Kimileri; “Türkiye, bu yapım ile dünya sahnesine çıktı” dedi, kimileri yaşayamadığımız “dik durma” özlemimizi, oradakiler ile “özdeşleşerek” bulduğumuzu iddia etti...

Bazılarımıza göre özellikle “Kurtlar Vadisi Irak” filmi, ABD tarafından “Müslüman-Hıristiyan çatışmasını körüklemek için” yapıldı, kimileri ise “altında sadece maddi kaygılar” buldu...

Sevgili dostlar, “kim, neden, nasıl?” gibi sorulara girmeden, film içinde geçen bir sahneden yola çıkarak, bilerek-bilmeyerek yapılan “Türk halkına yönelik ciddi bir ekonomik dezenformasyondan” bahsetmek istiyorum...

İlk etapta seyretmeyenler veya unutanlar açısından bir sahneyi tarif etmemde yarar var: Kahramanımız Amerikalı görevli ile tartışıyor ve bu sırada Amerikalı’nın ağzından şu tip bir cümle çıkıyor: “...Donunuzun lastiğine kadar biz vermiyor muyuz? Neden üretemiyorsunuz? Ha bire bizden para istiyorsunuz? Birbirinizi soyuyorsunuz? Ne zaman para istediyseniz gönderdik? Artık size bakmaktan sıkıldık...”

İfade çok açık ve Türk halkına doğrudan mesaj veriyor: “...Sizler üretemeyen asalak bir toplumsunuz, biz para veririz, siz harcarsınız üstelik bu parayı da paylaşamaz birbirinizi soyarsınız...”

Bu cümle, senaristin “ekonomi bilgisizliğinden” ve/veya “bilinç eksikliğinden” kaynaklanmıyorsa; tamamen yanlış bilgiler ile dolu, bir milletin bilinçaltına verilebilecek “kasıtlı mesaj içeren” net bir “dezenformasyon”...

Nedenine gelince...

“Dünya kapitalist sistemini yönetenler”; Türkiye’ye, bugüne kadar hiçbir dönemde, aldıklarından fazlasını, “hatta aldıklarının onda birini” bile vermediler...

İnanmıyorsanız, elimizde sağlıklı veri seti olan “1980-2006” arası döneme bakalım;

- Türkiye 1980-2006 sonu arasında 450 milyar dolardan fazla faiz ödedi...

450 milyar faiz ödediğimiz dönemde, sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı...

Yatırım harcamalarımız son 26 yılda 2.5-3 kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz “75’ten”, dış borç faiz ödemelerimiz ise “19 kattan” fazla arttı...

İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi...

“Batırılan bankaların” (filmde “Birbirinizi soyuyorsunuz o yüzden kalkınamıyorsunuz” dediği kısım) maliyeti 1980-2005 arasında 44 milyar dolar olurken, ödediğimiz faiz 450 milyar dolar ile banka faturasının 10 katından fazla oldu...

Sevgili dostlar, bunlar sadece son 25 yıl içinde ‘bize baktığını iddia edenlere’ödediğimiz faiz ile ilgili detaylar... Konunun bir de, Türkiye üzerinden ‘döviz-borsa-faiz’ üçgeninde kazanılan “sıcak para” tarafı var...

Bu noktada ’Neden kalkınamadınız?’ diye soran Amerikalı dostumuza; “Türkiye’nin sadece 2003-2007 arasında haftada bir milyar dolar faiz ödediği dönemler oldu” diyor ve ödediğimiz “faiz ile neler yapabilirdik” detayını sorgulamak istiyorum;

Bir günlük faiz ile her ilde henüz benzeri olmayan bir hastane yapılabilir...

Sekiz haftalık faiz ile hızlı tren; İstanbul’dan Van’a kadar gidebilir...

Haftalık faiz ile 10 tane yeni üniversite kurulabilir...

Dört haftalık faiz ile İstanbul-Konya arasına sekiz şeritli otoyol yapılabilir...

Bir günlük faiz ile her gün 1.000 öğrenciye bilgisayar dağıtılabilir...

Her iki haftada bir, İspanyol tipi orta sınıf bir uçak gemisi yapılabilir...

Sonuç: Yazıyı okuyunca aklınıza şu tip bir ifade gelebilir; borçlanmasaydık! Bıraktılar mı? 2000 yılında ’tam dibe vurduk, borçlarımızı yeniden yapılandıracağız’ derken, elinde “sürdürülebilir borç dinamiği” yazılımının “yeni versiyonu ile Kemal Derviş çıkageldi”; Türkiye 2001 sonrası tam olarak “Cumhuriyet tarihinin yüzde 50’si kadar” borçlandı...

Son söz: Bir millet, gerçekten hiçbir işe yaramadığına inandırılma yoluna ancak filmdeki bu cümle kadar iyi itilebilir...

0 Comments:

Post a Comment