Haşim Kılıç’ın yerinde olsam kendisine atılan iftiraları ciddiye alırdım... Emre Uslu, KurtlarVadisi'ndeki Mizancılardan yola çıkarak Haşim Kılıç'ı uyardı.

APOLETİKA


Ulusalcı-İBDA-C ilişkisi

Kurtlar Vadisi Pusu’da iktidarı ele geçirmek için uğraşan ve İskender’in emri altında çalışan Mizancılar adlı bir grup var. İskender’in hapishaneden kaçmasını sağladığı bu grup, görünürde İslamcı bir kimliğe sahip ama İslam ile hiç ilgisi olmayan İskender’in darbe yapma isteği doğrultusunda her şeyi yapabilen bir örgüt.
Son günlerdeki Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı yıpratma girişimi nedense bana hep Mizancıları hatırlatıyor. Ergenekon örgütü ile dizideki adıyla Mizancılar arasındaki yakınlık doğrusu beni ürkütüyor.
Şöyle anlatalım: 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde Atatürkçü Düşünce Derneği lokallerinde patlayan bombalar 28 Şubat’ın organizatörleri lehine çalışmış ve halk irtica tehlikesinin acil ve önemli bir tehlike olduğuna o bombalarla “ikna” edilmişti. O bombalarda bu örgütün adı vardı.

Son dönemlere gelindiğinde lokalleri bombalanan ADD’ye yakınlığı ile bilinen ulusalcı gruplarla İBDA-C’nin arası o kadar sıkı-fıkı ki birlikte “medya bombaları” patlatıp karakter infazları yapıyorlar.
Tabii bu iki kesim arasındaki ilişki, operasyonel ilişkiden çok öte bir ilişki.

Şu satırlara bakalım: “Sevgili Gladio; Gerçek LOBİ’yi gizleyip; 2005’ten beri narko-kaçak kaynaklardan beslediğin bir kaç meczup ve şaibeli ismin yanına; AKP-Genelkurmay mutabakatı ile tasfiyesine karar verilmiş küresel planla senkron kadrolara karşı alt kadroların bilinçlenmesini/direncini arttıran bir kaç nitelikli ismi ekleyip torba yapmışsın. Torba’nın üzerine de “Ergenekon” yazmışsın ya yeter.” Bu satırların yazarı Ergenekon operasyonu çerçevesinde tutuklanan Behiç Gürcihan. Gürcihan’ın yazısının ulusalcı yayın organlarında yer almasını beklerdiniz değil mi? Oysa bu yazı Anayasa Mahkemesi Başkanı’na karşı operasyon başlatan “İslamcı” dergide yer aldı.


Bu size tek başına anlamlı gelmiyorsa bir de “İnançlı Vatansever Behiç Gürcihan gözaltında” başlığıyla kapaktan duyurulan şu haberi okuyun: “Aldığımız ‘sıcak’ bilgilere göre, sabah saatlerinde evine İstanbul Terörle Mücadele Ekipleri (Vatanseverlerle Mücadele Ekipleri) tarafından yapılan ‘operasyon’la Behiç Gürcihan gözaltına alınmıştır...” “...Behiç Gürcihan’ı, temsil ettiği kesimin samimisi ve Gerçek bir VATANSEVER olarak gördüğümüzün bilinmesini istiyor; EMPERYALİZMİN KÖPEKLERİ ile olan mücadelesinde gösterdiği ve göstermekte olduğu ‘dik duruş’ için kendisini tebrik ediyoruz!”

Şu satırlar da Gürcihan tutuklandıktan sonra aynı dergide yer aldı: “Açık istihbarat sitesi
sahibi ve kurucusu, emekli Tüm Gen. Sayın Ali İhsan Gürcihan’ın oğlu, anti-emperyalist direnişçi Behiç Gürcihan, ‘işgalci emperyalist ABD belgelerini ele geçirip, yayınlamak’ suçundan tutuklandı.” “...

Vatansever Behiç Gürcihan ne zaman TSK’ya ait ve Türkiye’nin haklarını koruyacak bir belge yayınladı? Hiç kimse böyle bir şey iddia edemez! Behiç Gürcihan, sadece ve sadece AB-D ve İsrail gibi emperyalist güçlerin Türkiye ve Ortadoğu üzerindeki emellerine ait belgeleri yayınlamıştır, bu da gayet tabii bir iştir, her vatanseverin yapması gereken!..”

Şu kapak haberine ne dersiniz: “Kurtuluş Savaşı Gayesine Ermemiştir.” Bu başlık Aydınlık ya da Türk Solu’nda çıkmadı. Terör örgütü listesine yer alan İslamcı grubun bir başka yayın organına ait.

Şu isimler de derginin röportaj yaptığı isimler: Hasan Köni, Behiç Kılıç, Avni Özgürel, Nihat Genç, İdris Arslan (Alparslan Arslan’ın babası), Serdar Akinan, Turan Çömez, Naci Kutluay, Alaattin Parmaksız, Uğur Civelek, Erol Manisalı.

Bilmem belirtmeme gerek var mı: bu derginin devletin terör örgütleri listesinin başında yer alan dinî motifli bir terör örgütünün yayın organı olduğu iddia ediliyor. Bu isimler istedikleri her yayın organına konuşabilirler. Benim merak ettiğim bu derginin ulusalcı duruşları belli olan bu isimleri neden tercih ettiği?

Aynı dergi bu köşenin yazarlarını TSK’ya şikâyet etmişti. O zaman “şu aymazlığa bak devletin ve TSK’nın terör listesinin başında yer alan bir terör örgünün yayın organı bizi TSK’ya şikâyet ediyor. Bu ne cüret diye düşünmüştüm. Yanılmışım.

En sonuncusu Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı hedef alan karakter infazları uzun süredir dikkatimizi çekiyordu. Sistem şöyle çalışıyor: “Mizancıların” dergisinden bir iftira kampanyası başlatılarak bir kişi ya da yayın organı hedef alınıyor. Sonra bu iddia fabrikatörün karanlık dergisinde yer buluyor. En son olarak da merkez medyanın önemli gazeteleri bu iddialara yer veriyor. Merkez medyanın bu iddialara yer verirkenki niyetlerini bilmiyorum ama –bilerek ya da bilmeyerek- bu kumpasın içinde yer aldıklarını söylemem gerekiyor. Bu süreç, bu köşenin yazarları için de aynı şekilde işledi. Taraf için de benzer süreçler devam ediyor. En son olarak da Anayasa Mahkemesi Başkanı hedef alınmış gibi.

Bu örgütü iyi bilen bir dostum “onlar bir dönem birileri tarafından belli bir amaç doğrultusunda kullanılmıştı” dediğinde dumura uğradığımı itiraf etmeliyim. Devletin terör listesinde yer alan bir örgütün bunca girift ilişkisine, ulusalcı yapılarla olan bağlarına ve dahası, dün bombaladıkları dernekle bu gün aynı safta yer almalarına aklım ermiyor.

Haşim Kılıç’ın yerinde olsam kendisine atılan iftiraları ciddiye alırdım...

samanyoluhaber

0 Comments:

Post a Comment