Osmanlı Devleti, II. Abdülhamid, Ortadoğu, Musul, Kerkük, petrol, emperyalizm, Teşkilat-ı Mahsusa, İngiliz hegemonyası gibi konulara meraklı sinemaseverler için belki ilginç gelebilecek bir film Miras. Belki diyoruz; çünkü film, yıllarca üstü örtülmeye çalışılan tarihî bir gerçeğin kapılarını sinemanın diliyle aralamaya çalışıyor
Filmin başındaki sahneye hepimiz çok aşinayız aslında. Unutulması mümkün olmayan tarihî bir an cereyan ediyor. Osmanlı sarayında II. Abdülhamid Han'ın karşısındaki Yahudiler, Filistin'den toprak satın almak istiyor. Üstelik, emellerine ulaşırlarsa köşeye sıkıştırdıkları Osmanlı'nın tüm dış borçlarını ödeyip hazineyi de altınla dolduracaklarını söylüyorlar. Osmanlı padişahı oldukça mükedder. Karşısındakilere, yüzyıllardır bu toprakların zaten onların da vatanı olduğunu söyler. Ama onlar ısrarcı olunca tarihe geçecek şu ifadeler dökülür padişahın dudaklarından: "Kanla kazanılmış vatan toprağı, parayla değil; ancak kanla geri verilir."

Sultan, o bölgedeki arazilerle birlikte Musul ve Kerkük'ün içinde bulunduğu toprakları İngilizlerin de işgalinden korumak adına ülkesinde oldukça nüfusa sahip Hintli Gururaj'a devreder ve ondan zamanı geldiğinde bu arazilerin Osmanlılara geri verilmesini ister. İngiliz petrol şirketi, arsaların Gururaj'a devrinin bir sahte satış olduğunu fark eder; ama Hindistan'daki İngiliz çıkarları yüzünden bir şey yapamaz. Hintli, toprakları elinde tutabilmek için 99 yıllığına İngiliz şirketle anlaşır, kendi hissesine düşen parayı da Türkiye'deki bir şirkete aktarır, şirket de bu parayı Teşkilat-ı Mahsusa'ya ulaştırır. 2008'de anlaşma sona erecektir. Hintli mirasçılar toprakların işletmesini ya 99 yıl daha uzatacak ya da gerçek sahiplerine geri verecektir. Ama bu karar, İngiliz haber alma teşkilatını da yakından ilgilendirmektedir. Türk istihbaratı Teşkilat-ı Mahsusa ile İngilizler arasında amansız bir mücadele başlayacaktır.

Miras'ın basın bülteninde konu kısaca böyle; ama bültendeki bu zengin içeriği filmde yeterince göremiyoruz. Filmin aksiyon dozu oldukça fazla. Sahneler bir İngiltere'ye, bir Hindistan'a, bir Türkiye'ye gidip geliyor; ama her şeyin benzer mekânlarda dönüp dolaşması, bu gerçeği zedeliyor. Miras, çok can alıcı konulara temas ediyor. Musul ve Kerkük söz konusuysa ve filmin adı da 'Miras' ise bu, insanda daha başlangıçta bir ilgi ve heyecan uyandırmaya yetip artıyor. Bu adı ve misyonu taşıyan bir filmden daha fazlasını bekliyor insan ister istemez.

Aydın Sayman ile Tarkan Özel'in yönettiği, Gökhan Mumcu, Shweta Aggarwal, Suniel Shetty ve Levent Özdilek'in oynadığı Miras, bir gerçeği, hem de çok önemli bir gerçeği gündeme taşıyarak bir misyonu eda etmiş oluyor; fakat kendini konumlandırdığı yerde bir sorun yaşıyor. Bir tarih filmi mi, aksiyon mu, macera mı? Buna tam olarak karar verilememiş sanki. Ya da bunların hepsi bir arada verilmek istenmiş... Teknik kusurlar, oyuncuların rollerine oturup oturmaması ve diğer unsurlar bir yana belki de asıl, böyle bir konuyu filme çekme cesaretini önemsemek gerekiyor. Uzun yıllar bunun eksikliğini, ezikliğini yaşayıp durduk. Şimdi bu cesareti gösteren yapımcılar ortaya çıkmışsa, bir gün dört başı mamur filmler de yapılacaktır sanırız...


0 Comments:

Post a Comment