Yazmaktan elim yoruldu. Söylemekten dolayı da dilimde tüy bitti. “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulumaz. Taşıma suyla değirmen dönmez” Daha bunlar ve buna benzerlerle yüzlerce örnek atasözü yazabilirim. Hemen hemen tümü Düzcespor’un niye bu hale geldiğini, niçin bu hale getirildiğini, nasıl açmazlara sokulduğunu, niye kör kuyulara aratıldığını birebir karşılar. Düştüğümüz bu hale bugün gelmedik.Yılların yanlış politikalarının, hatalı iş yapmalarının, günübirlik önlemlerle işin içinden çıkma yöntemlerinin sonucunda bugünkü hale geldik. Gelde işin içinden çık! Kendini nasıl kurtaracaksın, nasıl düzlüğe çıkacaksın, bu bunalımı nasıl atlatacaksın bilemiyorum Koca Çınar, Koca Düzcespor?

Sene başında Hasan Aktürk hocam takımın başına getirildiğinde eyvah ki eyvah dedim. Bu konuda da ilerleyen günlerde bir köşe yazımı okurlarım anımsayacaktır. Hocamın bu işe ne bilgisinin, ne ekonomik gücünün, ne de deneyiminin yetmeyeceğini (hiçbir yalana, hiçbir ikiyüzlülüğe, padişahım çok yaşa klasiğinden uzak) delikanlıca yazmıştım. Diyeceksinizki yanındaki diğer kişiler ne iş yapar? Vallahi kongrede 20-30 kişi seçilir, onbeş gün sonra üçte biri, bir ay sonra üçte ikisi, sonuna doğruda tamamı bırakıp giderler. İşte bu kaçışın içerisinde geriye iki-üç tane cefakar, vefakar, özverili insan kalır. Onlara da Allah yardım etsin. İşte bu sene aynısı oldu ve aynı sonucu acılarını gördük, birlikte yaşadık, birlikte yaşıyoruz, birlikte de yaşayacağız. Freni, Bolu dağından inerken patlayan arabanın sonunu söylemeye, merak etmeye gerek var mı bilmiyorum. Şu anda aynı durumdayız.

Olağanüstü kongrede Sayın Aktürk yanıma geldi. Yanaklarımdan öptü. Yazımı çok beğendiğini, dürüstçe yazdığımı, gerçeklerinde bu olduğunu söyledi. İşte iyi insan olmak, yüce olmak, beyefendi olmak bu özelliklerle belli olur. Kimilerine, yoğurdun kara demeyi bırakın, gri deyinde görelim bakalım analar ne yiğitler doğuruyor. Biliyorsunuz KURTLAR VADİSİ denen ucubeden sonra dilimiz iyice bozuldu. Gerçi, yine de dilimizi eşek arıları sokacak kadar kötüydü ama bu dizi sayesinde (!) dibe vurdu. Hasan Aktürk’ün dışında bir olsaydı bana söyleyeceklerini bir bir sıralıyorum. “Hoca sen öldün, artık yaşayan bir ölüsün. Seni kurşun asker yapacağım. Seni pompalo manyağı yapacağım. Ölümü davetiyeyle çağıracaksın, mumla arayacaksın ama o bile çare olmayacak” Bir-iki örneği utanarak verdim. Bunu uzatacak olsan binlercesi birbirini kovalar. Hey gidi güzel ülkem hey! Hey gidi güzel Türkçem hey! Seni budaya budaya ne hale getirdik. Teşekkür, saygılar, lütfen gibi sözcükler rafa kaldırılalı hani oldu. Rafta o kadar uzun kaldılarki her yanları naftalin kokuyor. İşte böyle bir ülkede birisi çıkıp kendisini kınayanı, yerinleyeni hoşgörüyle karşılıyor ve teşekkür ediyor.

İşte bu yönetim, ben bu işi başaramıyorum deyince yenisini aramaya çıktık. Sanıyorum, yanılıyor da olabilirim. Mehmet Keleş’in ekonomik destek vereceğini söylemesiyle yeni bir yönetim kurulu kurduk. Kongredeki hava, seçimin güzelliği, insanların güvenilir olması ve buna benzer aranılan koşullara uyma görüntüleriyle yarınlara umutla bakmaya başladık. Başladık ama, kazın ayağının hiç te öyle olmadığını anlamamız gecikmedi. İteleyerek çalıştırdığımız araba teklemeye başladı. Akü zayıf, benzin az (hatta hiç yok) yağ desen dibe vurmuş arabanın perişanlığıyla düşe kalka gidişimiz durdu. Şu anda tükendik.

Elazığspor’dan alacağını istemeye giden İstanbullu bir futbolcu biliyorsunuz canını zor kurtarmıştı. Sopayla dövüldü, bıçakla ayağı bacağı çizildi. Muştayla yüzüne haritalar desenledi. Sonrada ayağı kaydığı için yere düştü. O nedenle bu hale geldi gibi kargaların bile güleceği bir ifadeyle sayın yöneticiler kendilerini savundular. İşte Federasyon bu gibi yanlışları önlemek için futbolculara olan borcu kendisi ödüyor. Ve sonrada gırtlağını sıkıp takımından alıyor. Düzcespor bu durumda. Futbolcular alacaklarını alamadıkları için kenti terk ettiler. Para yok, pul yok, geri dönün demeye yüzümü hiç yok. Üç-beş ay maaşını alamayan veya taksitleri verilmeyen futbolcunun mukavelesi (sanıyorum) fesh ediliyor.

Bir kere, iki kere on kere denedikten sonra 3. lige çıktık. Arabanın freni patladı beyler, efendiler, ağalar! Aman bize bir çare! Uçurumdan geri çıkmak çok zor.

Vallahi de billahi de çok zor.

0 Comments:

Post a Comment