayacaktık onu tek bölüm yapacaktık. Her bölümde bir tane İskender olmayacaktı. Sonra diziden tepki geldi. Bence gereksiz bir tepkiydi. Kendileri de mizah yapıyorlar. Pana Film büyük bir yapım şirketi ve içinde kafası çalışan çok adam var. Buna bence ilk onların müsamaha göstermeleri gerekiyordu.

BELKİ DENGELER DEĞİŞİR
* Mahkemeye verdiler mi?
İhtarname çektiler 'Yapmayın' dediler. Aslında sevindim çünkü birinci programda, bu kadar ciddiye alınmak hoşuma gitti. Fatih Terim Hoca ile İskender Büyük play station oynarken çektik ama pardon; o yayınlanmadı. Fatih Hoca ile transfer ücretleri konuşurken yaptığımız program yayınlandı. Yayınlamadıklarımı hatıra olarak saklıyorum. Belki dengeler değişir, ben kendileri ile tanışır ve çalışırım.


* Sürekli taklidini yaptığınız kişiler arasında yer alan Hıncal Uluç sizi arayıp, kızıyor mu?
Geçen gün arayıp kızdı bana, 'Benim esprileri biraz daha coştur. Daha güzel şeyler yap' diye ince yollu gönderdi. Mehmet Ali Birand, 'Alnından öpüyorum, çok başarılısın devam' diye e-mail attı. Ahmet Çakar aradı, 'Kendimi izler gibi oldum. Bu nasıl bir şey' dedi. (Bunları taklit ettiği kişilerin sesiyle anlatıyor...) En korktuğum Mahsun Kırmızıgül'dü ama anlayışlı karşıladı. Aşmış artık bunlarla uğraşmıyor.

* Ünlü bir kadın taklidi yapmadınız mı hiç?
Nükhet Duru yapacaktım olmadı. Benzetemediler. Ben biraz kiloluyum. Nerden ne kadar bassak olmadı. Safiye Soyman yapacağım... Safiye ile Faik yaparız. Türkiye gündeminde kim varsa yapacağız.

* Siz şöhreti çabuk yakalamadınız... Bu süreçte zaman zaman zorlandığınız oldu mu?
Evet yapımcıdan yana şanslı değilim. Çok ağır oluyor ama emin adımlarla ilerliyorum. Piyasada bir arkanızın olması lazım. Birisinin size kol kanat germesi lazım. Böyle birisi yoksa çok zor olur. Benim gibi yani. Ben gerçekten tırmalayarak, yırtınarak iş yapıyorum... Şimdi bir proje oluyor götürüyorsunuz, insanlar 'Hadi yap da görelim' şeklindeler. Yapıyorsun, 'Harika olmuş' diyorlar ama arayıp, sormuyorlar. Türkiye'de 3-5 tane pop sanatçısı, komedyen, manken üzerinde dönen bir kısır döngü var. Parada pulda gözüm yok. İyi gitsin diye uğraşıyorum. Bir şeylere, imzamı atmak istiyorum. Çünkü arkanızda birisi yoksa size kimse çuvalla para vermiyor. 'Comedya' farklı bir program ve insanlar beni bir paket içerisinde izlemeye başladı.



Ayrı yaşayan Gürzap çifti, boşanmak için başvurdu. Can Gürzap geçmişte, "Vakitsizlikten boşanamıyoruz" demişti..
Beş yıldır ayrı yaşayan 20 yıllık evli oyuncu çift Arsen-Can Gürzap, nihayet boşanıyor. Geçen yıl SABAH'a yaptığı açıklamada "Dört yıldır ayrıyız. Yoğundum; boşanmaya zaman bulamadım" diyen Can Gürzap, eşiyle boşanmak için anlaştı. Anlaşmalı olarak dava açıp fikren ve ruhen anlaşamadıklarını belirten çift, tazminat ve nafaka talep etmedi. Gürzap'ların ayrı yaşamalarına rağmen evliliklerini resmen bitirmemelerine ortak kurdukları spikerlik ve oyunculuk okulunun neden olduğu iddia edilmişti. İkilinin iş ortaklığının boşanma sonrası da devam edeceği öğrenildi. Davanın açılmasının, ünlü aktörün rol aldığı "Kurtlar Vadisi- Pusu" dizisinin çekimlerine ara verildiği zamana denk gelmesi ise dikkat çekti.

Allah kurtarsın!





Televizyon dizilerindeki karakterlerin neredeyse yarısı, hayatını hapiste geçiriyor. İçinden cezaevi, nezaret, demir parmaklık geçmeyen dizi neredeyse yok gibi... Yaprak Dökümü'nde Oğuz tahliye oldu, Şevket hâlâ gün sayıyor. Dudaktan Kalbe dizisinde Lamia da mahpus damlarına düştü ne yazık ki... Kurtlar Vadisi Pusu'da İskender Büyük'ün tutukluluk hali sürüyor. Onun hapsettiği Polat Alemdar ise bir buçuk aydır alıkonulduğu karanlık dehlizlerden kurtulmanın çaresini arıyor. Parmaklıklar Ardında dizisini zaten saymaya gerek yok, adı üstünde... Malum, ekonomik kriz dizi setlerini de vurdu. Neredeyse tüm diziler birer sit-com haline dönüşüp, "tek mekanlı" hale geldi. Geçen hafta Aşk-ı Memnu'yu izledim. Tüm dizi neredeyse yalıda başladı, yalıda bitti. Prodüksiyon bütçesini kısmanın bir yolu da karakterlerden birini cezaevine tıkmaktan geçiyor. Bir koğuş, üç ranza, bir demir parmaklıklı kapı ile 4-5 bölüm çekebiliyorsunuz. Bir de dikkatimi çeken, tüm dizilerdeki cezaevi sahnelerinin aynı yerde çekiliyor olması. Tahminim o ki, bir ekip içeride dizisini çekerken, diğeri koridorda sırasının gelmesi için volta atıyor. Ne diyeyim, Allah kurtarsın!..

Toplumu sinemalar bozdu biz de onunla düzeltelim…


Serdar Kara kimdir?

1977 Elazığ doğumluyum. Lise mezunuyum. Vizyon Gazetesinin imtiyaz sahibiyim. Aynı zamanda Sinema Derneği’nin de başkanlığını yapıyorum. Evliyim, iki çocuk babasıyım.

Derneğe gelelim. Nerden çıktı böyle bir dernek kurma fikri?

İçimde bir sinema sevgisi sürekli vardı. Ama gazeteyi kurunca onu ertelemek zorunda kaldım. Daha sonra çevre illerdeki sinemacılık üzerine organizasyonları inceledim. Çok zor olacağını biliyordum. Bir takım görüşmeler yaptım. Kültür bakanlığı ile görüştüm… Beraber bazı projeler geliştirdik ve ben dernek kurmaya karar verdim. 7 arkadaşla beraber de bu derneği kurduk.

Sorunlarınız neler?

Sinema sektörünün büyük gelişme gösterdiği bir zamanda bu işe girmek başlı başına bir sıkıntıydı zaten. Çok emek ve mesai istiyor…

Örneğimiz peygamberimiz

Amacınız nedir bu zorluğa katlanmanıza sebep olan?

Biz tamamen gönüllük esasına göre çalışıyoruz. Faaliyetlerimizi de özellikle ücretsiz yapıyoruz. Çünkü sinemacılık önemli. Geçenlerde bir yönetmenimiz ABD istilası altındaki bir sinemanın toplumdan çok şey alacağını bunu için özünü koruyan sanatçılara her zaman ihtiyaç olduğunu söyledi. Biz de aynen bu fikrin arkasındayız. Kendi örf ve adetlerimizden o derece uzaklaştık ki insanlara ulaşmanın sadece iki yolu kaldı. Biri futbol müsabakaları, diğeri ise TV ya da sinema. O yüzden biz de mesajımızı iletmek için sinemayı seçtik. Baktık Türkiye’de film sektörü gelişiyor ama Elazığ’da hiçbir şey yapılmıyor. O ki toplum sinema ile bozuluyor onarıma da buradan başlayalım dedik. Belki şu an bu amaç abartılı geliyor ama biz bir çıra yaktık ve çıktık yola… İnsanlarımız tekrar özünü hatırlatan filmler de izlesinler ve bu tür filmler de çok kaliteli olsun diye bu yola çıktık. Örneğimiz Peygamberimiz olduğu için az kişi olmayı, imkânlarımızın kısıtlı olmasını pek de kafaya takmadık. Çünkü O da kaç kişiyle yola çıkmıştı ki…

Önümüzdeki yıl ne yapmayacağımızı tecrübe ettik

Önce adımızı duyuralım dedik ve bu yıl bir festival düzenlemeye karar verdik. Tabi eksiğimiz çoktu, tecrübemiz yoktu, aksaklık boldu… Ama sonuçta önümüzdeki yıl neler yapmayacağımızın da tecrübesini edinmiş olduk.

18 il Elazığ için yarışacak

Başka faaliyetleriniz oldu mu? Ya da bundan sonra neler yapacaksınız?

İlk faaliyetimiz bu festival oldu. Önümüzdeki yıllarda da köyleri tek tek gezerek özümüzü yansıtan tür filmleri köylerimizde ücretsiz göstermeyi amaçlıyoruz. Ardından ise aynı projeyi okullarımızda uygulamak istiyoruz. Bunun yanında Mart 2009’da 18 üniversitenin katılacağı bir kısa film yarışması yapacağız. 18 üniversitenin İletişim Fakültesi öğrencileri Elazığ için yarışacak.

Düşmanımızın silahı ile silahlanalım…

Biz de sinema ile onaralım

Sinema sektörü toplumları yönlendirmede, bilinçaltını değiştirmede, çok önemli role sahip… Osmanlı’da tiyatro köylere kadar inince toplum yapısının bozulmaya başlandığını ve ardından yıkımın geldiğini biliyoruz. Şimdi siz de köylerden başlayacaksınız…

Tabi ki sinema çok önemli… İnsanları, toplukları çok çabuk etkileyebilen, yönlendiren, özendiren ve bunu fiiliyata dönüştüren, bilinçaltına işleyen bir araçtır, sinema. Toplumda ahlaki çöküş diyoruz, bunun en büyük sebebi film, dizi, tiyatro gibi araçlarla topluma bozuk bir ahlakın empoze edilmeye çalışılması. O ki toplum böyle bozuldu, böyle bozuluyor o zaman onarımına da buradan başlamamız gerekiyor. Peygamberimizin, düşmanınızın silahı ile silahlanınız dediği gibi… Hollywood en güçlü sektörse, bununla yıkım yapıyorsa sen de karşısında bunu önleyebilecek ya da yıkımın karşısında onarım yapabilecek sağlam, şuurlu insanlar yetiştirecek bir sektöre sahip olman lazım. İşte biz bu amaçlarla bir çıra yaktık.

Dallas ile ülkedeki aile yapısı bozuldu

Türk toplumunun bozulmaya başlandığı yıllara bakarsak Dallas dizisini görüyoruz. Nasıl bir bozuk aile yaşantısı, ahlaksızlık topluma işleniyordu…

Sizin sinemaya ilginiz nasıl başladı?

Küçüklükten beri ilgim vardı zaten ama esas 1994’te okul tiyatrosu ile başladı. Daha sonra da çıkmış hiçbir filmi kaçırmadım. Reklâm sektörüne de girince filmlerin set arkasını görme imkanı buldum. Sektör insanları ile tanıştım ve ben de bu işi yapmalıyım dedim. Bakıyorsunuz 60-70 bin nüfusluk Kars uluslar arası festivaller yapıyor ve tüm dünya onları konuşuyor. Elazığ niye yapmasın ki dedim. Ama bizde festival anlayışı yok. Cesaretli insanlar yok.

Bir ili iyiler temsil edecek konuma gelmedikçe o il gelişemez

İlimizde festival yapılacak çok ürün var ama bir türlü yapamıyoruz. Siz de festival yaptınız yaşadınız sıkıntılarını nedir sorun? Neden yapılamıyor?

Elazığ’da iyiler hep geri planda kalıyor. Bu ilin iyileri temsil konumuna gelmeli. Bir hocam söylemişti dürüstler de sahtekârlar kadar cesur olmadıkça bu gidiş düzelmez… İlimizin sorunu bu…Bir ili kötüler temsil ederse o il nasıl gelişsin… Geliştirecek faaliyetler nasıl yapsın? Hâlbuki Kültür Bakanlığı bu tür kültüler festivallere bir de parasal destek veriyor ama yapamıyoruz…


Küfür eden, soyunan sanatçı sayılıyor anlayışının değişmesiydi amacımız

Festivale gelelim… Filmleri seçme ölçüleriniz nelerdi?

Buradaki filmleri özenle seçtik. İçinde müstehcenlik olmayan özel filmler tercih ettik. İlk başlarda da bu yüzden boş kaldı ama amacımız doldurmak değildi salonu bir anlayışı değiştirmekti… Küfür eden, soyunan sanatçı sayılıyor anlayışının değişmesiydi amacımız. Başarırız, başaramayız ama yola çıktık ve artık amacımız uluslararası boyuta taşımak bu projemizi. Hatta ileride film yapımcıları Elazığ için filmlerini yapsınlar istiyoruz.

Destekleyenler kimler oldu?

Fırat Üniversitesi, milletvekilimiz Tahir Öztürk, Belediye Başkanımız Süleyman Selmanoğlu bizleri desteklediler. Çok değerli bir ağabeyimiz de isminin açıklanmaması şartıyla bize maddi destekte bulundu. Hepsine çok teşekkür ediyoruz.

İlimize bir belgesel ve bir gala kazandırdık

Festivalin ilimize artı bir getirisi oldu mu?

Reis Çelik, Mülteci filminin yapımcısı ünlü yönetmen ilimizde bir belgesel çekmeye karar verdi. Bu ilimiz için çok büyük bir kazançtır. Yine Gani Rüzgâr Şavata salonu dolu gördüğü anda yeni filmi Filistin ve Irak’ta yaşanan zulmü anlatan Saddam’ın Askerleri filminin galasını ilimizde yapacağının sözünü verdi. Bunlar ilimize çok büyük kazançlardır. Ayrıca bir de Malatya’ya faydamız oldu. Malatya’dan gelen insanlar bizim bu işi tek başımıza yaptığımızı görünce onlar da dernek kurup festival yapma kararı aldılar ve 19 Aralık’ta da start verecekler…


İlgiyi yeterli görmediniz fakat buna sebep tanıtımın da yeterli yapılmayışı olabilir mi?

Tabi ki tanıtımını yeterli yapamadık çünkü son üç güne kadar kesinleşen bir şey yoktu. Verilen sözler tutulmuyordu. Ayrıca vakit de uygun bir vakit değildi. Festivalin başladığı gün başbakan ilimize geldi. Festival günleri de üniversitede sınav haftasına denk geldi. Ama zorunluyduk bu tarihlerde yapmaya. Çünkü AKM’den başka yerde bunu ücretsiz yapamazdık. Ve Atatürk Kültür Merkezi de tadilata girecekti… Fakat yine de izleyici çekmek için bazı oyuncuları aradık. Bize destek olun dedik. Özgür Ozan (Light Selami), Şevket Çoruh (Arka Sokaklar dizisindeki Mesut karakteri) geliriz dediler. Eşref Saatinin Sarı’sı, Yetkin Dikinciler tabi gelirim ama salonu dolu görmek şartıyla, dedi. Bunun üzerine yeni reklâm kampanyasına girdik. Kanal E- Kanal 23, radyocu arkadaşlarımız, gazeteler bize destek olmaya başladılar.

Ünlü konuk olarak kimleri çağırdınız festivale?

Yönetmen; Gani Rüzgar Şavata, Reis Çelik, Yetkin Dikinciler, Biray Dalkıran, oyuncu Özgür Ozan, Şevket Çoruh, Engin Altan Düzyatan, Fahriye Evcan ve Tuğba Özay’ı çağırdık inşallah gelecekler.

Pana Film piyasadaki dengeyi bozdu

Film ve Elazığ diyince akla Pana Film geliyor. Onlarla görüşüyor musunuz?

Ben hepsini tebrik ediyorum çünkü şirkette çalışanların tamamı Elazığlı. Ve diğer firmalar onları sürekli eleştiriyorlar, istemiyorlar. Siz Elazığlısınız, orada ışıkçı mı vardı şimdi ışıkçı türediniz diyorlar. Yani bir yerde rantlarının bölünmesine ve de rakip çıkmasına karşılar. Rantları var verdikleri mesajları var ve karşılarında güçlü kimse yoktu. Şimdi ise Kurtlar Vadisi gibi kaliteli filmler yapılıyor. Bu da rahatsız ediyor. Pana Film de kolay gelmedi buraya. Kurtlar Vadisi Irak’ı yaptıklarında filmleri toplatıldı, ABD’de engellenmesi için lobi faaliyetleri yapıldı. Ama her şeye rağmen yayınlandı. Kimdi bunu yapanlar, Elazığlılar. Yaptığı filmlerde halkı uyandırmak için çalıştı, çalışıyor. Tabi eksikleri yanlışları da vardır…

Sanal yaşama özentinin önüne geçilmeli

Ama halkın TV’deki sanal yaşama özentisi ve ona göre hareket etmesinin önüne bir şekilde geçilmeli ya da insanlar bu yolla iyiye yönlendirilmeli.

Osman Sınav Kurtlar Vadisi gerçek dedi

Peki Kurtlar Vadisi için neler söyleyeceksiniz?

Kurtlar Vadisi’nin ilk yönetmeni Osman Sınav ile görüştüğümde sordum, bu anlattıklarınız gerçek mi, diye. Bana oğlum siz daha çok gençsiniz ama bunların hepsi yaşanmış, yaşanan olaylar, dedi. Bugün dış ülkelerde bu tür filmler propaganda amacı yapılıyor… Kurtlar Vadisi’nin misyonu biraz farklı ama.

Film sektöründe pek çok kişi ile görüşüyorsunuz. Oyunculuk düşünüyor musunuz?

Oyunculuk değil ama yönetmenlik düşünüyorum. 8 aydır bir senaryo üzerinde çalışıyorum.

Bu festivalle ilin kötü imajını değiştirelim istedik

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Biz bu festivali yaparken buraya gelen oyuncu ve yönetmenlerin Elazığ’dan bir şeyler almasını ve filmlerine katması düşüncesini taşıyorduk. İnşallah iyi işaretler de aldık, bunlar olacak. Böylece Elazığ’ın dışarıda kötü olan imajını da bir nebze düzeltmiş olacağız. Başlangıcımız kötü olmasına rağmen bizlere destek verdiğiniz için de gazetenize teşekkür ediyorum.

Show TV indirim istedi, Kurtlar atv yolunda...

Ekonomik kriz daha televizyon piyasasında kendini tam anlamıyla göstermiş değil.

Daha doğrusu kanal yönetimleri-yapımcılar sektör bunu hissetmeye başladı da seyirciye yansıyan bir şey yok henüz...

Kasım ayıyla birlikte tekrar diziler dönmeye başlayacak, yapımlar sona erecek ve seyirci de ekrana kriz geldiğini çok daha iyi anlayacak.

Kanallar bir süredir yapımcılarla indirim pazarlığında zaten...

Bu pazarlık geçenlerde Kurtlar Vadisi’in yapımcısı Pana Film ve Show TV arasında da yaşandı.

Show TV pek çok yapımından olduğu gibi kriz nedeniyle Kurtlar Vadisi ekibinden de bölüm başı indirim yapmasını istedi.

Pana Film yöneticileri ise indirim yapmayacaklarını kesin bir dille söylediler Show’a...

Öğrendiğim kadarıyla iş biraz çıkmaza girmiş ve Kurtlar Vadisi de bu aşamada gidebilecekleri tek kanalla (Diğer büyük kanallar o parayı vermeyeceği için) atv ile dirsek temasına geçmiş.

Kurtlar ekibi dün de atv yönetimiyle görüşme halindeydiler.

Kriz ekranda pek çok şeyi olduğu gibi belki Kurtlar’ın da yolunu değiştirecek...

Cengiz Semercioğlu / Hürriyet


Kurtlar Vadisi’nin “Ampul Vadisine” dönüşmesi sebebiyle, kaç zamandır bir yazı kaleme alayım diyordum, sezonun finali de geçtiğimiz hafta gerçekleşince, kısmet bugüne oldu. Kurtlar Vadisi isimli dizi film, ekranlarda başladığı ilk günlerde, Türkiye’nin bazı gerçeklerinden yola çıkarak kurgulanan, şiddeti ön plana çıkardığı için sık sık eleştirilen, bazı bölümlerinde de milli söylemlerde bulunması sebebiyle sevilen bir dizi olmuştu.

Fakat Kurtlar Vadisi çok büyük değişim yaşadı. Ne olduysa, bu sezon yayınlanan tüm bölümlerinde, AKP’nin propagandası yapıldı. AKP’nin medyası olan Zaman, Vakit, Yeni Şafak Gazetelerinde ne okuduysak, Kurtlar Vadisi’nde senaryo olduğuna şahit olduk… Polat Alemdar, Polat Tayyip Erdoğan’a, Ömer Baba AKP’nin imamına, Deli Hikmet vatansever söylemlerinden AKP’nin Basın ve Propagandasından Sorumlu figüranına dönüştü. Sürekli şekilde ülkedeki istikrardan bahsettiler. Türkiye’de her şeyin iyi gittiği yönünde ifadelerde bulundular. ”Vatan elden gidiyor” söylemini film içindeki çetelere söyleterek, AKP’nin taktiğini kullandılar. Türk milletinin yaşadığı tehlikeli sürecin dillendirilmesini, çetelerin söylemi yaparak, toplum içinde tehlikelerden bahsedenlerin kötü imaja büründürülmesini sağladılar.

AKP, Kurtlar Vadisi’nin izlenirlik oranını bildiği için iktidar gücü ile filmi kendi propagandası için dönüştürmüş durumdadır.

AKP Kurtlar vadisini önce RTÜK marifetiyle evcilleştirdi, sonra da tamamen esir aldı, kendine hizmet ettirmektedir.
Kurtlar Vadisi dizisinde eskiden milli davalarla ilgili mesajlar verilir, Recep Tayyip Erdoğan’ın da “Eşbaşkanı” olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin Ortadoğu Bölgesine ve Türkiye’ye yönelik tehlikelerine atıfta bulunulurdu. Öyle ki AKP iktidarının tezgâhları ile tekrar seçilmesi engellenen Kıbrıs davasının sembol ismi Rauf Denktaş bile bu dizide rol almıştı. Şiddet yönünün topluma zarar vermesi yanında, senaryo aralarına serpiştirilen milli söylemler de gözden kaçmıyordu.

Bu filmin dönüşümü, “Kurtlar Vadisi-Terör”isimli dizinin ilk bölümünden sonra, AKP’nin baskısı ile Show Tv’den kaldırılması ile başladı. Terör örgütü PKK’nın Türkiye ve küresel ilişkilerinin anlatıldığı “Kurtlar Vadisi-Terör” AKP’yi oldukça rahatsız ettiği için, RTÜK devreye sokularak, bu filmin yayınlanması durduruldu.

Bu sansürleme hadisesinden sonra bu filmin yapımcısı olan Pana Film
*23 yıldır Türkiye'nin gününü kana bulayan, ufkunu kapatan ve geleceğini körelten terör belasının arkasındaki karanlık gerçekleri konu edindiğimiz dizimizin yeni bölümlerine gelen yayın yasağı fiili bir durumdur.

* Hiçbir demokratik hukuk devletinde görülemeyecek bir uygulama ile dizimizin yayımlanması imkânsız hale getirilmiştir.

* Kurtlar Vadisi, daha birinci bölümün ilk sahneleriyle birlikte bu ülkede her şeye rağmen herkesin kardeş olduğu bilincini pekiştirmek için en etkili örneği vermiştir. Dizinin en güçlü mesajlarla vurguladığı Kürt ve Türkün kardeşliğinden rahatsız olanlar Kurtlar Vadisi'ni suçlamış, yayın engellenmiştir.

*Kurtlar Vadisi, kanlı sürecin yol açtığı dolaylı-dolaysız 300 milyar dolarlık kaybın hesabını sorgulayacağı için mi sakıncalı bulunmuş ve susturulmak istenmiştir?”
şeklinde özetlediğimiz bu ifadelerle, filmin yayınını durduranlara büyük suçlamalarda bulunmuşlardı.

Kurtlar Vadisi’nin yapımcısı Pana Film, AKP’yi dolaylı olarak bu şekilde eleştiriyordu. Türkiye’de herkes biliyordu ki, bu filmi AKP engellemişti. AKP, daha filmin ilk bölümü yayınlanmadan dahi sansürlemek için faaliyete geçmişti. AKP’nin korkusunun gerekçelerini, Pana Filmin bu açıklaması içinde bulabilirsiniz.

Kurtlar Vadisi, o süreçten bu sürece nasıl geçmiştir? Bu geçiş döneminde aracı AKP’li Bakan Kürşat Tüzmen mi olmuştur? Malum ya, kardeşi Kurtlar Vadisi dizisinde “İstihbaratçı Alper” rolünde oynuyor. AKP’nin kurucuları arasında yer alan Yeşilçam’ın ünlü ismi Tamer Yiğit’in AKP’nin propagandasına dönüştürülmüş bu dizide oynamış olması da AKP gölgesini göstermeye yetmektedir.

Kurtlar Vadisi filminde, ustalıkla sergilenen, ABD merkezli çalışan taraflardan birine yoğunlaşıp, diğerini aklamaktır. ABD’nin Türkiye’yi karıştırmak için kullandığı çeteler üzerinden, ABD’nin Türkiye’yi de böleceğini açıkça beyan edip haritasını bile bastırdığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin taşeronu olan AKP’yi aklamak… Kurtlar Vadisi’nin yeni senaryosu bunun üzerine yazılmıştır.

Kurtlar Vadisi’nin yasaklanan “Kurtlar Vadisi-Terör” isimli bölümlerinden önceki bölümleri şimdiki bölümlerle değerlendirirseniz bunu çok iyi anlarsınız.

AKP’nin ağzından düşürmediği “istikrar” kelimesi adeta Kurtlar Vadisi’nin repliği olmuştur. Kurtlar Vadisi, Türkiye’de yaşanan tüm olayları, AKP penceresinden senaryolaştırıp ekrana taşıma vazifesi yapmaktadır.

AKP’nin bu filme maddi ve manevi el attığı her haliyle bellidir.

Kurtlar Vadisi Dizisi, bu kadar izlenme oranını Türkiye’nin gerçek meselelerine kullansa, çok büyük yararları olabilir. Gençleri şiddete özendirmeden, Türkiye’nin yaşadığı tehlikeli süreci, gerçek yönleri ile anlatsalar, filmin popülerliğinin toplumda şuurlanmaya vesile olacağına inanıyorum.

Kurtlar Vadisi, AMPUL Vadisi haline gelmişken, bizdeki beklenti geç kalınmış bir istek mi acaba?

Tekrar tekrar söylüyorum, eski bölümlerle, bu sezon yayınlanan bölümleri bir kıyaslayın…

Sinemaya uyarlanan “Kurtlar Vadisi-Irak” filmi bile, bir milyon Müslüman’ı öldüren ABD askerlerine “ABD’nin Irak’ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en az zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız” diyen BOP’un “Eşbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’a çok büyük darbe olmuştu.

Kurtlar Vadisi, şimdi, Ampul Vadisi’ne dönüşerek günah çıkartıyor… Polat Alemdar, Emine Erdoğan’ın elini öptüğü gün ise her şey tescillendi…

Bol kazançlar Ampul Vadisi…



MEMATİ ATV AVRUPA’DA… KURTLAR VADİSİ’NİN MEMATİ’Sİ GÜRKAN UYGUN CUMA AKŞAMI TÜRKİYE SAATİYLE 22.00’DA ATV AVRUPA’DA UĞUR IŞILAK’IN YILDIRIM GİBİ SORULARINI CEVAPLAYACAK…


Sanatçı Uğur Işılak ATV Avrupa ekranlarında yepyeni bir programla hayranlarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor…



Uğur Işılak’la yıldırım gibi adlı programın ilk konuğu Kurtlar Vadisi’nin milyonların gönlüne taht kuran Memati’si Gürkan Uygun...



Programın formatı hakkında ser verip sır vermeyen Uğur Işılak’ın karşımıza oldukça değişik bir formatla çıkacağı söyleniyor…



Avrupa saati ile 21.00’da başlayacak olan program Türkiye saatiyle 22.00’de izlenebilecek…

Kurtlar Vadisi'ndeki yeni şifre



Dizi izleyiciye yeni bir şifre verdi: "Erdoğan operasyonu". Gelin hep birlikte bu şifreyi çözelim.

Kurtlar Vadisi'ni işte bu yüzden seviyoruz! Bakın karşımızda yeni bir şifre daha… Türkiye'nin, stratejik yol haritasına dair "vizyon çizen" neredeyse tek "think-tank merkezi" işlevi görüyor bu dizi. Stratejik araştırma merkezleri ne iş yapar sizce? Senaryo yazar. 10, 20 ve hatta 30 yıl sonrasını görür, "projeksiyon" yapar. Türkiye'de de think-tank'lerin yerine bu işleri Kurtlar Vadisi yapar oldu!

En son izlediğimiz 44. bölümde önümüze konan mesajı izlediniz. Şifrenin adı, "Erdoğan Operasyonu." İskender Büyük'ün elinden düşürmediği bu kitaba salt bir "kitap reklamı" olarak bakanlar, Kurtlar Vadisi'ndeki en önemli "anahtar kelimeyi" ya da "password"u ıskalamış demektir. Yani peşinen söyleyelim.

Nedir peki bu "Erdoğan Operasyonu" kitabının esbab-ı mucibesi? Şifreler şifreleri doğuruyor, gelin hep birlikte bunun perde arkasına bir göz atalım. "Erdoğan Operasyonu" kitabı birkaç ay evvel piyasaya çıktı. Kim bastı? Timaş Yayınları. Hem "muhafazakar" hem de "demokrat" bir yayınevi. Tıpkı AKP'nin kendini tanımladığı "muhafazakar demokrat" kimlik gibi... Kitabı kim yazdı? İki isim. İkisi de çok önemli isim. Biri eski MİT mensubu Mahir Kaynak. Diğeri Kurtlar Vadisi yapımcılarıyla aynı dergahtan feyz alan, "ağabey" Ömer Lütfü Mete. Kitapta ne anlatılıyor? Aslında Kurtlar Vadisi'nin yapmaya çalıştığı şeyin ta kendisi anlatılıyor… "Misyon" aynı. Ortada bir senaryo var. Artık küresel dünyada psikolojik savaş diye bir kavram varsa savaşın silahları da senaryolar oldu. İşte Ömer Lütfü Mete ile Mahir Kaynak da bir senaryo üzerinden bu kitabı yazdılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yapılacak bir darbe girişiminden söz ediyor kitap.

Gelin önce bu kitaptaki senaryolara biraz daha yakından bakalım. Kurtlar Vadisi ekibinin çok önemsediği Ömer Lütfü Mete'nin Mahir Kaynak'la ortak yazdığı kitapta, "Türkiye'ye, özellikle dış politika alanında yön tayin etme amaçlı bir operasyon uygulandığı" tezinin üzerinden olası ihtimaller sıralanıyor Bunlardan en dikkat çekeni, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin tasfiyesi" iddiası. İşte kitaptaki senaryolardan birkaçı:

- Bugün iki düşman gibi görünen ABD ve Rusya perde arkasında yeni bir denge politikası kurmak için anlaştılar. Türkiye'nin bu yeni düzende hangi safta yer alacağını konuşmamız lazım. Çünkü bu yeni süreç,Türkiye'de büyük dönüşümlere sebep olacak.

- Yeni süreçte Erdoğan ve ekibi tasfiye edilecek fakat yine bu partideki bir grup isim iktidara gelecektir. Yeni lider orduyla kavga etmeyen, eşinin başı açık ama başörtüsünü serbest bırakacak, Kürt değil ama Kürtlerle çatışmayan biri olacak…

- Gül ve Erdoğan arasındaki ayrılık, Türkiye'nin stratejik müttefikinin hangi güç olacağı konusundaki görüş farklılığından kaynaklanıyor. Meselâ Gül, İngiltere ile ittifak kurmak isterken, Erdoğan ABD'yi tercih ediyor olabilir. İngiltere Kraliçesi'nin ziyaretini böyle değerlendirmek gerekir.

- Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle, aslında başbakan olmasının önüne geçmek istediler. Şimdi süreç tersinden işliyor. Bu kez iktidara, Gül'ün uyguladığı politikaları takip edecek bir isim geçebilir…

Yeni sezonla birlikte Kurtlar Vadisi, Türkiye'de yaşanan "yapısal dönüşümü" işliyor. Artık dizinin odağında bu değişimin yarattığı çatışma ve yansımaları var. Devlete yön vermeye çalışan uluslararası ve özellikle de ABD-İsrail bağlantılı derin bir yapı ile bunu yok etmeye "adanmış" başka bir derin yapının savaşı…

Perşembe günü izlediğimiz bölümde bu çatışmayı daha bir net izledik. İskender Büyük tahmin etmediği bir engelle karşılaştı. Hem de hiç beklemediği bir yerden yedi darbeyi. Artık Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki tayin ve terfi mekanizmasına etki edemeyecek olduğu gerçeğiyle karşılaştı. Onun lideri olduğu yapı "veto yedi." Paşa tarafını belli etti. Asker tasfiye mekanizmasını işletti. Paşa suikasttan de kurtuldu. Sanki biz bu sahneleri görmüştük değil mi?

Çember herkes için daralıyor. Polat Alemdar belli ki kurtuluyor. İskender Büyük Polat'ın adamlarının elinden kaçtı. Şimdi İskender Büyük, "Erdoğan Operasyonu" kitabını okuyor. Bu kitap olası bir darbeyi anlatıyor. Askeri darbe değil tabi anlatılan. Bir tasfiye süreci.

Başbakan Erdoğan küresel birtakım güçlerin hedefinde kitaba göre. Peki Kurtlar Vadisi bu operasyonun neresinde? En önemlisi Kurtlar Vadisi'nde devlet ortada yok! Hiç de olmadı. Devlet Polat Alemdar'ın ta kendisi çünkü! Şifre çözücü izleyici işte bu yüzden ısrarla Polat Alemdar'ın nerde durduğuna odaklandı.

Türkiye'nin "de facto" gerçekliği düşünülürse, Kurtlar Vadisi bir "oyunbozan" rolüne mi soyundu? Birilerinin oyunu bozulacak? Kurtlar Vadisi yeni bir "darbeyi" önleyecek anlaşılan. Bize de "umarız demokrasi kazanır" demekten gayri bir söz söylemek düşmüyor bu durumda…




Kurtlar Vadisi Pusu'da ''Muro''nun kullandığı Murat 124 otomobillere Kayseri'de yeniden ilgi başladı. Fiyatları kaç bin YTL'den kaça çıktı dersiniz...

Kayseri şoförler ve Otomobilciler Odası 2. Başkanı Mehmet Özkılıç, bir TV dizisinde Mustafa Üstündağ'ın canlandırdığı ''Muro'' karakteri tarafından kullanılmaya başlanan Murat 124 otomobiller vatandaşların yeniden yoğun ilgi göstermeye başladığını bildirdi.

Özkılıç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tofaş tarafından üretilen ve halk arasında 'Hacı Murat' diye anılan Murat 124 marka otomobillerin geçmişte gördüğü büyük ilginin, son dönemlerde tekrar görmeye başladığını söyledi.

Özkılıç, ''Bir zamanlar Türk sinema filmlerinin vazgeçilmezleri haline geldikten sonra, önce Cem Yılmaz ile bir reklamda, daha sonra da bir TV dizisinde Mustafa Üstündağ'nın canlandırdığı 'Muro' karakteri tarafından kullanılmaya başlanan Murat 124 marka otomobile vatandaşlar yeniden yoğun ilgi göstermeye başladı'' dedi.

-ÜRETİMİNE 1971 YILINDA BAŞLANDI-

Murat 124 marka otomobillerin 1971 yılında üretimine başlandığını ifade eden Özkılıç, şunları söyledi:

''Bu otomobilin motor gücü bin 200 cc'dir ve 900 kilogram ağırlığındadır. En çok, 1971, 1972, 1975 ve 1976 yıllarında üretilen modelleri tutulan bu otomobillere vatandaşlarımız (Hacı Murat) adını vermiştir. Bu otomobillerin 1973 ve 1974 yılında üretilen modelleri tutulmadı. Çünkü bu yıllarda üretilen otomobillerin diferansiyelinden ses geliyordu.''

1971 ve 1972 yılında üretilen bu otomobillerin tampon ve kapı kollarının krom nikel olduğunu, 1972 yılından sonra üretilenlerinde ise bu aksamların plastikten yapıldığını anımsatan Özçelik, ''Murat 124 otomobiller, yakıt tasarrufu sağladığı ve parçalarının çok ucuz olması nedeniyle uzun yıllar Türkiye'de büyük ilgi gördü. Orta sınıfın otomobili olarak beğeni kazanan bu otomobilin tamiri ucuz olduğu için hala kullanılıyor'' diye konuştu.




-BİN 250 İLE 7 BİN YTL ARASINDA SATILIYOR-

Murat 124 marka otomobillerin 3 sınıfa ayrıldığını ve satıcıların buna göre otomobillerine fiyat verdiğini ifade eden Özkılıç, sözlerini şöyle tamamladı:

''Birinci sınıf yani en bakımlı ve parçaları tamamen orijinal olan Murat 124 otomobil, 4 bin YTL ila 7 bin YTL arasında, ikinci sınıf yani biraz bakımlı ve parçalarının bir kısmı değişmiş olan otomobil 2 bin 500 YTL ile 3 bin 500 YTL arasında, üçüncü sınıf yani tamamen bakımsız ve tüm parçaları değişmiş olan otomobil ise bin 250 YTL ile bin 750 YTL arasında değişen fiyatlarla satışa sunuluyor.

Hangi filmin fragmanı daha iyi

Önümüzdeki haftadan itibaren iddialı Türk filmleri tek tek vizyona girmeye başlayacak, hepsinin fragmanları sinemalarda, internette dönmeye başladı zaten.

Fragmanlardan bir filmin iyi ya da kötü olduğunu söylemek mümkün değil ama en azından olay hakkında ipucu veriyor.

Öyleyse biz de bu ipucunu yakalayıp sonuca gidelim;

5 Aralık’ta vizyona girecek Muro-Arog rekabetinde Muro’nun maça 1-0 önde başladığını yazmıştım geçen ay.

Hem bloglardaki Muro fanları sayesinde hem de Kurtlar Vadisi’nin etkisiyle...

Ancak filmlerin fragmanları ortaya çıkınca durum 1-1 oldu.

MURO (5 Aralık): Kurtlar Vadisi Irak’tan sonra çok ucuza kotarılmış bir iş olduğu gözüküyor. Muro’nun devrimci testislerinin yanmasıyla, Çeto’nun Rus kızlarla aklının başından gitmesiyle 90 dakika nasıl geçecek acaba?

AROG (5 Aralık): Para, emek ve ciddi prodüksiyon kendini hemen belli ediyor. Dört teaser içinde en komiği Arif’in dinozorla burun buruna geldiği sahne. Diğer teaser’lar ise filmin komedi dozunda soru işareti yaratacak türden...

OSMANLI CUMHURİYETİ (21 Kasım): Camide Prada’larını kaybeden, sarayda segway’le dolaşan bir padişah, Antep St.Germain’le eşleşen bir Fenerbahçe... Eğlenceli bir film gibi duruyor ama ikinci bir Kahpe Bizans olması zor gözüküyor...

DESTERE (21 Kasım): Hele ki sinemada Testere 5’ten önce rastlarsanız tam absürd oluyor. Trakya şivesiyle testere zulmü bir araya gelirse ne olur üzerine bir komedi. Geçen yıl Kutsal Damacana’nın yaptığı sürprizi yapabilir.

ISSIZ ADAM (7 Kasım): Çağan Irmak’ın dokunaklı aşk hikayesini iyi yansıtan bir teaser olmuş. İlk olarak Çağan’ın laptopunda izledim bu fragmanı, sinemada ince işçilikli halini gördüm daha iyiydi. Yılın aşk filmi mi geliyor yoksa...

En Sonunda Bu da Oldu .. Krız En Çok Kazanan Dizi Olan Kurtlar Vadisi nide Vurdu .. Kanal Yapım Şirketine Ödeme Yapmadığı İçin Bu Hafta Dizi Yayınlanmıyor Haberleri Dolaşıyor Heryerde .. Peki Bu Durum Kanal İle Yapım Şirketi nin Arasını Açar mı ?

İşin Aslı Bunu Bizde İlerleyen Haftalarda Görecegiz .. Eğer Bu Durum Devam Ederse Tabii Böyle Bir Açılma Söz Konusu Olabilir Ama Bu Durumun Son Bulması da Herşeyi Normale Döndürebilir .. Olursa Kim Kaybeder ? Sorusu da Akıllarda Yer Etmiyor Değil.. Bu Durumda Bana Göre Hem Kanal Rayting Kaygısı Yüzünden Büyük Bir Dizisini Kaybedecektir .. Hem de Yapım Şirketİ Dizisini Efsaneleştirdiği İzleyicisini Alıştırdığı Ekranını Kaybedecektir .. Bu da Tabii ki Kurtlar Vadisi ne Zarar Verecektir ..

Herşeye Rağmen Bu En Kötü Senaryoydu .. Umarız Böyle Birşey Gerçekleşmez ..

KurtlarVadisi-Pusu.Com
KurtlarVadisi-Pusu.Net

Mevcut krizden dolayı Panafilm den indirim isteyen Show Tv hayır yanıtını aldı. Ve Pana Filmin Atv ile Görüşmelere başladığı ve Prensip olarak anlaştığı iddiaları dolanmakta. Peki siz Kurtlar Vadisi Pusu' nun alıştığımız ekranlarda yani Show Tv' de kalmasınımı istersiniz yoksa yeni bir kanalda daha iyimi olur dersiniz? Anketimizde oyunuzu kullanın ve belli bir kesimin sesini duyuralım.

Show TV indirim istedi,Atv yolunda ile görüşmeler başladı...

Ekonomik kriz daha televizyon piyasasında kendini tam anlamıyla göstermiş değil.

Daha doğrusu kanal yönetimleri-yapımcılar sektör bunu hissetmeye başladı da seyirciye yansıyan bir şey yok henüz...

Kasım ayıyla birlikte tekrar diziler dönmeye başlayacak, yapımlar sona erecek ve seyirci de ekrana kriz geldiğini çok daha iyi anlayacak.

Kanallar bir süredir yapımcılarla indirim pazarlığında zaten...

Bu pazarlık geçenlerde Kurtlar Vadisi’in yapımcısı Pana Film ve Show TV arasında da yaşandı.

Show TV pek çok yapımından olduğu gibi kriz nedeniyle Kurtlar Vadisi ekibinden de bölüm başı indirim yapmasını istedi.

Sonuç olarak bir şeyler değişiyor, alışkanlıklar terk edilmek zorunda bırakılıyor.

Pana Film yöneticileri ise indirim yapmayacaklarını kesin bir dille söylediler Show’a...

Öğrendiğim kadarıyla iş biraz çıkmaza girmiş ve Kurtlar Vadisi de bu aşamada gidebilecekleri tek kanalla (Diğer büyük kanallar o parayı vermeyeceği için) atv ile dirsek temasına geçmiş.

Kurtlar ekibi dün de atv yönetimiyle görüşme halindeydiler. Maliyet Yüksek, sonuç kanal değiştirmek.

Kriz ekranda pek çok şeyi olduğu gibi belki Kurtlar’ın da yolunu değiştirecek...

Kurtlar Vadisi Neredeyse 6 Senedir Bizi Etkilemeyi Basaran Bir Dizi..Peki Bu Dizi Ne Var da Biz Bu Kadar Etkileniyoruz ?

Kurtlar Vadisi Bizi Etkilemeyi En Basından "Bu Bir Mafya Dizisidir" Sloganı Ile Başardı. Türk İnsanı Malum Sılahı Ve Takım Elbiseli İnsanları Sever . Tabii Sevecan Psikopatları da..Kurtlar Vadisinde Bu Saydıklarım Vardı Evet..Buraya Kadar Delikanlıların Izleme Sebebi Dogdu. Ama Kurtlar Vadisi Oyle Bır Yapımdı ki Aşıkları Bile Dusunmus Kendine Çekmişti ..Neydi O Öyle Herkesın Aklına İşlenen , Hatırlarda Kalan Elif-Polat Aşkı .. Buyrun İşte Aşıklarda Etkilendi Diziden .. Geriye Kaldı İhtiyarlar Ve Düşünmeyi Seven İnsanlar .. Onları da Düşünmüşlerdi .. Dizi Gercek Olaylar Üzerine Kurulunca , Gercekler Anlatılınca Bızım Düşünen Halkımızda Kendini Bu Diziye Kaptırdı ..Vatan Millet Sevgisini Aşılaması da Cabası Oldu.

Evet Goruldugu Gibi Kurtlar Vadisi Tüm Kesimi Etkiledi Ve Etkilemeye Devam Ediyor , Hala Tüm Kesime Hitap Ediyor ..

Vadi'de kriz

Global kriz dizileri de vurdu. Kurtlar Vadisi Pusu, kanaldan alacaklarını tahsil edemediği için önümüzdeki hafta tekrar bölümüyle yayınlanacak. Diziye bir süre ara verilebileceği de söyleniyor




Türk televizyonlarında 1 ay öncesine kadar sayısı 60'ı bulan televizyon dizileri, yaşanan ekonomik krizle birlikte 45'e kadar indi. Yapımcılar ekonomi politikası uygulamaya çalışıyor. Reytingi yüksek olan Binbir Gece Dizisi indirime giderek kaldırılmaktan son anda kurtuldu. Türkiye'nin en çok seyredilen dizileri arasında yer alan Kurtlar Vadisi Pusu da, yayıncı kanalı Show TV'den alacağını alamadığı için önümüzdeki hafta tekrar bölümüyle yayına girecek.

Sorun aşılamazsa dizinin yayından kalkabileceği de söylenenler arasında. Dizinin yapımcı şirketi olan Pana Film yetkilileri ise gazetemize, “Şu an için sadece dizinin önümüzdeki hafta yayınlanacak bölümünün tekrar olacağını söyleyebiliriz. Bunun dışında konuşmak doğru olmaz” açıklamasını yaptı.

Bölüm başına 1 miyon Dolar gelir getiren Kurtlar Vadisi, aynı zamanda Türkiye'nin en yüksek bütçeli dizisi.


SAPIR SAPIR DÖKÜLÜYORLAR

Televizyon eleştirmeni Yüksel Aytuğ durumu “Daha önce diziler televizyonları iflasa sürüklüyor demiştim. Neyse ki önlem alıyorlar. Bu izleyici açısından yeni bir dönem demektir” sözleriyle değerlendirdi. Bir diğer televizyon eleştirmeni Bekir Hazar ise, “Reklamverenler paralarını reklama yatırmayacak. Daha çok dizi yayından kalkacak” yorumunu yaptı. Kriz nedeniyle Atv'nin Servet Avcısı, Gurbet Kuşları, Gonca Karanfil, Elif, Kanal D'nin Düğün Şarkıcısı, Konuşa Konuşa, Cesaretin Var mı Aşka dizileri yayından kaldırıldı. Star ve Fox da dizilerini kaldırma yoluna gidiyor.

Binbir Gece indirim yaptı

Bergüzer Korel ve Halit Ergenç'in başrollerini paylaştıkları Binbir Gece Dizisi de krizden etkilenen yapımlardan biri oldu. Ekonomik ömrünü tamamladığı düşünülen dizi, indirim yaparak yayından kaldırılmaktan kurtuldu.

“Kurtlar Vadisi”ni tebessüm ederek izleyecek Sean Penn, “Üç Maymun” karşısında apışıp kalıyor. Ceylan’ın minimalizmi şartların değil, bilinçli bir seçimin sonucuymuş gibi algılanıyor (gerçekten de bilinçli bir seçim olması bunu değiştirmiyor). Özetle: Amerikalı olmayan sinemacıların zengin görünmek için yapmaları gereken, düşük bütçeli filmler çekmek.

Beceriksiz kurtların sessizliği.


Kurtlar Vadisi Pusu'da Memati ile Abdülhey'in beceriksizlikleri artık tahammül boyutun aştı. Geçen sezon giriştikleri tüm eylemleri başarısız kalan, ellerindeki adamları kaçıran ikili, Polat Alemdar'dan fırça üstüne fırça yemişti. Baktım, yeni sezonda da değişen bir şey yok. Memati, İskender Büyük'ü bir türlü öldüremedi. Önce silahla vurmak istedi, olmadı. Üzerine bomba bağlayıp, patlatmaya çalıştı, beceremedi. Abdülhey, asker üniforması giyip, İskender'i kaçırmak istedi ama sonuç fiyasko oldu. Neyse ki, Polat bir yolunu bulup, kaçma girişimi başlattı da "Kuzuların Sessizliği" haline gelen Kurtlar Vadisi'ne biraz hareket geldi. Bu arada iki bölümdür dikkatimi çekiyor. Polat, yanan evden kurtulmak için lavabonun alt kısmını söküp, duvara vurarak betonu delmişti. Bu kez de klozeti beton zemine vurarak, kendisine kaçacak delik açtı. Ben hayatımda böyle sağlam banyo gereçleri görmemiştim. Hani o büyük demir güllelerin yerine vincin ucuna assan, vura vura gökdelen yıkarsın! Diğer yandan, Veli Küçük ile İskender Büyük'ün davaları aynı tarihte başladı. Silivri'de izdiham var, yer yerinden oynuyor. Ama İskender'in davasının görüldüğü yerde Allah için bir tane kokoreççi bile yok!.. Duruşma salonu deseniz son derece ferah. Silivri'ye sığmayan Ergenekon duruşmalarının bu salona alınmasında büyük fayda var... Bir de şu kostüm meselesi kafamı kurcalıyor. Polat'ın ekibinde kostüm sorumlusu her kimse alnından öpmek istiyorum. Polis, asker ve sağlık görevlisi kostümleri "anında" bulunuyor. Dakikasında ambulans, 10 dakika sonrasına helikopter temin ediliyor. E Nevzat, Pürmüz ve Eren de Hakkın rahmetine kavuştuğuna göre, bu ayak işleriyle kim ilgileniyor? Sanırım Pana Film'in prodüksiyon ekibinden "gizlice" yardım alıyorlar!..

Kurtlar Vadisi Pusu'daki ağır şeker hastası İskender Büyük'ü iki haftadır cezaevinde pirinç pilavına kaşık sallarken görüyorum. Bence aşçının, onun yemeğine ilaç karıştırmasına hiç gerek yoktu. Zira aşırı nişasta yüklemesinden adam zaten komaya girecekti!..

Berlin Duvarı’nın 1989 yılında çöküşünün ardından, 1990’lı yıllardan itibaren hemen her alanda sıkça karşılaştığımız küreselleşme sözcüğü, günümüzde sadece ekonomik bir kavram olarak değil, içinde bulunduğumuz uluslararası sistemi tanımlamak için de kullanılmakta. Küreselleşme, ekonomiden siyasete, sosyal politikadan kültüre, hemen hemen yeryüzünün her alanındaki değişimi ifade ediyor. Bir anlamda “sihirli” bir sözcük... Ünlü sosyolog Peter Burger’ın deyimiyle, Alman kömür endüstrisindeki gerilemeden, Japon gençlerinin cinsel alışkanlıklarını açıklamaya kadar geniş bir alanda kullanılan bir “klişe”.
Burger’ın görüşlerine paralel bir biçimde adeta geçmiş ve geleceğin kapılarını açacak anahtar bir kavram olarak görülen küreselleşmeyi Bauman: “Parolaya dönüşmüş moda bir deyim” olarak değerlendirmiş. Kavram olarak “Küresel” (yani global) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse bile, küreselleşme, oldukça yeni. İlk olarak 1960’larda ortaya çıkan küreselleşme kavramı, 1980’lerde sıkça kullanılmaya başlandı. 1990’lara gelindi, baktık ve gördük ki, bilim adamlarının önemini kabul ettiği anahtar bir sözcük haline gelmiş “Küreselleşme”.
Evet, globalleşme ya da küreselleşme, son yıllarda çok sık kullandığımız kavramlardan biri. Globalleşme, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve milli sınırları aşarak, dünya çapında yayılmasını ifade ediyor. İktisadi alanda hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde benimsenen iktisadi sistem ve buna bağlı olarak uygulanan iktisat politikaları, giderek benzerlik göstermekte. Bu arada, reel sosyalizmin çöküşü ile birlikte dünyada liberal ekonomik düzen, yani serbest piyasa ekonomisi de giderek globalleşti. Tüm dünyada kamu ekonomisinin görev ve fonksiyonları yeniden tanımlanmaya çalışılmakta. Devletin sınırlanması ve küçültülmesi ve bu şekilde piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılması görüşleri önem kazanıyor. Dünya ticareti giderek serbestleşmekte.
“Değişen Dünya”ya ilişkin görüşler ha bire değişirken, değişmeyen tek gerçek, sermayenin uluslararası bazdaki sömürü düzeni olarak kalması. Değişim adına politika yapanların çıkış noktaları, ne dünya nüfusunun yüzde 75’inin yoksul oluşu, ne de savaşların insanlık üzerinde bıraktığı korkunç sonuçlar. Bilim ve teknolojinin ise, gün geçtikçe büyük değişimlerle yeni mesafeler aldığı elbette bir gerçek.
Ancak, bu değişim, dünyada yoksulluğun asgari düzeye indirilmesi için midir, yoksa söz konusu teknolojik yenilenmenin savaş sanayiine angaje edilerek, sömürünün azami duruma yükseltilmesi için midir, bir türlü yanıtlanmıyor. Esasen, yanıt da aranmıyor. Bugün, dünyada devam etmekte olan savaş gerçeği, sanırım düşüncemi doğrulamakta...
Şu noktaya da işaret etme gereği var: Bir yanda dünyadaki sömürü ve baskı düzeni en acımasız bir şekilde devam ederken, diğer yandan da sermayenin meşruiyetine “ideologluk” yapan birçok yazar-çizerin “ideolojilerin yabancılaşması” iddiaları, günümüzde artık bir trent haline geldi. Bugün, ne yazık ki, sol cepheden ve sol kimlikten de birçok kişi, “değişim” tartışmasına taraf olurken; nasıl bir “değişim” sorusu hep yanıtsız bırakılmakta. Sonuçta bilinçli-bilinçsiz, en genelde “ideolojilerin yabancılaşması” tartışmalarına fetva verilmekte. Ve özetlemek gerekirse: kapitalizmin gelişmesiyle sermaye küreselleşmekte. İşte bu anlamdaki küreselleşme, televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde sıkça boy gösteren bir konuyu da beraberinde getiriyor: Maço erkekler, aşiret kültürü, kabadayılık...
Ekranlarda gözden kaçmayacak kadar çok abartılan “Deli Yürek” gibi, “Asmalı Konak” gibi, “Berivan” gibi, “Azad” gibi, “Kurtlar Vadisi” gibi diziler, acaba bize yansıtıldığı gibi gerçekten çok mu talep görmekte? Bu diziler hangi temeller üzerine oturtuluyor? Televizyona, televizyonculara ne olmuştur da aşireti keşfetmiştir?
Talep görme unsurundan başlayacak olursak, puşili yerli dizilerimiz, gerçekten “rayting” rekortmeni olmuştur. Uzmanlar eli silahlı, mert, namuslu, haksızların karşısında yer alan kabadayılarımızı ya da farklı alana taşınmış ağalarımızı nasıl açıklıyorlar, şimdiye kadar hiç okumadım, merak da ediyorum ya, neyse!.. Esasında beni ilgilendiren özde bunlar değil. medya maçoluğa neden destek veriyor, ben bunu merak ediyorum. Bu diziler, televizyon kanallarının sermayesine ne çeşit bir rant getiriyor, merak ediyorum. Kabadayılığın toplumsal normları tehdit edici olması gibi ürkütücü bir yanı varken, medya toplumsal normları yıkmak mı istiyor? Bu, devlete karşı çıkış mı, yoksa rant kavgası mı, merak ediyorum.

Sayıca az da olsa tepkileri not etmişim. RTÜK’ün, “178 alo rtük” hattına, bedensel şiddet için 256, sözel şiddet için 143 olmak üzere, toplam 399 başvuru gelmiş. Yani izleyici pek de tepkisiz değil. Bakın, konu başlıkları aynen şöyle: “Dizilerdeki mafya ve çete gibi kanun dışı ilişkiler birer güç belirtisi gibi gösterilip, özellikle çocuk ve gençlerimiz üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır.” “Televizyonlardaki haber bültenlerinde şiddetle ilgili konular çok sık ekranlara gelmektedir.” “Dizi ve filmlerde şiddet unsuru aşırı kullanılmaktadır.” “Televizyon kuruluşları programlarındaki şiddet öğesine karşı önlem almalıdır.” “Medyada yer alan şiddet görüntüleri, toplumsal barışın tehlikeye düşmesine neden olabilir.” “Televizyonlardaki film ve dizilerde kabadayılık gibi kanun dışı güç odaklarının haksız kazançlarla ilgili özendirici olabileceği unutulmamalıdır.” “Çoğu dizi ve filmde hukuk yerine mafyanın üstünlüğü anlatılmaktadır.”
Bu başlıklara bakıldığında, bana sorarsanız, akılda tutulması gereken iki nokta var: Haksız kazanç ve hukuk yerine mafyanın üstünlüğü! Eğer televizyon dizilerinin bu ölçüde bir ahlak yıkımı aracı olduklarını düşünüyorsak, sistematik davranıp, bu türlerin ortaya çıkışına olanak veren, onları ortaya atan ya da kanalında gösteren iktidar sahiplerine bakmamız gerekiyor. Sosyolojik ya da psikolojik etmenli bir çok bozukluk doğması, toplumsal varlıklar olan biz insan doğasına hiç de aykırı değil. Olabilir ve düzeltilmesine çalışabiliriz. Ancak asıl buz dağının ardındaki sorun, medya örgütlerinin başında bulunan insanların, neden bu türe bu kadar yatırım yaptıkları. Bir ayağı “rayting” desek bile, bence bu çok kısır bir neden.
İnsanın aklına kabadayılık ile hukuk karşıtlığı ya da toplumsal normlarda çöküntü gibi korkutucu gelişmeler geliyorsa, bu “örgütlü suç, medyanın parçası mı” sorusunu da çağrıştırmakta. Bugün, işadamı görüntüsü altında “baba” denilen çağdaş kabadayılar, kamuoyunu baskı altında tutabilmek adına, medya ile yakın temas içinde. Çünkü, güçlü olmak için bellerine sadece silahlarını takmaları artık yetmemekte. Kullandıkları araçlar, günümüzde artık farklılaştı.
Şimdi sorarım size: “Paparazzi” olarak tanımlananlar, neden herkesin özel hayatını bıkkınlık getirecek derecede irdeler de, gerçek kabadayıların yaşamlarına hiç mi hiç dokunmaz? Ben şahsen, güzel mankenler hakkında öğrendiğim tüm gereksiz ayrıntıların yanı sıra, yer altı dünyamızın saygın mı saygın kabadayılarının yaşamları hakkında da bilgi sahibi olmak istiyorum. Çok merak ediyorum ve magazin gazetecilerine, beni bu haktan mahrum bırakmamaları için yalvarıyorum. Şu ana dek hangisinin adını, örneğin “takıcı, bu akşam şurada bakıcı ile yemekteydi...” diye basit bir olayda duydunuz? Duyamazsınız. Dikkat buyurun, bu elekten geçirilmişlik, saman altı bir birlikteliğe gidiyor. Son sözüm şu: Sonuçta her alan, ama her alan sermayenin koruması altında. Yazık, ama gerçek bu...

;;