DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası 1995 ve 1999 yılında yapmış olduğu “üye kimlik araştırmasını” 2008 yılında da tekrarladı. Bu köşenin kahramanı işçi Recep’in kim olduğunu önemli ölçüde ortaya koyan bu araştırmadan hareketle işçi Recepleri yakından tanıyalım istedim. Recebi tanımaya başlamadan önce bu değerli araştırmada emeği geçen herkese teşekkür borcumu yerine getirmek istiyorum. Sağolsunlar. Gelelim bizim işçi receplere.
Neden işçi ayşe değil de işçi Recep olduğunun yanıtını Metal iş kolunda çalışan işçiler veriyor. En azından bu işkolunda Birleşik Metal İş üyesi işçilerin %96.4 gibi ezici bir kesimi erkek. Dolayısıyla işçi Recep’in temsili gücü hükümetin temsili gücünden de yüksek.
İşçi Receplerin çoğunluğu doğduğu yerde doyamadığı için göç etmiş gurbetçi. Her yüz işçi Recepten 54,1 çalıştığı şehrin dışında doğmuş, her yüz işçi Recepten 52.7 si çalışmak amacıyla doğduğu şehirden göç edip çalıştığı şehre gelmiş.
Receplerin yarısı işçi oğlu işçi. Diğer yarısı ise çiftçi, memur, esnaf ve diğer olarak dağılmış. Yani Rahmetli Cem Karaca’nın “işçisin sen işçi kal” sözü 2008 Türkiye’sinde babadan oğla geçmeye devam ediyor. İşçi Recep oğlu İşçi Recepler çoğalmış. İşçi Receplerin sadece %15’nin eşi çalışıyor, yüzde 85’nin eşi ise çalışmıyor.
Receplerin çoğunluğu halen bir ev sahibi olamamış kiracı. Sadece %28,5’inin evi var, %35,9 gibi çok büyük bir kesimi ailesinin evinde kalırken, %33,9u kiracı. Yani her yüz recepten 34’ünün konut sorununu devlet yerine aile çözüyor. Yaşasın aile dayanışması.
İşçi receplerin olmazsa olmaz eşyalarının arasında %96,6 ile televizyon gelirken onu ikinci olmazsa olmaz olarak cep telefonu takip ediyor. Receplerin 94,7 sinde cep telefonu var. Yani işçi Recepler iletişime çok önem veriyor telefon olmazsa olmazlar arasına giriyor.
İletişime çok fazla önem veren işçi recepler iş okumaya gelince cep telefonu konusunda gösterdikleri duyarlılığı göstermiyorlar. Sadece % 33 her gün bir günlük gazete okuyor. Okunan gazetelerin yaklaşık %35i popüler, yüzde 29’u da bulvar gazetelerinden oluşuyor.
Gazeteden kitaba doğru döndüğümüzde durum vahim. İşçi Receplerin yüzde 62,6’sı son altı ay içerisinde hiç kitap okumamış. Son altı ay içerisinde sinemaya gidenlerin oranı yüzde 28,3 iken son altı ay içerisinde tiyatroya gidenlerin oranı sadece yüzde 6,3 düzeyinde kalıyor.
Kitap, sinema, tiyatro gibi etkinliklere mesafeli olan işçi Receplerin en sevdiği dizi sıralamasında yüzde 41’le Kurtlar Vadisi ilk sıraya otururken onu %27.6 lık bir oranla Avrupa Yakası izliyor.
Bir dostun deyimiyle işçi Recepler Kurtlar Vadisi dizisiyle Türkiye gerçeğini öğreniyor,(!) Avrupa yakası dizisiyle de eğleniyorlar.

Genç işçi Recepler Galatasaraylı, yaşlılar Fenerbahçeli. Galatasaraylılar fenerlileri burun farkıyla geçiyor. Galatasaraylıların oranı %32, Fenerbahçelilerin oranı %31,1 üçüncü sırada yer alan Beşiktaş epey geride kalmış, Beşiktaşlıların oranı %17,8.
Recepler için yaşam pek kolay geçmemiş, kolayda geçmiyor. İşçi Receplerin yarısı en az bir kez işsiz kalmış(%50,3). İşsiz kalmanın en yoğun olduğu il KOCAELİ.
Her yüz işçi Recep’den 67’si taşeron yanında çalışmış. Her yüz işçiden %46.7’sinin sigortasız çalışması olmuş. Yüzde 56,6 ‘sı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Köyden destek gelir de artık tarihe karışmış. Köyden gelir elde ettiği toprağı olan işçi Recepler sadece %14,6 oranına düşmüş, %85,4’ü ise artık köyden herhangi bir gelir elde etmiyor.
Üstüne üstlük İşçi recepler borçlu. Borçlu işçi Receplerin oranı yüzde 81’e ulaşmış durumda. Kredi kartı borcu %36,7 ile ilk sırada yer alıyor.
İşçi Receplerin çoğunluğu (%34,4) Türkiye’nin öncelikli sorunun terör olduğunu düşünüyor. Sorun sıralamasında ikinci sırayı enflasyon ve yaşam pahalılığı, üçüncü sırayı Güneydoğu sorunu alırken işsizlik dördüncü sırada yer buluyor.
İşçi Receplerin %43’ü kendisini ait olduğu sınıfa göre tanımlayıp, mevcut siyasal düzeni% 64 oranında kötü olarak tarifleyip düzene karşı olduğunu belirtiyor.
Şimdi sıkı durun, işçi Receplerin %64 düzene kötü demesine karşın iş politik görüşlere gelince milliyetçi ve/veya muhafazakar olarak kendisini tanımlayanların oranı %43 ile birinci sırayı alıyor.
İkinci sırada yer alan Sosyal demokratlarla milliyetçi muhafazakarlar arasında neredeyse üç misli fark var. Sosyal demokratlar sadece %15. Üçüncü sırada %13 le İslamcılar geliyor, onları %9 la ülkücüler takip ederken, kendisini milliyetçi sol olarak tarif edenlerle Sosyalist Komünist olarak tarif edenler %5 lik dilimde eşit oranlarda yer alıyorlar.
Ülke sorunlarının çözümünde en çok kime güveniyorsun, onlara 10 üzerinden puan ver denildiğinde işçi Recepler en çok güvendikleri kurum olarak Orduyu işaret edip Orduya 10 üzerinden 7,5 veriyor. İkinci sıraya koydukları sendikalara verdikleri puan 5,4.
Araştırmanın başka detayları da var. Doğal olarak hepsini bu köşeye almam olanaklı değil. Merak edenler Birleşik Metal İş sendikasınca basılan araştırma kitabına bakabilirler. Ama kısaca özetlemek gerekirse karşımıza; çoğunluğu düzenden hoşnut olmayan, düzeni kötü olarak nitelendiren, milliyetçi muhafazakar, en az iki kuşaktır işçi olan, sorunların çözümünde en çok orduya güvenen, cep telefonsuz yapamayan, Galatasaray’la Fenerbahçe’den vazgeçmeyen, kitap, sinema, tiyatro gibi faaliyetlerle arası pek hoş olmayan, borçlu, yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışan işçi Recep tipi çıkıyor.
Büyük şair Hasan Hüseyin’in dizeleriyle noktayı koyalım;
“ Bu ne beter çizgidir bu /Bu ne çıldırtan denge/ Yaprak döker bir yanımız/Bir yanımız bahar bahçe”

0 Comments:

Post a Comment