DİLEK CİHAN GÜRAY
Kurtlar Vadisi’nin Laz Ziya’sı İstemi Betil, kirasını ödeyemediği için düştüğü üzücü durumdan kurtuldu. İyi bir aktör olduğunu; ancak pazarlık yapamadığını söyleyen sanatçı, şimdiye kadar kazandıklarıyla küçük de olsa bir ev almadığı için pişmanlık duyuyor.
Kurtlar Vadisi dizisinin Laz Ziya’sının “Nesriiiiiiin!” diye bağırıp mavi gözlerinin çakmak çakmak yanmasını hâlâ hatırlarsınız sanırım. Ve de Yüzüklerin Efendisi’nin Gandalf’ının büyülü sesini de... Bu iki önemli rol için tiyatro sanatçısı İstemi Betil’in başarısı tartışma götürmez. Sanatçının geçtiğimiz günlerde başına gelen üzücü hadise kapısını çalmamıza vesile oldu. Betil, borçları yüzünden ev kirasını ödeyememiş, ev sahibi ve esnaf ile papaz olmuştu. Ama neyse ki olaylar duruldu, borçlar ödendi. Üzüntüsü her halinden belli olan sanatçı, şimdilerde kenara köşeye ayırıp küçük de olsa bir ev alamamanın pişmanlığını yaşıyor. Ve o da her sanatçı gibi zor günlerinde yanında hiçbir sanatçı dostunun olmadığından, bir “alo” bile demediklerinden yakınıyor. Ama en çok da Laz Ziya karakterinin üzerine yapışmasından ve magazincilerin kendisini mafya babası gibi lanse etmesinden şikâyetçi. Oysa o sert görünümün ve tok sesin ardında yufka bir yürek ve romantik bir insan yatıyor.

Ekranlarda izlediğimiz gibi gerçekten de maddi sıkıntılar çektiniz mi, çekiyor musunuz?

Tabii çektik. Şöyle oldu, benim alacağım vardı adam iflas etti. Oynadığım bir oyunda. Öbürü kaçtı. Bir taraftan da ben iki dizi, bir film anlaşması yaptım. Ama hiçbiri başlamadı. Başka yere de gidemiyorum doğal olarak. Beklenmedik şeyler üst üste gelince bir sıkıntıya girdik.

Kiranızı ödeyemediniz ve ekranlar önünde üzücü şeyler yaşadınız...

O evi tutmamızı ve o eve taşınmamızı isteyen kişiden kazık yedik. Ayrı ayrı kira ödeyecektik, dubleks bir evdi. Biz de tamam dedik. Biz bir anda ev sahibiyle baş başa kaldık. Borçlarımız da vardı. “Şu anda elimizde para yok. Taşınacak parayı bulalım, taşınacağız.” dedik. Aslında taşınma anında yaşananlar bir organizasyon. Taşınacağımızı herkes biliyordu, zaten kaçacak olsak gece taşınırdık. Biz onlardan sadece zaman istedik. Sonra bütün borçları ödedik. Onlar kamera önünde biraz şov yaptılar.

Oraya kameraları kim çağırmıştı?

Bütün olay, sorun çıkarmak ve kameralar önünde bizi rezil etmekti. Ama polisler geldiğinde çok saygılı davrandılar. Hem bize hem de onlara. Beklediğimiz para da o gün gelmedi bize. Yoksa biz o gün herkesin parasını ödeyeceğiz, öyle gideceğiz diye ayarladık. Ama bekle bekle gelmeyince ev sahibinin eşi de bağırıp çağırmaya başladı. En sonunda da çekime gelen dostlara şunu söylediler: “Sizi biz buraya niye çağırdık ulan?” Sonra da muhabir çocuğa saldırdılar. Olayın organize olduğu burada ortaya çıktı. Ve ortalığı biz teskin ettik. Böyle enteresan bir gün yaşadık.

Bütün bu yaşadığınız sıkıntılarda alkolün etkisi var mı sizce?

Hayır yok. Alkolü severim; ama ben onu dozunda, güzel yerde, güzel şekilde almayı severim. Bir dönem gerçekten biraz fazla aldım. Ama artık dozunda, gerektiği yerde, gerektiği kadar. Kurtlar Vadisi döneminde bile arkadaşlar bana “Sen sette içki içiyorsun” derlerdi. Ben de “Evet, içiyorum” derdim. Ben öyle gizli gizli içersem alkolik derler, açık açık içersem çok içiyor derler. Ama bana ‘motor’ dendiği an farklı olurdum. Bir de sarhoş olacak kadar içmemeyi biliyorum.

Her insanın, başına gelen olaylardan çıkardığı bir ders vardır, siz de bu yaşadıklarınızdan sonra neler düşündünüz?

İnsana değer vermek çok güzel bir şey; ama değerinden çok değer vermemek gerekiyor. Shekespeare Jull Sezar’ın da güzel bir lafı var. Jull Sezar, Brütüs’e der ki: “Her dost dosdoğru dost olmuyor Brütüs.” Ve sonra da Brütüs son bıçağı Sezar’a vurur. Sonra da Sezar, “Sen de mi Brütüs?” der ve yere düşer. Bu kişi bana bu bıçağı vurmaya kalktı. Ama ben düşüp ölmedim, ölmeyeceğim de inşallah.

Şu an neler yapıyorsunuz?

Şu an yaptığım bir şey yok. Dün bir görüşme yaptım. İnşallah o başlayacak. Bir dizide oynayacağım. Bir de firmaların sağlamlığı çok enteresan. İş bağlıyoruz, sonra olmuyor; ama biz oraya bağlanmış kalıyoruz. İnşallah bu öyle olmaz.

Hangi firmayla nasıl bir projede yer alacaksınız?

Avrupa Film’le 10 gün sonra falan motor diyeceğiz. İki tane rol önerdiler. Ben de ‘Hangisi olursa olsun? siz seçin’ dedim. Ben her rolü oynarım, önemli olan aktörlüğümü gösterebilmem. Hem değişik rol oynamayı seviyorum. Hep illa ki mafya babasını oynamayacağım. Tiyatroda zaten her rolü oynadım.




--------------------------------------------------------------------------------


Oyunculuğumu konuşturuyorum ama pazarlık yapamıyorum


Yapımcılardan aldığınız para nerelere gidiyor?

Biz çok almıyoruz diğerleri gibi. Belki birkaç kişiye çok iyi paralar veriyorlar; ama biz öyle değiliz. Biz oyunculuğumuzu konuşturuyoruz. Ben zaten pazarlık yapmayı bilmem de, sevmem de. Yıllarca devlet tiyatrosunda görev yaptım, kimseyle pazarlık yapmadım ki.

Kurtlar Vadisi’nden iyi kazanıyordunuz ama değil mi?

O dönemde benim ölçülerime göre kötü para kazanmadım. Ama benim annelerinden ayrıldığım iki tane kızım var, bir de onlara yardım etmek durumundayım. Bana “ev al” dediler, “sonra alırım” dedim. “Biraz bankaya para koy” dediler, “sonra koyarım” dedim. İki genç kızım var, onların cebine üç kuruş koymadan hiçbir yere yollayamam. Benim evladım onlar, elimden geleni yaptım, yaparım, yapacağım da.

Milyar dolarların döndüğü bu film piyasasında içinde bulunduğunuz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu piyasa enteresan bir piyasa. Ben öyle yüksek fiyatlarla iş yapan bir adam değilim. Ama benim fiyatım bile yüksek geliyor onlara. 300-500 milyona iş yaptırıyorlar. Örneğin bir reklam filmi için konuşuyoruz. ‘Ooo harika oldu, mutlaka kampanya olacak’ diyorlar. Aradan zaman geçiyor, bir bakıyorum ikincisini bir başkasına seslendirtiyorlar. Çünkü o kişi daha az alıyor. Ben de kalkıp bunlara ‘Beni niye aramadınız?’ diyemem. Ben daima çift kaşe aldım, kaşe neyse iki katını aldım, onun için beni çağırmıyorlar.

Peki aldıklarınızı değerlendiremediğiniz için kendinize kızıp hayıflanıyor musunuz?

Yanlış yapmışım tabii. Yani en azından küçük de olsa ucuza küçük bir ev alsaymışım. Ki bana çok söylendi bu. Ben hep daha sonra, daha sonra dedim. Ama keşke yapsaymışım.

kaynak: zaman

DEVAMI VE YORUMLAR İÇİN TIKLAYINIZ

0 Comments:

Post a Comment