Yazmış olduğumuz hayali senaryonun 9. bölümü forumumuzda yayındadır. Bölümün tamamını okuyabilmek için forumumuzu ziyaret etmeniz yeterlidir. İşte 9. Bölümden bir sahne....

Herkes Maskeleri Giyer…Evin Etrafında Korumalar Vardır…4 kişidirler…

Bütün Ekibin Elinde Susturuculu Silahlar Vardır…Polat Birini Vurur..Öteki Adam Arkadaşının Yere Düştüğünü Görünce Sülahına Sarılır Fakat onu Erhan
indirir…Diğer İkisini de Memati ..

Polat – Memati , Sen Arka Taraftan Dolaş..



Memati Kafasıyla Tamam İşareti Yapar.

Polat – Erhan Sen Burda Bekle Çıkan Olursa İndir.
Erhan – Tamam Abi.
Polat – Ali , Siz de Memati’nin Arkasından Gidin.

İçeride 5 Kişi Bulunmaktadır…

Polat , Kapının Kilidine Bir El Sıkar…Sonra Tekmeyle Kapıyı Açar.İçeri Girer… Memati lerde Arka Kapıdan İçeri Girer…İçerdeki 3 Kişiyi Vururlar…Polat da Bi Adamı Vurur…Ancak Tam Giriş Kapısının Yanındaki Ahırlıktan Bi Adam Çıkar.Erhan Bunu Görür Fakat Nişan Alamaz…Adam Hemen İçeri Girer…Elindeki Silahla Sessizce İçerde Yürür..Ve Koridorda Arkası Dönük Olan Polat’ın Kafasına Silahı Dayar…

atv'de yayınlanan 'Adanalı'da Fiko karakterini canlandıran Umut Oğuz, Muro'yla kıyaslanmaktan rahatsız: Kader olarak benziyor olabiliriz ama iki farklı karakteri birbiriyle kıyaslamak haksızlık olur..

'Adanalı' dizisinde canlandırdığı Fiko karakteriyle izleyiciyi kahkahaya boğan Umut Oğuz, dizideki performansıyla kısa zamanda herkesin beğenisini kazandı. Hatta o kadar sevildi ki, bölüm oyuncusu olarak girdiği dizinin daimi kadrosuna dahil olmayı başardı.

* Oyunculuk nasıl başladı? 99 yılında Fethiye'de bir tatil köyünde animasyon yaparken Ahmet Gülhan'la tanıştım. Çok önem verdiğim bir ustadır. Beni sahnede izlediğini ve beğendiğini söyledi. Ben o esnada ayaklarıma baktım, titriyordum. Hayatımın en önemli virajını yaşamakta olduğumu, o an anlayamazdım. Tanıştıktan birkaç ay sonra İstanbul'a geldim. Kandemir Konduk'un yazdığı 'Medya Medya Nereye' isimli oyunda oynadım. Her zaman tiyatro oyuncusu olmak için çabaladım, çok zor günler yaşadım. İzmir'ime tercih ettiğim, elimde bir bavulla geldiğim İstanbul'da dokuzuncu yılım bitti.

* 'Adanalı'dan önce birçok dizide oynadınız. İnsanlar sizi sima olarak tanıyordu ama isim olarak bilmiyordu... Bilmiyorlardı, doğru. Artık sokakta insanlar 'Fiko Bey' dediklerine göre, tespitiniz nispeten doğrudur. Ayrıca 'Yalancı Romantik' isimli sitcom'da da oynamaya başladım. Son bir buçuk yıldır hayatımın en güzel dönemini yaşıyorum. Ektiğim bütün fideler filizlendi. Artık sokakta sorumluluk bilinciyle yürüyorum.

* Nasıl bir bilinç bu? Çocuklar bizi örnek alıyorlar. Fotoğraf çekilirken dizimin üstüne çöküyor, onlarla aynı boya geliyorum. Bunlar önemli ayrıntılar. Bir oyuncu; psikoloji, sosyoloji, pedagoji ve insan ilişkilerini çok iyi bilmek zorunda. Çünkü insanlar seni örnek alıyor. Bunları elimde tutuyorum.
KAHRAMAN OLABİLİRİM* Peki 'Yeni Muro' yakıştırmalarına ne diyorsunuz? Kader olarak benzetmişler... Mustafa Üstündağ'a helal olsun, bir şekilde, kendi donattıklarıyla bir tip yakalayıp halkın nabzını yakalamayı başarmış. Ben televizyon izleyen bir adam değilim. 'Kurtlar Vadisi'ni hiç izlemedim mesela. Muro lafını o kadar duydum ki, bir defa denk geldiğimde baktım. O da bölüm oyuncusu olarak girmiş, sonrasında ses getirmiş ve devam etmiş. Kader olarak benzetilmek rahatsız etmedi.

* Sadece kader olarak benzetilmiyorsunuz ama... Kıyaslamaya katılmam. Çünkü her oyuncu ayrı yeteneğe, ayrı fiziki özelliklere sahip. Aynı rolü iki adam oynarsa kıyaslama olur. Burada iki farklı karakter var. İnternette kimi Muro daha iyi diyor, kimi Fiko... Böyle bir kıyaslama doğru değil. O, dizide bayağıdır oynuyor. Oyunculukta onuncu yılıma gelmiş olsam da, ben 'Adanalı'da henüz dört-beş bölümdür oynuyorum. Kıyaslamak o arkadaşa ayıp, bana değil.
* Siz gay rolünü de rahatlıkla oynuyorsunuz... Oyunculuğa ilk başladığımda biraz zorlanıyordum. Şemsi İnkaya bana 'O insanlar öyle olduğuna inanmışsa, sen rolü iyi oynamışsındır" demişti. Zaten oynadığım rollerden çok farklı bir insanım. Benim bir gardırobum var. Her defasında oradan bir tipi çıkarıp üstüme giyiyorum. O gardıropta birçok kıyafet daha var. Bunun içersinde kadın da var, gay de var...

* Bu gardıroptaki kıyafetlerden en çok giymek istediğiniz hangisi! Ben aksiyonu çok seviyorum. Bir dönem tekvando yaptım, ata binerim. Vücut dilimi kullanmayı da çok severim. Aksiyon dolu bir rol olmasını çok isterim. Yani eve gittiğimde beni ceset gibi uyutacak bir işi tercih ederim. Bir halk kahramanı olacak potansiyelim var. Bir fakir kahraman, Keloğlan, Şarlo, İnek Şaban, Turist Ömer gibi... Bugün halkın bir kahramanı yok. İçimde kalan önemli bir mevzudur bu.


Polat Alemdar ya da gerçek ismiyle Necati Şaşmaz'ın Sen Türkülerini Söyle'de (TRT1) gösterdiği performans iyiydi.Necati Hakikaten türkü meselesinde ben de varım dedi.Kurtlar Vadisi'nin bu anlamda çok verimli topraklara sahip olduğunu sıklıkla gördük.Oktay Kaynarca, Gürkan Uygun (Memati) derken şimdi de Şaşmaz.Vadi tornasından geçenler topyekün konservatuvar bitiriyorlarmış gibi.Her parmakta on marifet!Bu arada kadro şişkinliği sorunuyla boğuşan TRT, yarışma yoluyla 4 sanatçıyı (finalistlerin hepsine kadro yapılmış) daha soktu bünyeye.Yarışmalar içinde hakikaten bugüne kadar gördüğüm en efektif ödül oldu bu.Finale kalanın hayatı kurtuldu!

Kurtlar Vadisi hayranları çok kızacak!Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Kurtlar Vadisi haberlerine bakın nasıl isyan etti?Polat Alemdar nasıl İskender Büyük oldu?Her Allah'ın günü “Kurtlar Vadisi Pusu” hakkında velvele kopartılıyor.Üstelik bir süredir yayından “kaldırıldığı” halde…Nerde, ne zaman yayınlanacak? Dizinin yapımcıları Show TV ile mi anlaşacak, başka bir kanalla mı? Abu Dabi TV'ye transfer oldu mu, olmadı mı?..Evvel emirde mezkur sorular, sonra da yapımcı firmanın açıklamaları sürgit devam ediyor.Hiçbir dizi bu kadar konuşulmadı!Çok tuhaf:Yayındaki diziler gündeme girmezken, yayında olmayan dizi gündemden inmiyor!Rating desen onlarınki de rating; share desen onlarınki de share.Lakin vaziyet değişmiyor!“Kurtlar Vadisi Pusu”nun rakip medyada bile, rakip medyanın dizilerinden daha çok yer aldığını söyleyeyim de, varın gerisini siz hesap edin!İşin sırrı nerde?Arz talep dengesinde mi, yapımcıların “haber reklam” yaptırma başarısında mı, dizinin içeriğinde mi?Yoksa…İzleyicisinin fanatikliğinde mi?Bence en doğru cevap, “Hepsinde…” olsa da, en etkini, “İzleyicisinin fanatikliği…”İzleyicileri o kadar fanatik ki, dizinin kahramanı Polat Alemdar çoktan İskender Büyük olmuş da, ruhları duymuyor!E'ee, “fanatiklik” denilen meret de şişedeki gibi durmaz; adamakıllı körlük yapar tabii.“Vadi” tiryakilerinin “Ne diyon baba sen?...” demelerine kalmadan, meramımı açıklayacağım.Lakin peşinen söyleyeyim, hepi topu üç beş bölümden fazlasını izlemedim; sürçü lisan edersem af ola…Arkadaşlar, bu sizin Polat Alemdar'ınız önceki sezonlarda, derin devlet adına “çalışmıyor” muydu?Diziye bir Veli Küçük, bir Kemal Kerinçsiz veya bir “Yeni Çağ” gazetesi “ulusalcılığı” hakim değil miydi?Ömer Baba figürüyle fazladan “din” montaj edilmişti sadece.Evet “montaj”; asla “perspektif” değil.Polat Alemdar ve adamlarının “cinayetlerine” meşruiyet kazandırmaktan öteye geçmeyen “din” anlayışı, “montajdan” öte ne olabilir ki?!Çünkü din, cinayet veya işkenceye hiçbir zaman cevaz vermez.Bu yüzden olsa gerek, Ömer Baba marifetiyle olmadık teviller yapıldı.Mesela, çoğu zaman ibretli fıkralar, darbımeseller, hikmetli menkıbeler anlatan Ömer Baba'nın dizinin bir bölümünde, “Hızır aleyhisselâm” kıssasından bahsedişi vardı ki, olursa o kadar olur!Son derece literal okumayla nakledilen kıssayla, “Nasıl ki, Hızır'ın yaptıklarındaki hikmeti Musa anlamadı; siz de, Polat Alemdar'ların kanunsuz, hukuksuz hallerindeki hikmeti anlayamazsınız…” ihsas ediliyordu.Polat Alemdar ve adamlarının “eylemlerinin” öncesinde, Hızır aleyhisselâmın duvarı onarması, çocuğu öldürmesi yahut durduk yere gemiyi delmesinin hikmetinden bahsetmenin başka ne “hikmeti” vardı ki?!Halbuki tam aksini vazeder kıssa:Hikmeti ne olursa olsun; zahire göre hüküm vermeyi!Yani, “Derin devletin işlediği cinayetlerin mutlaka bir hikmeti vardır, ama, siz bilemezsiniz…” gibi mafyöz yaklaşımlara karşı çıkmayı…Gelgelelim izleyicinin şartlandırılmasında din öyle araçsallaştırılıyor ki; asıp kesse de, yakıp yıksa da Polat Alemdar'ın yaptıklarından asla sual olunmaz “fanatikliği” hasıl oluyor.Bu öyle bir haldir ki, derin devlet adına mücadele eden dünün “İskender Büyük”ü, “demokrasi uğruna” derin devlete savaş açan günün Polat Alemdar'ına dönüşür de farkına varmaz.Hulasa, dizinin hiçbir bölümü kaçırmaz da, kahramanın 180 derece dönüştüğünü kaçırır.Farzımuhal, bir parti statükoyu değiştirmek için iktidara gelir, şu veya bu nedenle statükonun bir parçası haline gelir de, seçmeninin ruhu duymaz ya; tıpkı böyle bir şey.“Malum fanatik” bakar, bakar ama anlamaz.Çünkü mazruf değişse de, zarf aynı kalmıştır.

Tanındıkça, bilindikçe, toplumda kendisinden haberdar olunan bir figür haline geldikçe, “her söylediğimde bir keramet var” inancına kapılıyor demekki bu tipler. Tanınmış olmanın insanın aklını başından alan bir yanı olduğunu söyleyenler, haksız sayılmazlar gerçekten de. Bu tiplerin çoğunun aklına, özellikle bilinen bir figür olduklarından ötürü, daha fazla sorumluluk taşıdıklarını düşünmek gelmiyor. Örneği çok bunun. Ben bir Zeki Müren’i hatırlarım. AIDS’in, bir eşcinsel hastalığı sanıldığı bir dönemde, korunmasız seks yapılmaması yönündeki uyarılar karşısında görüşü sorulan Müren, tıp otoritelerine saç baş yolduran bir yanıt vermişti: “Biz seksten sonra yıkanan bir milletiz. Bize AIDS bulaşmaz.” Memlekette, cinsel kimliğinden de ötürü, özellikle bu konuda herhalde bir bildiği vardır diye düşünüldüğünden, Müren’e inanan çok kişi olmuştur, eminim. Ünlü olanın, ünlü olduğu için dokunulmazlık kazandığına, söylediklerinin hiç sorgulanmayacağına inanmış olmasıyla ilgili bir tutum bu. Atilla Olgaç denen zat da bu tutum sahiplerinden biri. Bir televizyon programında “On Rum askerini öldürdüm” diye bir itirafta bulundu, bildiğiniz gibi. Muhteremin kendisinden hangi biçimde olursa olsun söz ettirmek gibi arızalı bir tavra sahip olduğu konusunda kimsenin, sanırım, kuşkusu yoktur. Adını isteyerek karıştırdığı kargaşayı, -gerçi yüzüne gözüne bulaştırdı ama-, kendi sektöründe ranta çevirmek gibi son derece sefil bir inanışı varmış belliki. Yazık. Adamın densizliğine, her zamanki gibi asıl vahim taraf görmezden gelinerek, “yine rezil olduk” duygusuyla yaklaşıldı. Rumlara koz vermekten, dünyaya kendi kendimizi kötülemekten söz eden bir çok makale yazıldı. Yani, Olgaç denen adam, yediği haltı bir marifetmiş gibi anlatmasa, gayet mutlu, barışsever insanlar olduğumuza inanmış bir halde, yaşamımızı sürdürmüş olacaktık. Ama bu Kurtlar Vadisi “kahramanı”nın sonradan geri almaya çalıştığı “On Rum’u öldürdüm” itirafıyla yaşanılan “yol kazası” buna izin vermedi. Hemen belirteyim; gerçekten de böyle bir olayı yaşamamış olabilir Olgaç. Yaşanmamış olması, benim açımdan çok da önemli olmaz yine de. Ben, ortaya çıkan, insanı dehşete düşüren “zihniyet”le ilgiliyim. Yalan da olsa gerçekmiş gibi, zatın, kendi deyimiyle, “yıllarca içinde taşıdığı” bu acıyı dile getirmesindeki zamanlama ile toplumsal ortam ilgilendiriyor beni daha çok. “Bizden olmayan”a karşı duyduğumuz düşmanlık duygularının arttığı, “içimizdeki” azınlıkların potansiyel bir tehlike olarak görüldüğü, dinin, imanın, milliyetin elden gitmek üzere (!) olduğu bir dönemde dile getiriyor bu “acısını” Olgaç. Zamanlama gerçekten çok iyi. Kendisine destek verecek toplumsal bir ortam ziyadesiyle mevcut çünkü. Yani İsmail Türüt-Ozan Arif ikilisinin, yeni bir, Plan Yapmayın Plan adlı sözümona türküyle, önemli bir kentin baro başkanının da “Olgaç haklıdır” sözleriyle her an destek verebilecekleri bir ortamdır bu. Haberin yer aldığı haber sitelerindeki okuyucu yorumlarına bakıldığında, onlarca, “eline sağlık”, “iyi yapmışsın” mesajlarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Olgaç’ın “yirmi beş yıl” bekleyip, “on Rum’u öldürdüm” itirafını yapması acı, ancak “muhteşem” bir zamanlamadır bu yüzden. En tutulduğum da şu cümlesi oldu: “Bu vatan için öldürdüm”. Tanımını herkesin kafasına göre yaptığı vatanseverlik kavramından nasiplenmek isteyenler, vicdanına uygun “eylemler” yapar ya da yapmamışsa, işte Olgaç örneğindeki gibi, uydurabilirler. Bunda ahlaki, vicdani bir rahatsızlık da duymazlar, çünkü işin içine vatan sevgisi girince, insanlığın yürürlükten kalkacağına inanan çok sayıda kişinin var olduğunu bilirler ülkemizde. “Zırva tevil götürmez” demek için, ne tür örneklerle karşılaştı demek ki atalarımız. Böyle bir hikmetli söz kolay kolay söylenmez çünkü. Bu vecizeyi akıl eden, hayatı boyunca ne kadar çok Atilla Olgaç’la karşılaştı, kimbilir. İtirafıyla ortalığın, hem de bir hayli karışması üzerine Olgaç’ın, “bu bir film senaryosuydu. Gerçek gibi anlattım” yollu tevillere sapması atalara hak vermek için yeterlidir benim açımdan. “On dokuz yaşında esir bir Rum askeri yüzüme tükürünce, alnından vurup öldürdüm” dediğini de anımsayın. Varsayalımki bu bir senaryo. Elleri kolları bağlı bir Rum askerini, kendisine tükürmüş bile olsa, alnından vurup öldüren bir Türk askeri var bu “senaryo”da. Düşünebiliyor musunuz? Senaryoda bile, Türk askerine biçtiği rol bu Olgaç’ın. Buradaki vahameti askerseverler düşünsün. Ben, vatanseverlik yapayım derken ettiği lafın altından kalkmak için, kendi askerini bile harcayan bu sersemliğe dikkat çekmek istiyorum. Elleri kolları bağlı bir askerin, kendisini esir alanların yüzüne tükürecek kadar cesur olduğunun anlatıldığı bir “senaryo”ymuş bu, hatırlatırım. Neydi bu Olgaç? Kurtlar Vadisi’nin oyuncularından biri. Çok iyi. Bu dizide millete “delikanlılık”, “yiğitlik” falan öğretiliyordu, değil mi? “Öyledir” deniyor. İzleyenlerine soruyorum o zaman: Elleri bağlıyken bile, kendini esir edenlere tükürmekten korkmayan on dokuz yaşındaki o Rum genci mi kahramandır, yoksa, birilerini cezalandırmaya bile yirmiden fazla adamıyla giden Polat Alemdar mı? Sorunun yanıtı, akılla, mantıkla değil, adalet duygusuyla, vicdanla ilgilidir.Yanıt vermeyi düşünenlere duyururum.

Gayri federe takımların sentetik çimle kaplı sahalarda yaptıkları iddialı maçlar kıran kırana geçerken, izleyenlere seyir keyfi veriyor.

Bunlar arasında kuruluşunda 3. yılını geride bırakan Kurtlar Vadisi takımı karşılaştığı tüm rakiplerini birer birer mağlup ediyor. Önceki akşam Barbarosspor’un Arena sahasında oynanan müsabakada ise Arenaspor takımı ile başa baş mücadele veren Kurtlar Vadisi federe kulüp olma yolunda hızla ilerliyor.

Dişe diş mücadelelerin sergilendiği maçlarda Kurtlar Vadisi takımından Aykut Atay son maçta sakatlanarak takımını eksik bıraktı.

Geçtiğimiz günlerde 'Kurtlar Vadisi' dizisinden oyunculuk teklifi aldığı iddia edilen Semra Özal; "Ben oyuncu muyum, tiyatrocu muyum kardeşim? Bana öyle bir teklif gelmedi. Teklif yapmaya cesaret bile edemezler" dedi. Ünlülerin doktoru Murat Topaloğlu'nun düzenlediği davete katılan Semra Hanım, estetikle ilgili görüşlerini de şöyle ifade etti: "Hayatım boyunca en ufak bir estetik müdahale yaptırmadım. Zaten benim böyle şeylere ihtiyacım da yok."

Yazmaktan elim yoruldu. Söylemekten dolayı da dilimde tüy bitti. “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulumaz. Taşıma suyla değirmen dönmez” Daha bunlar ve buna benzerlerle yüzlerce örnek atasözü yazabilirim. Hemen hemen tümü Düzcespor’un niye bu hale geldiğini, niçin bu hale getirildiğini, nasıl açmazlara sokulduğunu, niye kör kuyulara aratıldığını birebir karşılar. Düştüğümüz bu hale bugün gelmedik.Yılların yanlış politikalarının, hatalı iş yapmalarının, günübirlik önlemlerle işin içinden çıkma yöntemlerinin sonucunda bugünkü hale geldik. Gelde işin içinden çık! Kendini nasıl kurtaracaksın, nasıl düzlüğe çıkacaksın, bu bunalımı nasıl atlatacaksın bilemiyorum Koca Çınar, Koca Düzcespor?

Sene başında Hasan Aktürk hocam takımın başına getirildiğinde eyvah ki eyvah dedim. Bu konuda da ilerleyen günlerde bir köşe yazımı okurlarım anımsayacaktır. Hocamın bu işe ne bilgisinin, ne ekonomik gücünün, ne de deneyiminin yetmeyeceğini (hiçbir yalana, hiçbir ikiyüzlülüğe, padişahım çok yaşa klasiğinden uzak) delikanlıca yazmıştım. Diyeceksinizki yanındaki diğer kişiler ne iş yapar? Vallahi kongrede 20-30 kişi seçilir, onbeş gün sonra üçte biri, bir ay sonra üçte ikisi, sonuna doğruda tamamı bırakıp giderler. İşte bu kaçışın içerisinde geriye iki-üç tane cefakar, vefakar, özverili insan kalır. Onlara da Allah yardım etsin. İşte bu sene aynısı oldu ve aynı sonucu acılarını gördük, birlikte yaşadık, birlikte yaşıyoruz, birlikte de yaşayacağız. Freni, Bolu dağından inerken patlayan arabanın sonunu söylemeye, merak etmeye gerek var mı bilmiyorum. Şu anda aynı durumdayız.

Olağanüstü kongrede Sayın Aktürk yanıma geldi. Yanaklarımdan öptü. Yazımı çok beğendiğini, dürüstçe yazdığımı, gerçeklerinde bu olduğunu söyledi. İşte iyi insan olmak, yüce olmak, beyefendi olmak bu özelliklerle belli olur. Kimilerine, yoğurdun kara demeyi bırakın, gri deyinde görelim bakalım analar ne yiğitler doğuruyor. Biliyorsunuz KURTLAR VADİSİ denen ucubeden sonra dilimiz iyice bozuldu. Gerçi, yine de dilimizi eşek arıları sokacak kadar kötüydü ama bu dizi sayesinde (!) dibe vurdu. Hasan Aktürk’ün dışında bir olsaydı bana söyleyeceklerini bir bir sıralıyorum. “Hoca sen öldün, artık yaşayan bir ölüsün. Seni kurşun asker yapacağım. Seni pompalo manyağı yapacağım. Ölümü davetiyeyle çağıracaksın, mumla arayacaksın ama o bile çare olmayacak” Bir-iki örneği utanarak verdim. Bunu uzatacak olsan binlercesi birbirini kovalar. Hey gidi güzel ülkem hey! Hey gidi güzel Türkçem hey! Seni budaya budaya ne hale getirdik. Teşekkür, saygılar, lütfen gibi sözcükler rafa kaldırılalı hani oldu. Rafta o kadar uzun kaldılarki her yanları naftalin kokuyor. İşte böyle bir ülkede birisi çıkıp kendisini kınayanı, yerinleyeni hoşgörüyle karşılıyor ve teşekkür ediyor.

İşte bu yönetim, ben bu işi başaramıyorum deyince yenisini aramaya çıktık. Sanıyorum, yanılıyor da olabilirim. Mehmet Keleş’in ekonomik destek vereceğini söylemesiyle yeni bir yönetim kurulu kurduk. Kongredeki hava, seçimin güzelliği, insanların güvenilir olması ve buna benzer aranılan koşullara uyma görüntüleriyle yarınlara umutla bakmaya başladık. Başladık ama, kazın ayağının hiç te öyle olmadığını anlamamız gecikmedi. İteleyerek çalıştırdığımız araba teklemeye başladı. Akü zayıf, benzin az (hatta hiç yok) yağ desen dibe vurmuş arabanın perişanlığıyla düşe kalka gidişimiz durdu. Şu anda tükendik.

Elazığspor’dan alacağını istemeye giden İstanbullu bir futbolcu biliyorsunuz canını zor kurtarmıştı. Sopayla dövüldü, bıçakla ayağı bacağı çizildi. Muştayla yüzüne haritalar desenledi. Sonrada ayağı kaydığı için yere düştü. O nedenle bu hale geldi gibi kargaların bile güleceği bir ifadeyle sayın yöneticiler kendilerini savundular. İşte Federasyon bu gibi yanlışları önlemek için futbolculara olan borcu kendisi ödüyor. Ve sonrada gırtlağını sıkıp takımından alıyor. Düzcespor bu durumda. Futbolcular alacaklarını alamadıkları için kenti terk ettiler. Para yok, pul yok, geri dönün demeye yüzümü hiç yok. Üç-beş ay maaşını alamayan veya taksitleri verilmeyen futbolcunun mukavelesi (sanıyorum) fesh ediliyor.

Bir kere, iki kere on kere denedikten sonra 3. lige çıktık. Arabanın freni patladı beyler, efendiler, ağalar! Aman bize bir çare! Uçurumdan geri çıkmak çok zor.

Vallahi de billahi de çok zor.



Türk savcılar da harekete geçti!!! Densiz Kurt'un başı dertte!!!

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, 1974 Kıbrıs Barış Harekatında bir'i esir 10 Rum öldürdüğünü iddia etikten sonra sözlerini geri alan ünlü sinema ve tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç hakkında Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesine göre soruşturma başlattı.

Cumhuriyet Savcısı Çakır, soruşturma sonrası Olgaç'ı suçlu bulursa, dosya Adalet Bakanlığı Uluslar arası Hukuk Genel Müdürlüğü aracılığıyla Cenevre Savaş Suçları Mahkemesi'ne gönderilecek.

Aradan 35 yıl geçtiği için hakkında Türkiye'de dava açılması mümkün olmayan Olgaç ile ilgili soruşturma sırasında Rus savaş esiri öldürüp öldürmediği tespit edilecek. Olgaç'ın Rum esiri öldürdüğü tespit edilirse hakkında 'savaş sucu' işlediği iddiasıyla dava açılacak.


Orjinal Boyutlarda Görebilmek İçin Üzerine Tıklayınız.


O Türk ekonomisinin en önemli aktörlerinden bir tanesi. Koyu Beşiktaşlı babasına inat Fenerbahçeli oldu.Kurtlar Vadisi'ni hiç izlememiş, Lost ise sarmamış.

.....

Tofaş'ta hem de bankoda '6 ay çalışarak 5 yıllık tecrübe' kazanmış. Kurtlar Vadisi'ni hiç seyretmemiş, Lost ise pek sarmamış onu. Dizileri de uzun reklam aralarından dolayı bırakmış. Kürtçe TV, Alevi açılımı, Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına kabul edilmesi gibi açılımları çok olumlu adımlar olarak değerlendiriyor ve 'Bunlardan korkmamalıyız.' diyor. AB projesinin Türk insanının hayat standartlarını ileriye götüreceğini vurguluyor. Ona göre, milli menfaatlerin gerektirdiği noktada iktidar ve muhalefet beraber çalışabilmeli. Koç, ekonomik kriz konusunda iyimser.

.....

Kurtlar Vadisi'ni seyrediyor musunuz?

Hiç seyretmedim.

Meclislerde gündeme geliyor mu?

Geliyor... Hatta birçok arkadaş da suça teşvik eden yapısı olduğunu söylüyor.

Seyrettiğiniz dizi var mı?

Türk dizilerini aradaki 20-25 dakikalık reklamlar yüzünden seyretmiyorum. Bir ara Avrupa Yakası'nı seyrediyordum, sonra bıraktım.


.......


Kıbrıs Barış Harekatı Sırasında 10 Kişiyi Öldürdüğünü, Gelen Tepkiler Üzerine İse Olayın Bir Senaryo Olduğunu Söyleyen Tiyatro Sanatçısı Atilla Olgaç İçin Suç Duyurusunda Bulunuldu.

Katıldığı bir televizyon programında Kıbrıs Barış Harekatı sırasında 10 kişiyi öldürdüğünü, gelen tepkiler üzerine ise olayın bir senaryo olduğunu söyleyen tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç için suç duyurusunda bulunuldu.
Temiz Toplum Hareketi Derneği sözcüsü Ali Erdoğan Nomer, dernek Başkanı Mustafa Müderrisoğlu ile birlikte Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği basın toplantısında Kurtlar Vadisi dizisinin oyuncusu tiyatrocu Atilla Olgaç'ın katıldığı bir televizyon programında 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda er olarak savaştığını, 10 kişiyi öldürdüğünü söylediğini belirtti. Her ne kadar savaşın acımasız-kahredici yüzü olsa da konunun içinde bahsedilen eli bağlı bir Rum esirin alnına kurşun sıkarak öldürdüğü iddiasının tüylerini diken diken ettiğini ifade eden Nomer, "Ulusumuzun tarihinde böyle bir iğrençlik olmadığına inanıyoruz. Bu iddia ülkemiz ve dünya kamuoyunda infiale neden olmuş ve haklı Kıbrıs davamıza da gölge düşürmüştür" diye konuştu.

Hasta ruhlu, cani insanların yapabileceği münferit olayları, asil bir ulusa mal etmeye çalışmanın bu ulusa karşı işlenmiş kasıtlı bir suç olduğunu ifade eden Nomer şöyle devam etti: "Atilla Olgaç'ın bu eyleminin altında ülkesini ve ulusunu suçlu gösterme çabası vardır. Bu söylemi ile ne yapmaya çalıştığı, kimlere hizmet ettiği açıklığa kavuşturulmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda, yaşanan bunca olay yetmiyormuş gibi şimdi de Rumlar'dan özür dileme zemini mi hazırlanmaktadır? Masum Kıbrıs Türkünü Atlılar, Sandallar gibi katliamlarla soykırım yapanlar temize çıkarılmak mı istenmektedir?"

Atilla Olgaç'ın bu sözde itirafları için suç duyurusunda bulunan Nomer, Cumhuriyet savcılarını göreve davet etti. Suç duyurusunda Olgaç'ın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitini isteyen Nomer, eğer dengesiz biri ise bu tip bir insanın toplumda tiyatro yaparak, sanat adı altında nifak tohumları saçmasının önüne geçilmesini, maksadında kasıt olması halinde ise ceza verilmesini istedi.

Densiz Kurt Atilla Olgaç'a Leman ve Penguen'den kapak!...

Kurtlar Vadisi'nin Kılıcı, Atilla Olgaç bir konuştu pir konuştu yani.. Öyle bir laf söylediki ki bizi dünyaya rezil etti. Leman ve Penguen'de boş durmayıp onu ti'ye aldı!
Daha sonra yalanladığı, "Kıbrıs’ta elleri bağlı esir bir Rum askerini başından vurdum, 9 kişiyi daha öldürdüm" yolundaki sözleri ile krize neden olan Kurtlar Vadisi'nin 'Kılıç'ı Atilla Olgaç iki dergiye birden kapak oldu.

İşte bu hafta yayınlanacak Penguen ve Leman'ın kapağı;









Bir palavra başımıza ne işler açtı

Rum askerini başından vurduğunu söyleyince ortalık karıştı, Olgaç senaryo uydurduğunu söyledi. Ancak Rumlar tatmin olmadı.

AİHM'E GİDECEKLER
Atilla Olgaç’ın, açıklamaları Atina ve Lefkoşa’da bomba etkisi yarattı. Rum Yönetimi, Olgaç’ın anlattıklarını araştırıp inceleyeceklerini ardından da gereken her şeyi yapacaklarını açıkladı. Rum kesimi bugün kayıplarla ilgili AİHM'ye dava açmak için harekete geçti.


Katıldığı bir televizyon programında Kıbrıs Barış Harekatı sırasında 10 kişiyi öldürdüğünü, gelen tepkiler üzerine ise olayın bir senaryo olduğunu söyleyen tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç için suç duyurusunda bulunuldu.

Temiz Toplum Hareketi Derneği sözcüsü Ali Erdoğan Nomer, dernek Başkanı Mustafa Müderrisoğlu ile birlikte Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği basın toplantısında Kurtlar Vadisi dizisinin oyuncusu tiyatrocu Atilla Olgaç'ın katıldığı bir televizyon programında 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda er olarak savaştığını, 10 kişiyi öldürdüğünü söylediğini belirtti. Her ne kadar savaşın acımasız-kahredici yüzü olsa da konunun içinde bahsedilen eli bağlı bir Rum esirin alnına kurşun sıkarak öldürdüğü iddiasının tüylerini diken diken ettiğini ifade eden Nomer, "Ulusumuzun tarihinde böyle bir iğrençlik olmadığına inanıyoruz. Bu iddia ülkemiz ve dünya kamuoyunda infiale neden olmuş ve haklı Kıbrıs davamıza da gölge düşürmüştür" diye konuştu.


Hasta ruhlu, cani insanların yapabileceği münferit olayları, asil bir ulusa mal etmeye çalışmanın bu ulusa karşı işlenmiş kasıtlı bir suç olduğunu ifade eden Nomer şöyle devam etti:


"Atilla Olgaç'ın bu eyleminin altında ülkesini ve ulusunu suçlu gösterme çabası vardır. Bu söylemi ile ne yapmaya çalıştığı, kimlere hizmet ettiği açıklığa kavuşturulmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda, yaşanan bunca olay yetmiyormuş gibi şimdi de Rumlar'dan özür dileme zemini mi hazırlanmaktadır? Masum Kıbrıs Türkünü Atlılar, Sandallar gibi katliamlarla soykırım yapanlar temize çıkarılmak mı istenmektedir?"


Atilla Olgaç'ın bu sözde itirafları için suç duyurusunda bulunan Nomer, Cumhuriyet savcılarını göreve davet etti. Suç duyurusunda Olgaç'ın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespitini isteyen Nomer, eğer dengesiz biri ise bu tip bir insanın toplumda tiyatro yaparak, sanat adı altında nifak tohumları saçmasının önüne geçilmesini, maksadında kasıt olması halinde ise ceza verilmesini istedi.


Kurtlar Vadisi ilk bölümünden itibaren Arap TV'lerinde yayımlanmaya başladı. Türkiye'de izlenme rekorları kıran dizi Arapça dublajla yayınlanınca ortaya bu görüntüler çıktı.

"Gümüş" ve "Ihlamurlar Altında" adlı dizileri Arap dünyasında büyük izleyici toplayınca merkezi Birleşik Arap Emirlikleri'nde bulunan "Abu Dabi" televizyonu da Türkiye'nin en çok izlenen dizilerinden biri olan Kurtlar Vadisi'ni ilk bölümünden itibaren yayınlanmaya başladı.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanacağı duyurulan diziyle ilgili Türk medyasında çıkan Kurtlar Vadisi Pusu Abu Dhabi'de devam edeceği yönündeki haberler Pana Film tarafından yalanlanmıştı. Pana Film yaptığı açıklamada ilk 55 bölümün Sinegraf adlı yapımcı firmanın elinde olduğuna dikkat çekerek anlaşmanın kendileriyle bir ilgisi olmadığını duyurmuştu.

Ancak yaklaşık 15 gündür Abu Dabi Televizyonu'nda hergün yayınlanan dizi beklenen ilgiyi görmedi. Çünkü, kendine has uslubuyla dikkat çeken Kurtar Vadisi, Arapça dublajıyla Türkiye'de bıraktığı etkiyi Arap halkında uyandırmıyor. Türk dizilerine sansür uygulayan bazı Arap TV'leri Amerikan fimleriniyse düzgün bir Arapça dublajla sunuyor.

Türkiye'de en çok izlenen dizi olmayı başaran Kurtlar Vadisi, Arap dünyasında hayal kırıklığı doğururken halk "Gümüş" ve "Ihlamurlar Altında" adlı dizileri izlemek için gün ortası dükkanını kapatıp gidiyordu.



Arap yarımadasında yaşayan Türkler de bu duruma hayli tepkili. Medine'de yaşayan Bilal Ali Rıza adlı Türk vatandaşı bunlardan sadece biri... Ali Rıza, "diziyi izleyince hayal kırıklığına uğradım. O kadar çirkin, okadar anlamsız okadar gereksiz bişey olmuşki anlatamam. Aklıma bile gelmemişti dublaj olacağı!" diyerek hayal kırıklığını ifade ediyor.

Meselenin Arapça olmadığını belirten Ali Rıza, "sen bu diziyi başka hiç bir dille anlatamassın arkadaş! Kalmaz hiç bi espirisi ozaman! Aşk dizisi değilki bu! O kadar saçma, o kadar sıradan, o kadar basit bişeye dönmüş ki, eminim bir çok Arap seyircisi ''amaan, buda Türk dizisi'' diyerek 10 saniye bile bakmamıştır diziye. Haklılar, çok abarttılar çünkü bu dizi olayını, her kanalda bir Türk dizisi oynuyor" diyerek hayıflanıyor.

Ali Rıza, Amerikan filmleri karşısında Türk dizielerine uygulanan çifte standartı şu sözlerle dile getiriyor: ''Kurtlar Vadisi'ni kendi sesiyle, müziğile yayınla... Alttan da istediğin dille alt yazı geç, ozaman olur. Bir kere bu herşeyden önce Arap kanallarında bir ''ilk'' olur. Daha önce bir sürü Türk dizisi oynamıştı ama hepsi dublajdı. İnsanlar merak edicek, yeni yeni kelimeler öğrenecek, kulağına farklı gelen sesler duyacak. "Usta'' diyor adam mesela. Dolanacak bu dillere. Hadi bunu geçtik, asıl soru herhangi bi Türk dizisine neden dublaj yapma gereği duyuyorsun? Türk dizilerini anlamıyorsun dublaj yapıyorsun, Amerikan filmlerini çok mu anlıyorsun da altyazı veriyorsun? Yoksa Amerika'yı burnunun dibindekinden daha mı iyi tanıyorsun? İngilizce senin için bu kadar önemliyken Türkçe bu kadar değersiz mi? Ben ''David'' değilim! ''Michal'' veya ''John''da değilim! Beni hiç bir zaman ilgilendirmez ''Stephen'ın hayatı, ''Jane''ın aşkı anlatamaz hiç ''Ayşen''nin aşkını. "Ali''nin, ''Hüseyin'in, ''Can'ın baktığı gibi bakamaz hiç bir Amerikalı. Ben ''New York'' nedir bilmem! Tanımam sokaklarını! Bilmem mahellelerini! Anlamam insanlarını! İlgilendirmez beni hiç oranın kuşları, kedileri köpekleri! Ben tanımam ''fForida'nın havasını! Bilmem suyunun tadını! Ne o öyle Parisler, Romalar, londralar... ben anlamaz bunlardan! Halbuki biz ''Ahmet'i'' ''Mehmet'i'' anlatıyoruz.. "Ali''nin aşkını, ''Elif''in sevdasını anlatıyoruz. Bizim sokağı anlatıyoruz, bizim mahallede geçiyor ''olaylar''. Bizim köylerden bahsediyoruz uzun uzun. İstanbul'u, İzmir'i, Sivas'ı, Konya'yı, Mardin'i, Bağdat'ı, Şam'ı anlatıyoruz.. Ya da kendi ''pisliklerimiz''den bahsedıyoruz! Tıpkı ''Vadi'de olduğu gibi... Kısaca ''bizi'' anlatıyoruz dizilerde, filmlerde. Yani ''Hasan'' diyor adam dublaj koyuyorsun, diğeri ''george'' diyor altyazı geçiyorsun! Eminim çoluğunun çocuğunun adı da öyledir!


Semra Özal'ın, Kurtlar Vadisi'nde rol alacağı dedikodusu yalanmış. Geçen ay da Tuncay Güney'in dizide rol alacağı yazılmıştı. Dizi ekranda yok ama bazıları senaryosunu yazmaya devam ediyor!..


Orjinal boyutlarda görebilmek için resmin üzerine tıklayınız.



Yazmış olduğumuz sanal senaryonun 8. bölümü forumumuzda yayındadır. İşte 8. bölümün bir kısmı... Tamamını okumak için forumumuzu ziyaret edebilirsiniz.

İran Abdülhey’in Yattığı Hastane….


Gece 22:45 Civarı.

Hastanede Ameliyat Bitmiştir…

Doktorlar Dışarı Çıkar. Polat ve Ekibi Aşırı Derecede Yorgundurlar.


Polat – (Heyecanlı Bir Sesle) Ameliyat Nasıl Geçti Doktor ?
Doktor - Abdülhey’in Kurşununu Kaburgalardan Çıkarttığımızda Sanırım Akciğerlerdeki Zedelenmeyi Gözden Kaçırmışız….Bu da Hastanın Zor Nefes Almasına ve Fenalaşmasına Neden Olmuş…
Polat – Ne Zaman Uyanır Doktor ?
Doktor – İnşallah Yarın Sabaha Polat Bey.

Saatler İlerlemektedir…Polat ve Ali Hariç Tüm Ekip Hastanenin Bekleme Koltuklarına Kıvrılıp Yatmıştır.

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::
Hastane , 10:30 Civarı.

Abdülhey Yoğun Bakımdan Uyanık Bi Şekilde Çıkar ve Onu Odasına Götürürler.Bütün Ekip Abdülhey’in Sedyesinin Arkasından Odaya Geçerler…

Polat – Abdülhey Nasılsın ? ( Yarı Kısık Bir Ses Tonuyla )
Abdülhey – İyiyim Abi…
Memati – Bizi Çok Korkuttun Abdülhey ! Bi daha Olursa Kafana Sıkarım…
Abdülhey – (Sesi Kısık Bi Şekilde Konuşmaktadır…) Canın Sağolsun Abi.
Erhan – Abdülhey , Çabuk Ayağa Kalk Daha Seninle Ne İcraatlara Gidicez

Ekip Güler… Bu Sırada Polat’ın Gözü Bi Türk Kanalı Açık Olan Televizyona İlişir…

Televizyondaki Spiker – Son Dakika İran’nın Tabriz Şehrinde Jameh Camisinin Yakınlarında Büyük Patlama … Onlarca Ölü…

Memati – Abi Bu Bizim Ofisin Sokağı Değil mi ?

Kurtlar Vadisi'nin oyuncusu Atilla Olgaç, yıllar sonra ruhundaki sırları açığa vurmuş.
1974 Kıbrıs Harekatı'nda 19 yaşındaki bir Rum askerini nasıl öldürdüğünü anlatmış.
Üstelik eli bağlı bir esiri...
Sonra da öldürmeye alışmış ve 10 kişiyi öldürmüş.
Savaştaki askerliğe diyecek sözümüz olamaz.
Ama eli bağlı bir esiri öldüren adamın, benim gözümde sanatla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
"Eli bağlı esirin alnına tak diye kurşun sıktım" diyen adamın ruhunda sanat adına zırnık bile yoktur zaten.
Hele bunu televizyon kanallarında açıklamayı maharet sayıyorsa...
Böylelerine oyuncu denir.
Onlar kendilerine yakışanı yaparlar.
Hem televizyon dizilerinde, hem mazilerinde...



Reklamverenler Derneği, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile masaya oturarak reyting tartışmalarına çözüm bulmak istiyor.

Dernek Başkanı Hakan Gören, Üst Kurul'la bir araya gelerek bu tartışmaları aşabileceklerini söyledi. Halihazırda RTÜK'ün denetlemesi konusunda bir çekinceleri olmadığını belirten Gören, "Hatta RTÜK daha önce TİAK'a katılmak istemişti. Biz RTÜK'ü destekledik. Ama o dönemde katılımları gerçekleşmedi." diye konuştu. RTÜK'ün daha önce Televizyon İzleme ve Araştırma Kurulu'na (TİAK) katılmak istediğini ancak kurul içinden gelen bazı muhalif yaklaşımlar nedeniyle vazgeçtiğini söyleyen Gören, o dönemde Üst Kurul'a konu hakkındaki üzüntülerini ilettiklerini belirtti.

İstanbul'da basın mensupları ile bir araya gelen Reklamverenler Derneği (RVD) Başkanı Gören, RTÜK kanun taslağındaki "Radyo ve televizyonlar ile reklamcıların kullandıkları anlık izleme ve dinlenme oranlarını veren ölçümleri yapacak şirketlerin izin şartlarını belirlemek, faaliyet izni vermek ve ölçümlerin denetimini yapmak"la ilgili maddeye ilişkin bazı çekinceleri olduğunu söyledi. Amaçlarının televizyon programları arasındaki reyting savaşını ölçmek olmadığını belirten Gören, "Reklam verenler, para harcadığı, yatırım yaptığı markaların, reklamların etkisini ve kaç para harcayarak kaç kişiye ulaştıklarını ölçmek istemektedir. Medya ve reklam ajansları, bu ölçüme para ödeyerek bulguları satın almaktadır. Üst Kurul'a ilişkin yasa ile ticaretle ilgili veri anlamsız hale gelecekse, bu doğru olmaz." dedi. Bu konuda Üst Kurul'la görüşmek istediklerini ancak RTÜK'ün daha önce TİAK'a kabul edilmemesi nedeniyle randevu alamadıklarını belirten Gören, "Biz RTÜK'le masaya oturmak istiyoruz. Reklamverenler Derneği olarak, reklam ve medya sektörünün sağlıklı işlemesine yönelik rasyonel tüm uygulamaları desteklemeye hazırız. İletişime ve işbirliğine açığız." diye konuştu. Reklam sektörüyle ilgili birçok düzenlemenin reklam vereni ilgilendirdiğini belirten Gören, "Dolayısıyla biz de olabildiğince reklam verenin çalışmasını engelleyecek konulara çözüm getirmeye çalışıyoruz." dedi.

Reklam verenler reytinge bakmıyor

RVD olarak Türkiye'deki marka sayısını artırmaya yönelik çalışma yapacaklarını belirten Hakan Gören, "KOBİ'lerin markalaşma süreçlerinde nasıl destek olabiliriz diye yakında bir çalışmamız olacak. Bu konuyu çok önemsiyoruz." şeklinde konuştu. Toplumdaki genel kanının aksine reklam verenlerin, reytinge bakmadan reklam verdiklerini belirtiyor. "Biz reytinge göre reklam veriyor olsaydık, Kurtlar Vadisi bizim reklamlarımızla dolup taşardı." diyen Gören, "Ancak hiçbir üyemiz, reklam vermedi. Biz şiddet içeren programlara reklam vermiyoruz." diye konuştu. reytingin reklam için önemli bir unsurmuş gibi sunulmak istendiğini belirten RVD yöneticileri, "Bazı programcılar 'Benim programın daha fazla reyting almalıydı' diye ekranlardan sesleniyorlar. Mesela İbrahim Tatlıses böyle seslendi. Ancak bizim ölçümlerimiz reyting üzerine değil. Biz sadece kimin ne kadar izlendiğine bakıp reklamlarımızı da buna göre vermiyoruz." dedi.

100 reklamın altmışını 75 şirket veriyor

Reklam sektöründe 2008 yılının tamamında yüzde 2'lik bir daralma beklediklerini açıklayan Reklamverenler Derneği (RVD) Başkanı Hakan Gören, sektör için 2009 yılında ise yüzde 30 oranında bir küçülme beklediklerini kaydetti. Bu da reklam sektörünün 2009 yılını 2,3 milyar TL civarında bir ciro ile tamamlayacağı anlamına geliyor. Reklam sektörünün bir ülkedeki büyüme ve küçülmeden o ülkeye göre daha çok etkilendiğini belirten Gören, "Türkiye'de 17 bin reklam veren var. Reklam yatırımlarının yüzde 60'ı 75 şirket tarafından karşılanıyor. En büyük reklam verenler yatırımlarını azalttığı zaman pazar çok çabuk etkileniyor. Halbuki bu oran daha farklı bölünse etkilenme bu kadar olmayacak." ifadelerini kullandı. Reklamverenler Derneği, 1992 yılında 7 şirket tarafından kuruldu. Bugün 75 şirketten 97 üyesi var. Dernek, Türkiye reklam yatırımlarının yaklaşık yüzde 60'ını temsil ediyor.



atv'nin sevilen yarışması 'Maceraya Takıl'ın sempatik sunucusu Alp Kırşan, serüvenin son durağı olan Kıbrıs'ta sorularımızı yanıtladı. 'Komedi filmlerinde oynamaktan çok sıkıldım' diyen Kırşan, artık 'Kurtlar Vadisi' gibi ciddi işlerde yer almak istiyor..

Kazananın uzaya gönderileceği yarışma programı 'Maceraya Takıl'ın son durağı Kıbrıs oldu. Her cumartesi atv'de yayınlanan yarışmanın sunucusu Alp Kırşan'ı Kıbrıs'ta yakaladık ve Avrupa'da yaşadıkları macera dolu günleri ve yeni projelerini konuştuk.

* Şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndesiniz... Çekimler nasıl geçiyor?
Kıbrıs diğer ülkelere göre kısmen daha eğlenceli geçti. Öğrencilerin yoğunlukta olması yarışmacılarımız için avantaj oldu. Yarışmacılar görevlerini daha kolay gerçekleştirdiler. En keyifli kısmı da İskele Belediyesi'nde oynanan halk oyunları oldu...

SARILIP AĞLADIK
* Avrupa'da pek çok ülkeye gittiniz. Yolculuğunuz nasıl geçti?
Sürekli otobüslerle yolculuk ettik. 12 günde Avrupa'da yaklaşık beş bin kilometre yol yaptık. Yani günde altı saatlik otobüs yolculuğuna denk geliyor... Barcelona'da, otobüsün içinde Avrupa Birliği kriterleri uygulandığı için bırakın içkiyi su dahi içemiyorsunuz. Ayakta yolculuk edemiyorsunuz. 'Ani bir harekette size bir şey olursa bunun sorumluluğunu ben alamam' diyor. Tabi bizde Türk mantığı 'Bir şey olmaz' diyoruz. Roma'da veda ederken, bizden tiksinen, nefret eden şoför grubu ile birbirimize sarılıp ağladık. Ve 'Ne zaman Roma'ya gelirseniz bir eviniz var' dediler.

* Hiperaktif bir insan olarak bu kadar çok kuralın olduğu bir yerde nasıl rahat durabildiniz?
Programa başlarken, Dolunay ve Erci'yi ekibe yarışmacı katabilmek için gezmeye başlıyordu. Ben onlardan ayrılıp çarşı pazar gezmeye çıkıyordum. Nerede şaka malzemeleri var, nerenin yemekleri güzel... Bunları kovalıyordum. Bu arada Türk olarak Avrupa Birliği'nin kurallarına aykırı birçok şey yaptım. Yakalasalar üç dört ay içeride yatardım sanırım.

* Ne gibi mesela?
Barcelona'da imparatorluğu simgeleyen at heykeli var. Oradaki atın testisleriyle oynarken çektirdiğim fotolarım var. Bunu yaparken görülsen, kesin içerdesin yani. Roma imparatorlarının kurulduğu kalenin duvarlarına da uvaletimizi yaptık.

* 'Kadri'nin Götürdüğü Yere Git' gösterime girdi. Biraz filmden bahseder misiniz?
Doğru düzgün komedi yapmadığım tek film. Şafak Sezer çok başarılı bir adam. Hep hayalimde onunla oynamak vardı. Bu gerçekleşti. Şimdi de Cem Yılmaz var. İnşallah olur.

* Bundan sonraki projelerde nasıl roller oynamak istersiniz?
En çok istediğim şey, 'Kurtlar Vadisi' gibi bir işte olmaktı. Ciddi bir iş yapmak istedim. Ama ekomomik kriz geldiği için projeler de rafa kaldırıldı. Bu ciddi gömleği taşıyabilir miyim, bilmiyorum ama 'Kadri'nin Götürdüğü Yere Git' bir başlangıç oldu.


* Yeni bir proje var mı?
Metin Serezli'nin oğlu Murat Serezli ile bir sinema filmi üzerinde çalışıyoruz. İsmini daha koymadık. Günlük hayatta başınıza gelecek günlük komedileri yazdık.


Vadi'den SAADET'e iltihak

'Kurtlar Vadisi Pusu' dizisinin Milli Görüşle bağı resmiyet kazandı. Dizinin oyuncularından biri Saadet Partisi'ne katıldı.

Çok tartışılan Kurtlar Vadisi'nde Erbakan'ın fikirlerine yapılan göndermelerden sonra şimdi de dizinin karakterlerinden Muro’nun Başkanı rolündeki Erdoğan Özerdem Saadet Partisi saflarına geçti.

Önceki gün Saadet Partisi Esenler İlçe Teşkilatının Hakkı Başar Kapalı Spor Salonunda gerçekleştirilen ve binlerce partilinin iştirak ettiği Üye Katılım Programda ilginç isimler göze çarptı.



Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un katıldığı programda rozet takmak için sahneye gelen isim ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ dizisinden tanınan ve Esenler’de oturan Erdoğan Özerdem’di. Özerdem, dizide Muro’nun Başkanı rolünü üstleniyor.

Daha önce Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde 'İhtiyarlar' olarak isimlendirilen yapılanmanın mesajlarıyla, Milli Görüş Lideri Prof.Dr.Necmettin Erbakan'ın konuşmalarında vurguladığı hususlar arasında ciddi benzerlikler olduğunu iddia edilmişti.



İşte dizide "İhtiyarlar" olarak isimlendirilen yapılanmanın mesajlarıyla, Necmettin ERBAKAN'ın değişik konuşmalarındaki ifadeleri arasında dikkatleri çeken benzerlikler:

İhtiyarlar:Bizler ışığını Alparslanla yakanız.
Necmettin ERBAKAN: Milli Görüş, Sultan Alparslan'ın Malazgirt'teki görüşüdür,

İhtiyarlar:Selahaddin Eyyubi ile yakanız.
Necmettin ERBAKAN: Milli Görüş, Selahaddin Eyyubi'nin görüşüdür.

İhtiyarlar:Fatih çağ açarken elindeki meşalede biz vardık.
Necmettin ERBAKAN: Milli Görüş, Sultan Fatih'in görüşüdür,Sultan Fatih ne sağcıydı ne solcuydu, Milli Görüşçü idi. İstanbul Milli Görüş'le fethedilmiştir.

İhtiyarlar: Kıbrıs, bizim için dönüm noktası oldu. Azerbeycan, Bosna, Çeçenistan...
Necmettin ERBAKAN: Bosna'yı kurtarmak, Azerbeycan'ı kurtarmak için, Çeçenistan'ı kurtarmak için...

İhtiyarlar: Biz bu dünyaya barış ve adaleti geçmişte getirdik, gelecek de bu barış ve adalete muhtaç.
Necmettin ERBAKAN: Biz tarihimiz itibariyle 11 asır yeryüzünde Adil Düzeni gerçekleştirdik. Bütün insanların Allah'ın nimetlerine ulaşabilmesi, haksızlık ve sömürünün olmadığı bir düzenin kurulmasıyla, mümkün.

Bazı gazetelerde ve internet sitelerinde yer alan Semra Özal’ın Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde rol alacağı yönündeki haberler tamamen gerçek dışıdır. Kurtlar Vadisi Pusu’nun yapımcı firması Pana Film tarafından böyle bir teklif yapılmamıştır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi izleyicilerimiz ve medya mensuplarından ricamız, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin gerek senaryosu, gerek oyuncu kadrosu, gerek yayın tarihleri ve de yayın kanalı gibi konularda Pana Film’in yetkilileri tarafından yapılan resmi açıklamalar dışındaki söylentileri dikkate almamalarıdır.




Semra Özal Vadi'de oynamayacak


Pana Film, merhum Turgut Özal'ın eşi Semra Özal'ın Kurtlar Vadisi Pusu'da rol alacağı iddialarını yalanladı.

İşte Pana Film'in iddiaları yalanlayan yazısı;

'Bazı gazetelerde ve internet sitelerinde yer alan Semra Özal’ın Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde rol alacağı yönündeki haberler tamamen gerçek dışıdır. Kurtlar Vadisi Pusu’nun yapımcı firması Pana Film tarafından böyle bir teklif yapılmamıştır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi izleyicilerimiz ve medya mensuplarından ricamız, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin gerek senaryosu, gerek oyuncu kadrosu, gerek yayın tarihleri ve de yayın kanalı gibi konularda Pana Film’in yetkilileri tarafından yapılan resmi açıklamalar dışındaki söylentileri dikkate almamalarıdır.'



YAZDIĞI bir film senaryosunun tutup tutmayacağını, katıldığı bir televizyon programında `denemesi' üzerine Güney Kıbrıs'ın gündemine bomba gibi düşen tiyatro oyuncusu Atilla Olgaç, bugün de Rum basınının konusu oldu.

Alithia gazetesi, `Kimseyi İkna Edemiyorlar Olgaç'ın İfadesini Geri Çekmek İçin Koordineli Çaba' başlığıyla manşetten kullandığı haberinde Olgaç'ın, Barış Harekatı sırasında 10 Rum'u öldürdüğü sözlerinin yalanlanmaya çalışılmasına rağmen, söylenmiş olduğunu ve Rum yönetimi tarafından kullanılabileceğini yazdı. Olgaç'ın, söylediklerinin yazdığı bir film senaryosuyla gerçeklerin harmanı olduğu yönünde ikinci açıklama yaptığını yazan gazete Hilmi Özen'in Olgaç'ın yalnız 20 gün adada kaldığı ve psikolojik açıdan adam öldürmesinin mümkün olmadığına ilişkin sözlerine de yer verdi.

Gazete Rum hukuki ve siyasi çevrelerinin Olgaç'ın adam öldüremeyeceği konusunda ortaya konulan gerekçelerin kimseyi ikna edemediği değerlendirmesinde bulunduklarını ve "Türk oyuncunun geri adım atmasını mantıklı düşünen kimse kabul edemez" görüşünü belirttiklerini belirtirken şöyle devam etti:

"Şu andaki en büyük mesele, bu şahadetin Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından nasıl değerlendirileceğidir. DİSİ Milletvekili ve Meclis Hukuk Komitesi Başkanı Yoannis Nikolau gazetemize yaptığı açıklamada bu durumun en iyi; hukuki açıdan değil siyasi açıdan değerlendirilebileceğini söyledi. Nikolau "Bu şahadet; on yıllardır ısrarla reddettiği kayıp akıbetlerinin belirlenmesi bilgi vermesi için Türkiye'ye baskı yapılması yönünde değerlendirilebilir" diye konuştu.

Bu değerlendirmenin nasıl yapılabileceği sorusuna karşılık da Yoannis Nikolau, Türkiye'nin, 4'üncü hükümetler arası başvuruyla ilgili kararı uygulamayı reddetmesi konusunun da ele alınacağı Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi'nin bir sonraki toplantısını adres gösterdi. `İtirafın yer aldığı videobant gösterilirse, bu; bilgi vermesi için Türkiye'ye güçlü bir baskı unsuru olur" dedi.

Nikolau'ya şahadetin hukuki açıdan değerlendirilmesinin zor olduğunu anlatırken, "Çünkü mahkeme önünde, Olgaç'ın 74'teki savaş suçlarıyla ilgili mahkum edilmesine yeterli görülse bile, tek şahadetle Türk ordusunun sanık sandalyesine oturtulmasının yolu yoktur. En fazla; hayatta ise komutanı mahkum edilir" dedi.

Fileleftheros gazetesi de, `Savaş Suçu Konusunda Araştırma Atilla'nın Çürütmesi Türkleri Bile İkna Etmedi' başlıklı haberinde Rum Başsavcı Petros Kliridis'in, Atilla Olgaç'ın açıklamasını `savaş suçu' diye nitelendirirken bu ifadelerin Türk makamları ve özellikle de bağımsız makamlar tarafından incelenmesi gerektiğini söylediğini yazdı. Gazeteye göre Olgaç'ın doğru söyleyip söylemediğinin Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi veya BM Komitesi tarafından da araştırılabileceği görüşünü ortaya koyan Kliridis, Olgaç'ın ilk açıklamasının `doğruluğuna' inanç belirterek; daha sonra açıkladığı gerekçeyi `mantıksız ve mesnetsiz' buldu. Kliridis doğruyu söylemese bile, kopardığı gürültü nedeniyle Olgaç'ın cezalandırılması gerektiği görüşünü de ortaya koydu. Rum yönetiminin konuyu ciddiyetle inceleyeceğini ve Hukuk Dairesi'nin işbirliğiyle, Olgaç'ın ifadesini nasıl değerlendirebileceğine bakacağını kaydeden gazeteye göre Rum Sözcü Stefanos Stefanu, bunun çok hassas bir konu olduğunu, Rum yönetiminin sessiz hareket edeceğini açıkladı. Stefanu, "Türkiye'nin insan haklarıyla ilgili Cenevre Sözleşmesi'nin bütün maddelerini ihlal ettiğini' savunarak bunu ispatlamak için şahadet ve bulguların değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Haravgi gazetesi ise, "Hükümet-Hukuk Dairesi İşbirliği -Atilla Olgaç'ın 1974'te 10 Rum'u Öldürdüğü Şahadetinin Değerlendirilmesi İçin" başlığıyla yansıttığı haberinde Rum Başsavcı Petros Kliridis ve Rum Yönetimi Sözcüsü Stefanos Stefanu'nun açıklamalarına yer verdi.

"HEPSİ SENARYO"
Katıldığı bir televizyon programında 1974 Kıbrıs Harekatı'nda 10 Yunan askerini öldürdüğünü söyleyen Atilla Olgaç, söylediklerinin tamamen senaryo olduğunu ve gerçekle hiçbir bağlantısı olmadığını söyledi. Dün akşam Güney Kıbrıs'ta Rum Devlet kanalı PIK ve yine Güney Kıbrıs'ta yayın yapan `Sıkma TV'ye telefon ile katılan Olgaç, bu söylediklerinin tamamen gerçek dışı olduğunu kendisinin yeni bir senaryo yazdığını, an aklının karıştığını ve senaryo ile gerçeği karıştırdığını söyledi. Olgaç kendisinin böyle bir şeyi yapmadığını bunun için Kuran-ı Kerim'in üzerine yemin edebileceğini söyledi.



Yediği halta bak

Gerçek hayatı Kurtlar Vadisi’yle karıştıran Atilla Olgaç’ın “Kıbrıs’ta biri esir, 10 Rum askerini öldürdüm” sözlerinin gerçek değil senaryo olduğunu söylemesi de Rumlar’ı sakinleştirmedi.

Kurtlar Vadisi’nde ’Kılıç’ karakterini canlandıran Atilla Olgaç’ın ’Orada neler oluyor’ programında söylediği sözlerin yarattığı fırtına dinmiyor.



Rum basını olayı dün de manşete çıkarırken hükümet de açıklamaları uluslararası platforma taşımakta kararlı. Kıbrıs Rum Haber Ajansı’na göre, Rum hükümeti, Olgaç’ın itirafını ‘sarsıcı’ olarak nitelendi ve konunun detaylı olarak araştırılacağını söyledi.

Rumlar AİHM’e gidecek

Hükümet ayrıca, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar giderek ’cinayet sorgulaması’ isteyeceklerini duyurdu. Kıbrıs’taki Kayıp Kişiler Komitesi üyesi Christopher Girod ise, komitenin Olgaç’ın ifadesinin araştıracağını ve söz konusu 10 Kıbrıslı Rum’un kimliği hakkında daha fazla bilgi bulmaya çalışılacağını söyledi. Girod, komitenin, Olgaç ile direkt olarak temasa geçmeye çalışacağını da ifade etti. Rum Kayıp Kişilerin Yakınları ve Açıklanmamış Savaş Esirleri Komitesi, Güney Kıbrıs’taki kayıp kişilerin yakınlarının şok içinde oluğunu söyledi. Türk aktörün Kayıp Kişiler Komitesi önünde ifade vermesi için çağrılması gerektiğini söyleyen Komite Başkanı Nicos Theodosiou, Olgaç’ın kendi kişisel ifadesini vererek diğer kişilerin ifadelerinin verilmesinin de yolunu açacağını savundu.



Denktaş’ı da zan altına soktu

Kıbrıs Haber Ajansı’na konuşan Theodosiou, Olgaç’ın itirafının kayıp kişilerin ailelerini “şoke ettiğini” söyledi ve “Benzer başka itiraflar da duyduk ama bu olaydaki farklılık katilin kendi suçunu itiraf etmesidir” dedi. Bu ifadeden çıkacak bilgilerin Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “Savaş sırasında esir alınan Kıbrıslı Rumların, askere bağlı olmayan gruplar tarafından öldürüldükleri” şeklindeki açıklamalarını çürütebileceğini ileri süren Theodosiou, “Denktaş’ın bu ölümlerden Türk ordusunu aklama çabalarını boşa çıkaracak” diye konuştu. Öte yandan Yunan ve Rum gazetelerinin internet sitelerinde açıklamalar Rumca altyazı ile yayınlanınca Olgaç’ın videosu en çok izlenenler rekorunu kırdı.

Mutfakta patates soymuş

Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim görevlilerinden Hilmi Özen, Atilla Olgaç’ın yalan söylediğinin canlı tanığı olduğunu söyledi. Denktaş’ın da danışmanlığını yapan Özen, “Savaştan çok korkuyordu.E line silah bile vermediler. Ben Kıbrıs Devlet Tiyatroları Müdürü’ydüm. Ailesi aradı ve Atilla’nın çok korktuğunu söyledi. Alaya gidip komutanlarıyla görüştüm. İsteğimi kırmadılar ve mutfağa aldılar. 20 gün sonra Türkiye’ye geri gönderdiler.”

‘Kuran’a el basarım ki söylediklerim yalan!’


Atilla Olgaç, sözleri büyük yankı yaratınca söylediklerinin yeni filminin senaryosu olduğunu ileri sürdü. Önceki gün Yunan Sigma televizyonunun telefon aracılığıyla ulaştığı Olgaç canlı yayında, “Kuran üzerine yemin ederim ki hepsi uydurmaydı” dedi. Dün de VATAN’a, şunları söyledi: “Bu olayı bu kadar dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. Ben o programda oyunculuğumun kurbanı oldum, iyi oyuncu olduğum için anlattıklarımı gerçek sandılar. Program bitmeseydi ‘Bakın hepiniz ne hale geldiniz, işte bu savaş gerçeği’ diyecektim ama program bitti. Anlattıklarım hayal ürünü.” Oysa program Olgaç’ın açıklamalarının ardından 25 dakika daha devam etti.

Karıncayı bile incitmem

Olgaç, “Sizin askerde kantinci olduğunuzu söylüyorlar” sorumuza da, “Asteğmendim. Ama açıkçası ne yaptığımı hatırlamıyorum. Üzerinden 35 yıl geçti” diye cevap verdi. “Savaşta adam öldürdünüz mü” sorumuza cevabı ise şu oldu: Kesinlikle hayır. Ben karıncayı bile incitemem nasıl adam öldürebilirim. Zaten ben 2. harekata katıldım orada adam öldürmek gibi bir şey yoktu.

NE DEMİŞTİ?


ÖLÜM MAKİNESİYDİM: Bana dediler ki ’Al şu Tomson’u, hep sahnede mi adam öldüreceksin git biraz da sahiden öldür.’ Şimdi o kadar korkunç bir şey ki bir süre onun şokunu yaşıyorsunuz. Gerçek mi oyun mu anlamıyorsunuz. Sonra yanınızda sağınızda solunuzda insanlar öldükçe dehşete düşüyorsunuz ve alışıyorsun ve artık bir ölüm makinesi haline geliyorsun. Düşüncesiz, amaç sadece öldürmek.

10 KİŞİ ÖLDÜRDÜM: Bu savaş bittikten sonra temizleme harekatıydı. O temizleme harekatında gerilla muharebesi yapılır. Yani temizlik yapıldı. O temizlik anında baya bubi tuzakları kuruldu. Resmen kayıp da verdik adam da öldürdük. 10 kişi öldürdüm!

BİRİ 19 YAŞINDA ESİRDİ: İlk insan öldürdüğümde önce ağladım, ama sonra alışıyor insan. Birebir göz göze geldik adam suratıma tükürdü. Komutan ’Öldür’ dedi, yürüdü gitti. Ben de ’tak’ diye çektim öldürdüm. 19 yaşında bir genç. Onda silah yoktu, bağlıydı esir alınmıştı. Savaşta her şey olur.



Devlet Bakanı Beşir Atalay, Kurtlar Vadisi dizisinin yayından kaldırılması konusunda, ne ilgili bakan olarak kendisinin ne de hükümetin bir rolü olduğunu söyledi.
Beşir Atalay, Samanyolu Haber Kanalı'nda yayınlanan Siyaset Sahnesi programında Kurtlar Vadisi dizisinin yayından kaldırılmasıyla ilgili soruları cevapladı. Atalay, şöyle konuştu:

''Kurtlar Vadisi dizisinin yayınına son veren bildiğimiz kadarıyla yayıncı kuruluş. Doğrusu sonradan öğrendik RTÜK'le de bir görüşmeleri olmuş ama bu konuda ne ilgili bakan olarak benim ne de hükümetimizin bir rolü olmuştur. RTÜK bağımsız düzenleyici ve denetleyici bir kuruluş. Yayıncı kuruluşla görüşmüşler yayıncı kuruluş kendisi yayını durdurmuş bildiğimiz o kadar. Tabii üzerinde tartışmalar var. Neticede hükümet olarak biz özellikle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda mümkün olabildiğince genişletici olduk. Yani Türkiye giderek bu dönemde daha açık bir toplum haline geldi. Özellikle yine benim sorumluluğumda yürüyen 2004 yılında çıkarılan bir basın kanunu vardır. En özgürlükçü kanunlardan birisidir. Bizim bakışımız budur. Ama televizyonlarla ilgili denetleyici bir kuruluş da var, bu da gerekli. Bu her ülkede var. Televizyon yayınları ve toplum arasında önemli bir mekanizmadır. Böyle bir mekanizmaya da ihtiyaç var. Zaman zaman burada çok isabetli kararlar olabilir, çok isabetli olmayan kararlar olabilir ama böyle bir mekanizmaya da ihtiyaç var.''

"Polat'ı seslendirmeyi seviyorum!" İşte Polat'a ses veren o tiyatrocu!!!

Yıllardır dublaj yapan tiyatrocu Umut Tabak bu sıralar Kurtlar Vadisi'ndeki Polat başta olmak üzere dizilerdeki pek çok başrol oyuncusunu seslendiriyor.
Kurtlar Vadisi Pusu"nun dublajının yapıldığı stüdyodayız. "Başrolde" ise Umut Tabak var... Stüdyodan içeri girmek yasak ama ben merakımdan kapı her aralandığında kafamı içeri uzatıyorum. "Neredesin Mematiii?!" diye bağırıyor Polat Alemdar, daha doğrusu onu seslendiren Umut Tabak. Bu arada Memati (Gürkan Uygun) yorgun bir şekilde yanıbaşımda eşofmanlarıyla duruyor. Onu görünce nedense irkiliyorum. Oysa o da stüdyoya, kendi canlandırdığı karakteri seslendirmeye, yani dublaja gelmiş, sırasını bekliyor...
Tabak 29 yaşında genç bir tiyatrocu. "Kurtlar Vadisi"nin başrol oyuncusu Polat Alemdar (Necati Şaşmaz) ise yıllardır onun sesiyle konuşuyor. Ayrıca "Dudaktan Kalbe"deki Hüseyin Kenan (Burak Hakkı), "Gümüş"teki Mehmet (Kıvanç Tatlıtuğ), "Adanalı"daki Maraz Ali (Mehmet Akif Alakurt), "Doktorlar"daki Levent (Kutsi) ve "Genco"daki Genco da seslerini Umut Tabak'a borçlu.
Genç tiyatrocu başrolleri öylesine "kapmış" ki, animasyon filmi "Fare Şehri"nde başroldeki fare Roddy'yi bile o seslendirmiş. Çok yoğun bir hayatı var. Pek çok film ve dizide seslendirme yapmanın yanı sıra, Galata'daki Tiyatro-Z'de oyunculuk da yapıyor, hatta şu sıralar 19-20 Aralık'ta sahneleyecekleri "TempOdyssey-Küçük Genny Efsanesi" adlı oyuna hazırlanıyor. Umut Tabak ile iki dublaj arasında sohbet etme fırsatı bulduk...

Ne zamandan beri dublaj yapıyorsunuz?
Sekiz yıldır. Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü'nde bir yıl okudum. Ama tiyatro yapmak istiyordum. Dormen Tiyatrosu'na, Haldun Dormen'e gidip "Dekor taşırım, sahne süpürürüm, ne iş olursa yaparım, yeter ki burada olayım" dedim. O da "Gel provalarımızı izle" dedi. Bir gün "Nerede Kalmıştık-Amphitryon 2000" oyununun provalarını izlerken kadroda bir boşluk oldu ve beni aldılar. Kadroda çok iyi bir seslendirmeci olan Gülen Karaman da vardı. Ona dublaj yapmak istediğimi söyledim, beni Senkron TV'nin stüdyosuna gönderdi. Dublaja orada 2000 yılında yabancı film seslendirmesiyle başladım. 2002'de ise İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'ne girdim, ama dublaja devam ettim.

Başrolleri kapmanız nasıl oldu?
Bir arkadaşım beni seslendirme yönetmeni Ersin Sanver ile tanıştırdı ve tavsiyesi üzerine "Melek" dizisinde Saruhan Hünel'i seslendirdim. Bu benim ilk başrolümdü. "Kurtlar Vadisi"ni o zamanlar izliyor ve "Necati Şaşmaz'ı keşke seslendirsem" diye düşünüyordum. Dizinin ikinci sezonunda ise rol bir şekilde bana geldi. "Kurtlar Vadisi Terör" ve "Kurtlar Vadisi Pusu"da da Polat'ı ben seslendiriyorum.

"En çok Necati Şaşmaz'ı seslendirmeyi seviyorum"

En çok kimi seslendirmeyi seviyorsunuz?
"Kurtlar Vadisi"nden Necati Şaşmaz'ı. Animasyon seslendirmeyi de seviyorum. "Fare Şehri" filminde başroldeki fareyi, "Robotlar"da da kötü robotu seslendirmiştim. Yabancı aktörlerden de Johnny Depp, Edward Norton, Brad Pitt, Tom Cruise, Leonardo DiCaprio ve Antonio Banderas'a dublaj yapmak çok keyifli. Geçenlerde bir arkadaşım "Yeter artık, her yerde senin sesini duyuyoruz" dedi. Günün birinde Robert De Niro, Al Pacino gibi büyük aktörlere dublaj yapmayı çok isterim. Çok büyük sanatçıları seslendirdiğinizde onların oyunculuğunu yakalamaya çalışıyorsunuz. Bu sizi de geliştiriyor.

Başrolleri aslında siz canlandırıyorsunuz ama oyuncular ünlü oluyor, hatta daha çok para kazanıyor. Sizce bu haksızlık mı?
Hayır. Onlar görüntü, ben de ses veriyorum. Ortak bir iş yapıyoruz. Ayrıca Tom Cruise benden daha fazla alıyor diye onu kıskanmam tabii... (gülüyor) Ama dizilerde bu maalesef böyle gelmiş böyle gider. İsyan edip "Ben şu parayı istiyorum" dediğinizde de herkesin alternatifi vardır bu piyasada.


ATİNA(CİHAN)

Rum basını, Atilla Olgaç'ın önce 10 Rum esiri Kıbrıs harekatı sırasında öldürdüğünü itiraf edip daha sonra baskılar sonucu geri aldığı iddiasını manşetten verdi. Filelevtheros, itirafın Uluslararası Ceza Mahkemesi'e götürüleceğini yazdı.
Kıbrıs Rumlarının etkili gazetelerinden Politis, dün olduğu gibi bugün de haberi manşetten verdi ve "Ankara'da telaş, Atilla'ya tıkaç" başlığını kullandı. Türk derin devletinin baskıları sonucu sanatçının ikinci şaşırtıcı itirafını yaptığını savunan Politis, Ankara'nın baskılarından sonra sanatçının söylediklerinin bir sinema senaryosundan ibaret olduğunu açıkladığını ancak bunun geçersiz olduğunu ileri sürdü.

Alitya gazetesi, Atilla Olgaç'ın 1974 Kıbrıs karekatında 10 Rum esiri öldürdüğüne dair itirafını geri aldığını yazdı. Olgaç'ın anlattıklarının bir senaryosu olduğunu söylediğini yazan gazete, sanatçının ciddi çelişkiler içinde olduğunu çünkü ikinci röportajında itirafını tekrarladığını kaydetti.

Rumların bir başka etkili gazetesi Filelevtheros da, "Ankara sanık sandalyesinde" başlıklı manşetinde, Avrupa Mahkemesi eski hakimi Lukis Lukaydis'in Olgaç'ın itirafını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götüreceğini yazdı.

Öte yandan "Atilla bizimle dalga geçiyor" başlıklı haberinde Mahi gazetesi, "Türk sanatçı, 10 esiri öldürdüğüne ilişkin itirafını çok sert tepkiler alması üzerine geri çekti" diye yazdı. Gazete, Olgaç'ın anlattıklarının bir senaryo olduğunu açıkladığını duyurdu.

"Atilla'nın şok itirafından sonra baskı ve tehdit" başlıklı manşetinde Simerini, Kıbrıs işgali sırasında 10 esiri öldürdüğünü itiraf etmesi, Kıbrıs'ın protestosuna neden olduğunu yazdı. Gazete, sanatçının Ankara'nın baskıları sonucu itiraflarını geri almaya çalıştığını iddia etti.

Son olarak Haravgi gazetesi de, "Savaç cinayeti" başlıklı manşet haberinde, Olgaç'ın itiraflarının öfkeye neden olduğunu yazdı. Gazete, hükümet ve AKEL'in Türk ordusu ve Türkiye'yi işlediği cinayetleri hesaplamaya davet ettiklerini ileri sürdü.


YUNANİSTAN'DA EN ÇOK OKUNAN HABER

Yunanistan'da Olgaç'ın önceki gün anlattıklarına ilişikin haberler, dün internet haber portallarında "en çok okunan ve yorum yapılan" haber oldu. Öte yandan Yunan gazete ve televizyonları ana haber bültenlerinde açıklamalara yer verdi.


RUM SÖZCÜ: "KONUYU CİDDİ ŞEKİLDE ARAŞTIRACAĞIZ"

Rum hükümeti sözcüsü Stefanos Stefanu, Olgaç'ın itiraflarını şok olarak değerlendirdi. Stefanu, hükümetin konuyu "ciddi inceleme ve araştırmaya göre değerlendireceğini" söyledi. Sözcü, itirafın "Türkiye'nin 1974'te vahşet ve barbarlığını göstermesinin yanında, uluslararası hukukun ihlali" olduğunu ileri sürdü.

Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile işbirliğine gitmesi gerektiğini savunan Stefanu, itirafın nasıl değerlendirileceği sorusuna, "bu konuların ciddi bir araştırmaya tabi tutmadan belirlenemeyeceğini" söyledi



OYUNCULUĞUM BENİ BİTİRDİ


ATİLLA OLGAÇ, 'ÇARK ETMEDİM, SÖYLEDİKLERİM, ÜZERİNE ÇALIŞTIĞIM BİR FİLMİN SENARYOSUDUR. AMA OLAYIN BU BOYUTA GELECEĞİNİ HİÇ TAHMİN ETMEMİŞTİM. ÖZÜR DİLERİM' DEDİ.

'Kısrıs'ta elleri bağlı esir bir Rum askerini başından vurdum, 9 kişiyi daha öldürdüm' diyerek Türkiye'yi, ardından Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'ni de karıştıran tiyatrocu Atilla Olgaç, 'Çark etmedim, söylediklerim, üzerine çalıştığım bir filmin senaryosudur. Ama olayın bu boyuta geleceğini hiç tahmin etmemiştim. Özür dilerim' dedi.

1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı'nda adaya çıkan Türk askerleri arasında yer alan tiyatrocu Atilla Olgaç'ın 'Kıbrıs'ta elleri bağlı bir esir Rum askerini yüzüme tükürdüğü için başından vurdum, sonra da 9 kişiyi öldürdüm' şeklindeki açıklamalarının yankıları devam ediyor. Katıldığı bir TV programında bu konuşmayı yaptıktan sonra Radikal Gazetesi'ne yaptığı açıklamada sözlerinin arkasında duran Olgaç'ın bu sözleri Yunan ve Rum Kesimi'nin yaygara koparmasına neden oldu. Türkiye ve Yunanistan arasında gerginliğe neden olan bu açıklamanın ardından yayın kuruluşmalarına, 'Bu bir senaryoydu' diye açıklama gönderen Atilla Olgaç'ı, bu açıklamaları da kurtaramadı. 'Senaryo' diyen ve şu sıralar savaş suçu işleyip işlemediğiyle ilgili yargılanması gündemde olan ünlü tiyatrocunun Kıbrıs Barış Harekatı sırasında savaşmadığı da iddia ediliyor. Harekat sırasında Kıbrıs Devlet Tiyatroları müdürü olan ve şu an Doğu Akdeniz Üniversitesi öğretim görevlilerinden olan Hilmi Özen yaptığı açıklamada Atilla Olgaç'ın o dönem savaşmadığını, mutfakta görev aldığını açıklaması, Olgaç'ın yüreğine su serpti.

Ünlü tiyatrocu bütün bu gelişmeler üzerine Hürriyet'e şu açıklamayı yaptı: 'Benim kafamda 30 yıldır bu hikaye vardı. Yani tıpkı 'Er Ryan'ı Kurtarmak' gibi bir film çekmek istiyordum ve bunun senaryosu üzerine de uzun zamandır çalışıyordum. Kafamda şekillendirdiğim bu senaryoyu canlı yayında sanki gerçekmiş gibi anlattım. İnsanların tepkisinin nasıl olacağını merak ediyordum. Amacım bir şok ortamı yaratmaktı. Zaten konuşmama da Er Ryan filminden söz ederek başladım. Birileri dikkatli izlerse, ne demek istediğimi anlayacak. Ve bu senaryoyu oyunculuğu da katarak sahneledim. O kadar iyi oynamışım ki şu an yaşadıklarım bu oyunculuğumdan kaynaklanıyor. Korkunç bir tepki geldi. Bir şok olacağını biliyordum ama bu kadar tepki beklemiyordum. Açıkçası oyunculuğum beni bitirdi. Ve şunu gördüm ki bu senaryoyu çekmek gerçekten kötü olacak. Bunu da test etmiş oldum. Bir tek hatam var, bu olayı devam ettirmem, Radikal Gazetesi'ne de aynı açıklamaları yapmamdır. Bu kadar uzatmayıp, yayında söylemek istediğimi yani bu işin bir senaryo olduğunu burada açıklamalıydım. Bu medyayı kullandığım anlamına mı gelir bilmiyorum ama ben herkesten özür diliyorum. Sonuç olarak ben bu filmi çekeceğim ve yakında da siz göreceksiniz ama senaryo bu şekilde asla olmayacak, tamamen değişecek. İnanın olayların bu boyuta geleceğini hiç tahmin etmedim. Hilmi Özen'in söylediği gibi ben 2'inci harekatta bölgeye gittim ve birebir savaşın içinde bulunmadım. Canlı çatışmaya girmedim. Bir insanlık suçu işlediğim, mahkeme yolunun göründüğü söyleniyor. İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidilsin, burada davalar açılsın. Bu beni mutlu eder. Çünkü bu olayın gerçek olmadığı o zaman ortaya çıkacaktır. Her şey ispatlanmış olacak. O bölgeye giden hiçbir Türk askeri, bir Rum'a hele esire böyle davranmamıştır, davranmaz da. Ben böyle bir şey duymadım, inanmıyorum da. Tek hatam senaryoyu bir bütün olarak değil de bu şekliyle anlatmamdır ve anlatırken de oyunculuğumu kullanıp oynamamdır. Dediğim gibi anlattıklarımın gerçekle ilgisi yoktur. Gerekli araştırmalar yapılıp her şeyin de ortaya çıkmasını ben de çok isterim.'

Geçen hafta Kurtlar Vadisi (2003-2006) projesinin Ergenekon"un arzuladığı yönde içte Yahudi ve Hıristiyan düşmanlığını, dışta AB ve ABD düşmanlığını körükleyen, kışkırtan bir proje olduğundan bahsetmiştim... Ergenekon terör yapılanmasıyla Kurtlar Vadisi (2003-2006) prodüksiyonunu gerçekleştiren isimler arasında organik bir bağın olup olmadığını önümüzdeki süreçte göreceğiz... Bu bağlamda MİT o dönemde bir rapor da yazdırmıştı... Raporda çeşitli Jandarma istihbarat subay ve astsubaylarıyla bu diziyi hayata geçiren isimler arasında yoğun bir bağ olduğundan bahsediliyordu... Bu resmî rapor da dikkate alınarak bu mesele hukuken de araştırılmalı, soruşturulmalı... Kurtlar Vadisi (2003-2006) hakkında bir hukuki inceleme ve soruşturma yapılmadan Ergenekon ile bu TV dizisi/sinema filmi arasında bir organik bağ olduğundan bahsedilemez... Buna yargı karar verir... Fakat Kurtlar Vadisi (2003-2006) dizisi net biçimde Ergenekon zihniyetinin billur hale geldiği bir prodüksiyondur. Bu son derece açık, net ve kesin... Ergenekon yapılanması Türkiye toplumunda Yahudi-düşmanlığını hortlatmayı amaçlıyor, yaratılacak bir toplumsal infialden hareketle AKP hükümeti de antisemitik eğilimlere kapılsın, öyle politikalar uygulasın istiyordu... Böylece bu karanlık yapılanma dışarıda “Bakın işte köktendinciler Yahudiliğe, İsrail"e ve ABD"ye düşman, demokratik seçimle de gelmiş olsalar ülkenin yönetimi bu dincilere bırakılamaz” propagandasını çok daha rahat yapacaktı... Nitekim Ergenekon"un “entelektüel” kadrosu dışarıda sürekli ve sürekli bu propagandayı pompaladı... Özellikle 2006 yılında, Kurtlar Vadisi Irak filmi bağlamında kimi üstdüzey AKP"lilerin saçmasapan açıklamaları Ergenekon zihniyetine bulunmaz bir fırsat verdi... 2006 yılı sonunda ABD ve İsrail devlet elitlerinin önemli bir kısmı olabilecek muhtemel bir darbeye karşı en azından tarafsız kalmak konusunda ikna edilmişti. Israrla söylüyorum ki bu ikna olma sürecinde Kurtlar Vadisi Irak galasında ve sonrasında yaşananlar çok çok etkili olmuştur. O dönem Amerikan ve İsrail medyasını takip edenler bunu iyi bilirler... 2007 başlarken Zeyno Baran"ın “tarafsız” biçimde “Bu yıl Türkiye"de darbe olma olasılığı yüzde 50” diye yazması, uluslararası medyada bunun altının çizilmesi de bu bağlamda boşuna değildi. Bu “tarafsız” öngörü haklı çıktı... 2007"yi hepimiz yaşadık. Bu ülke bir darbenin eşiğinden döndü... Alçakça cinayetleri ve bombalamaları yaşadık. 27 Nisan e-muhtıra rezaletini yaşadık... Hatırlanırsa 27 Nisan muhtırasına karşı ABD ve İsrail yönetimi kaypak bir dil kullandı. O dilden anlaşılıyordu ki bu e-muhtıra 28 Şubat süreci gibi başarıya ulaşılırsa bu darbe sürecine karşı “tarafsız” kalınacaktı. Darbe girişiminin başarıya ulaşamayacağı anlaşılınca ABD ve İsrail yönetimi dil değiştirdi... AKP hükümeti açısından üzücü olan kendini yoketmek isteyen bu süreci bilinçsizce ve ahmakça kendisinin de desteklemesiydi... Ergenekon"un AKP"ye karşı oynadığı tezgâh tam bir başarı kazandı 2006"da... Darbe olduğunda hapislere atılacak birçok İslami entelektüel de maalesef bu tezgâha düştü... Bugün bile Kurtlar Vadisi (2003-2006) projesini hâlâ öven muhafazakâr isimler var... Hatta bizim gazeteden Aytaç&Uslu ikilisi de bu mealde yazılar yazdı... ETÖ noktasında bu kadar duyarlı olup, Kurtlar Vadisi projesini övmek “12 Eylül darbesinden nefret ediyorum ama Kenan Evren"e hayranım” demek gibi bir tutumdur... Kurtlar Vadisi (2003-2006) projesi eksenindeki tezgâhı görmemek, bir de bu projeyi övmek Ergenekon terör zihniyetinin ekmeğine yağ sürmek demektir... Aytaç&Uslu ikilisini bu noktada dostça uyarmak isterim... Kurtlar Vadisi dizisinin 2003-2006 dönemindeki sistematik Yahudi-düşmanlığından örnekler verelim... Bu dizinin karakterlerinden Nedim İplikçi “Pis, paragöz Yahudi” stereotipinin çok net ve kaba bir örneğiydi. Diziyi yapanlar tarafından Nesim Malki"yi simgelediği düşünülen bir karakterdi bu. Nedim İplikçi dizide sunulduğu biçimde tefeci, paradan başka bir şey düşünmeyen, açgözlü, yalaka, sırnaşık bir Yahudi işadamıydı. Nazizmin-faşizmin tarihini bilenler bu stereotipin Nazi propagandalarında halka benimsetilmeye çalışılan Yahudi tipolojisi olduğunu çok iyi bilirler... Bu dizinin bir bölümünde, bir sahnede yere düşen bozuk paraları bile “Aman paraciklarimmm!!” diye toplayan bir Yahudi tipiydi Nedim İplikçi karakteri. İplikçi"nin aksanı da yine o stereotipleştirilen, zamanında da (40"lar Türkiyesi"nde ve hatta sonrasında da) çok karikatüre konu olmuş Yahudi aksanıydı. Yani antisemitik kafanın varsaydığı sırnaşık Yahudi aksanı. Son derece yüzeysel bir izlemeyle bile bu Kurtlar Vadisi (2003-2006) projesi bağlamında yüzlerce Yahudi-düşmanı ırkçı örnek bulunabilir...

Lise öğrencileri arasında yapılan medya araştırmasında ilginç sonuçlar çıktı.40 öğrenciyle yapılan çalışmada, liselilerin yüzde 85’inin dizi izlediği, bunların yüzde 65’lik bölümünün ise günde en az 3 diziyi takip ettiği belirlendi.Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliği sonrası ilköğretim okullarında seçmeli ders olarak verilmeye başlanan Medya Okuryazarlığı Eğitimi’nin lise öğrencileri üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla, ÇOMÜ Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Remzi Kıncal, Eğitim Bilimleri Bölümü Araştırma Görevlisi Osman Yılmaz Kartal ile birlikte bir araştırma yaptı. ‘Lise Öğrencilerinin Televizyon Dizilerindeki Mesajları Algılamalarında Medya Okur Yazarlığının Etkisi’ konulu ‘nitel çalışma’ kapsamında, lise 10'uncu sınıfta öğrenim gören 40 öğrenci çalışma grubu olarak belirlendi. 20’şer kişilik iki eş gruba ayrılan çalışma gruplarına anket uygulanarak dizi izleyip, izlemedikleri araştırıldı. Ankette, liselilerden yüzde 85’inin dizi izlediği, hatta bunların yüzde 65’lik bölümünün ise günde 3 diziyi takip edebilmek için ekran karşısına geçtiği ortaya çıktı. Hiç dizi izlemeyen ya da ayda sadece 1 dizi izleyen öğrencilerin oranı ise yüzde 10 olarak belirlendi.En çok izlenen diziler arasında ‘Kurtlar Vadisi’ başta olmak üzere, ‘Avrupa Yakası’, ‘Kavak Yelleri’, ‘Arka Sokaklar’ ve ‘Binbir Gece’ yer aldı.Prof.Dr. Remzi Kıncal, ortaöğretim 10'uncu sınıf öğrencilerinin televizyon dizilerindeki mesajları algılamalarında medya okuryazarlığının etkisini belirlemeyi amaçladıklarını ifade ederek, “Hedefimiz öncelikle, dizi izliyor mu, izlemiyor mu, ya da ne kadar izliyorlar bunu tespit etmekti. Uyguladığımız anketlerde lise öğrencilerinin neredeyse tamamının dizi izlediklerini belirledik. İzlemeyen veya ayda sadece bir kez izleyen öğrencilerin oranının yüzde 10 gibi çok düşük seviyelerde olduğunu tespit ettik” dedi.KURTLAR VADİSİ İZLETTİLERAraştırmada özellikle en çok izlenen olduğu gerekçesiyle Kurtlar Vadisi adlı dizi üzerinde yoğunlaştıklarını belirten Prof. Dr. Kıncal, “Öğrenciler bu diziyi nasıl algılıyorlar? Ne düşünüyorlar? bunu belirlemeye çalıştık. Öncelikle öğrencilere Kurtlar Vadisi dizisinden bir bölüm izlettik. Daha sonra da 20 kişilik iki grup oluşturduk. Grubun birine 12 saatlik Medya Okuryazarlığı eğitimi verdik. İki hafta sonunda öğrencilerin Kurtlar Vadisi dizisine bakış açılarının, öncekine göre nasıl olduğunu tespit etmeye çalıştık. Sonuçta, eğitim alan öğrencilerin Kurtlar Vadisi dizisine ilişkin özellikle şiddet içeriği konusunda bir takım şeylerin farkına vardıklarını tespit ettik. Diğer grupta ise bir değişiklik olmadığını gördük. Bu çalışmada dikkatimizi çeken ilginç bir özellik, genellikle lise öğrencilerinin şiddet içerikli dizilerin daha çok çocukları ve gençleri etkilediğini söylemeleriydi. Oysa uluslararası literatürde yapılan çalışmalara baktığımız zaman, televizyon ve medya içeriğinin sadece çocukları veya gençleri değil izleyen, ilgilenen herkesi etkilediğini biliyoruz. Verdiğimiz eğitimden sonra bunun da farklılaştığını gördük. Medya okuryazarlığı kapsamında yaptığımız çalışma, Çanakkale’de lise öğrencileri üzerinde yaptığımız bir çalışmadır. Bundan sonraki süreçte farklı iller ve bölgeleri de kapsayacak şekilde devam ettirmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.TAVIR ALDILAREğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Osman Yılmaz Kartal ise, eğitimin işe yaradığını gözlediklerini aktarırken, “Öğrencilere Kurtlar Vadisi’ni izleterek, dizide verilen mesajları nasıl algıladıklarını belirlemeye çalıştık. Verdiğimiz eğitimler sonucunda, çocukların Kurtlar Vadisi’nde iletilen mesajları farklı bir bakış açısıyla irdeleyebildikleri sonucuna ulaştık. Özellikle dizinin şiddet içeriğinin kendileri dahil olmak üzere farklı bireyler üzerinde etkisi olabileceği, dizide seçilen temel karakterlerin niçin o tarzda yansıtıldığı, dizide hangi kültüre eğilim gösterildiği, dizi müziğinin niçin o tarzda seçildiğinin bireyler üzerindeki etkisinin ne gibi sonuçları olabileceği üzerinde durduk. Sonuç olarak bireyler, dizinin gelir elde etmek amacıyla üretildiği ve bireylere bu amaçla sunulduğunu fark ettiler. Eğitim alan öğrencilerin diğer gruba oranla diziye karşı bakış açıları değişti ve izleyip izlememe konusunda farklı yaklaşımlar sergilediler” dedi.

Atilla Olgaç dün "10 kişiyi öldürdüm" diyerek şoke etti. Bugün şoke etmeye devam ediyor.Türkiye dün onun açıklamalarıyla şoke oldu. 'Kurtlar Vadisi'nin Kılıç'ı, 45 yıllık tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç Kıbrıs'ta 10 kişiyi öldürdüğünü söyledi. Ama Kılıç bugün yalan söylediğini itiraf etti.Olgaç bugün bir basın açıklaması yaparak dünkü sözlerinin tamamıyla bir senaryodan ibaret olduğunu söyledi. Bu senaryoyu ise savaşın vahşetini anlatmak için yazdığını söyledi.Olgaç açıklamasında "Bir esiri ve 10 kişiyi öldürdüm' cümlesi tamamen savaşın kötü ortamını, acımasızlığını, vahşetini, insanları şoke ederek anlatmak adına tarafımdan yazılmış bir senaryodur."Olgaç daha sonra bunun bir senaryo olduğunu açıklama fırsatı bulamadığını ise şöyle anlattı:"Bütün bunların bir senaryo olduğunu açıklamak isterken reklam dönüşü program bitmiştir. Gerçekle bir ilgisi yoktur."

Kurtlar Vadisi’nde Polat Alemdar, Doktorlar dizinde ise Kutsi’yi seslendiren Umut Tabak, eskiden erotik filmi seslendirdiğini doğruladı. Tabak, 51 Gün evli kaldığını, ani karar verdiğini ve sebebinin eski eşinin ona evlenme teklifi ettiği ve belki evlenmenin daha iyi olacağını düşündüğü için teklifi kabul ettiğini fakat yürümediğini açıkladı.


Sanal senaryomuzun 7. bolumu forumumuzda yayındadır. Tamamını okumak için forumumuzu ziyaret edebilirsiniz... İşte 7. bölümün bir sahnesi...

..............

Polat Odasına Geçince Herkes Uykusuzluk ve Operasyondan Kalma Yorgunlukla Koltuklara Yığılıverir…Polat Odasının Kapısını Kapatırken Telefonu Çalar…

Polat – Alo ?
Doğu Bey – Benim Evlat…
Polat – Buyrun…Dinliyorum…
Doğu Bey – Evlat Sen Napıyosun ? Açığa mı Çıkmaya Çalışıyosun ?
Polat – Ben Açığa Çıkıcak Bişey Yapmadım ?
Doğu Bey – (Hafif Bağırarak) Sen Gidiceksin , Etrafı Cehenneme Çevireceksin Sonra da Açığa Çıkmıycaksın Öyle mi Aslanım ?
Polat – (Sinirlenerek) Siz Bana Bi Görev Verdiniz Doğu Bey , Emir Değil !
Doğu Bey – Evlat Senin Yaptığın Yanlış Görmüyo musun ?
Polat – (Sesini Yükselterek) Siz Burdaki Meryem’den Dinlediklerinizi Gelip Bana Söylüyosunuz…Sormuyosunuz ki Bu Adam Ne Yapmış ?
Doğu Bey – Ne Yaptın Evlat? Bilmediğimiz Bişey varsa Söyle…
Polat – Suçu PEJAK’a Attım…Onların Arasında Bi Savaş Başlattım… Şimdi hiç girmediğimiz bir savaşın içinden mağlup mu çıkacağız ?
Doğu Bey – ( Biraz Duraksadıktan Sonra )Bazen Devletin Bile zaafları olur…Bizim Zaafımız da Görevin Tehlikeye Düşmesi…İyi Düşünmüşsün Aslanım…Kusura Bakma…
Polat – Sizden Fazla Bişey İstemiyorum Doğu Bey…Biraz Güven…
Doğu Bey – Tamam Evlat , Kendine Dikkat Et...Beni Olaylardan Haberdar Et…
Polat – (Sinirli Bi Şekilde) Bana Gerek Yok…Sizin Zaten Burda Bi Haberciniz var…Meryem Sizi Her gelişmeden Haberdar Ediyo Nasılsa…
Doğu Bey – O Konuyu Sonra Konuşuruz Evlat…
Polat – Tamam…Sonra Konuşucaz Zaten Doğu Bey…

Polat Telefonu Kapatır…Sonra Odasından Çıkarak Meryem’in Bulunduğu Odaya Geçer…Polat Meryem’in Odasını Sert Bi Şekilde Çarparak Kapatır…

Meryem Ayağa Kalkar…

Meryem – Buyrun Efendim…Nasılsınız ?
Polat – Sen Ne Yaptığını Zannediyosun ? Doğu Bey le Bizi Birbirimize mi Düşüreceksin ?
Meryem – (Korkulu Tavırlarla) Öyle Bi Niyetim Yok Efendim.
Polat – Zaten Öyle Bi Niyetin Olsaydı , Şu an Benimle Konuşamıyo Olurdun…(Bağırarak)Eğer Bi Daha Bi yere Benden İzinsiz Haber Verdiğini Duyarsam , Görürsem veya Anlarsam , Bu Koltukta Bi Daha Oturamazsın! Şimdi Anladın mı Beni ?
Meryem – (Korkulu Gözlerle) Anladım Efendim…


..........



Gerçek hayatta 10 kişiyi öldürdüm
Asker yüzüme tükürdü ben de alnından vurdum.


Kurtlar Vadisi'nin ilk bölümlerinde gözünü kırpmadan adam öldüren 'Kılıç' karakterini canlandıran Atilla Olgaç "Kılıç karakteriyle senaryo gereği adam öldürdük. Ama ne yazık ki bu vatan için ben gerçek hayatta 10 kişiyi gözlerinin yaşına bile bakmadan kurşuna dizdim" dedi.

'BEN SANATÇIYIM ÖLDÜREMEM' DEDİM
Atilla Olgaç "Askerlikte terhisime 1 gün kalmıştı. Tam o sırada Kıbrıs Barış Hareketi oldu. Beni Mersin'den Kıbrıs'a gönderdiler. Savaşın en acımasızca ve en kanlı bölümünün sürdüğü temizleme harekatında görev verdiler. Komutana 'Yapamam, adam öldüremem, ben sanatçıyım' dedim. 'Burada sanat bitti. Burası gerçek hayat, savaş. Emir verdim mi öldüreceksin' dedi.

ÖLDÜRDÜĞÜM ASKER YÜZÜME TÜKÜRDÜ
İlk öldürdüğüm çocuk 19 yaşında, esir düşmüş bir askerdi. Elleri arkadan bağlıydı. Silahı yüzüne doğrulttuğumda yüzüme tükürdü. Alnından vurdum, öldü.

SÜREKLİ RÜYAMA GİRİYOR
Sonra 9 kişiyi daha öldürdüm. Öldürdükten sonra gidip karargâhta ağlıyor, ertesi gün yine öldürüyordum. Rüyamdan çıkmıyor. Uzun süre psikolojik tedavi gördüm. Bu yüzden hala et yiyemiyorum. Kan göremiyorum. Aklıma öldürdüğüm çocuklar, kokmuş cesetler geliyor" dedi.

Bu acıyı 25 yıl sonra ilk kez itiraf ettiğini söyleyen Atilla Olgaç "Türkiye'de korkunç bir savaşta bulunmuş, adam öldürmüş, gazilik unvanı almış tek sanatçıyım" dedi.

O ASKERİN SURATIMA TÜKÜRÜŞÜNÜ UNUTAMIYORUM
Atilla Olgaç sözlerine şöyle devam etti: Savaş uzun süre mesleğimi de etkiledi. Kitlendim, bir şey yapamadım. Bugün o komutanın 'Hep sahnede numaradan mı adam öldüreceksin. Silahı al da, gerçekten öldür bakalım. Nasıl oluyormuş' dediğini hatırlıyorum. Bir de 19 yaşındaki o gencin suratıma tükürüşünü. Yıllar geçti, ama gözümün önünden o lanet olası görüntü gitmiyor" dedi

Kurtlar Vadisi'nin sert erkeği Memati gerçek hayatta zor durumda. Şu sıralar kara kara ne yapağını düşünüyor.



Kurtlar Vadisi dizisindeki Memati karakteriyle bilinen Gürkan Uygun, son dönemlerde tüm dünyayı etkileyen ekonomik krizden canı yananlar arasına girdi.

Sabah magazin servisinin haberine göre Uygun'u imzaladığı kira sözleşmesi yüzünden sıkıntılı günler geçiriyor. Eli kolu bağlı olan sanatçı çıkış yolu arıyor.

Ünlü oyuncu Oya Aydoğan'ın Ulus'taki evini 7 ay önce 2 bin TL'ye tutan Uygun, kirası fazla gelen evini yaptığı 1 yıllık sözleşme nedeniyle boşaltamıyor.

Aydoğan ile mahkemelik olan ünlü oyuncunun durumu önümüzdeki günlerde belli olacak.


Tamamen hayal gücüne bağlı olarak yazdığımız senaryonun 6. bölümü yayındadır. Kurtlar Vadisi İran'ın 6. bölümünü okuyabilmek için forumumuzu ziyaret etmeniz yeterli.

İşte 6. bölümün bir kısmı...


Polat Adamları Bir Bir İndirerek Abdülhey’lerin Önlerindeki 10-15 adamın arkasına Geçmeyi Başarır…Sonra Bi Duvarın Arkasından Yaylım Ateşi Yaparak 8 adamı İndirir…Geriye Kalanlardan 3 tanesini Memati vurur…Birini de Erhan …Polat İleri Gitmeye Karar Verir…Hala Ateş Açan 3-4 Adam Kalmıştır…Ali ve Süleyman Onları Vurur…Polat’ın Önünde Bir Adam Kalmıştır…Polat Tekrar Arkadan Dolaşmaya Karar verir… Arkadan Dolaşarak Adamın Yanına Gelir ve Bacağına Ateş Eder…Sonra Adama Kürtçe Olarak

Polat - Ruslar PEJAK’dan Korksun Der…Sonra Adamı Silahın Dipçiğiyle Bayıltır…Adamın Yeleğeninin Cebine Bir Kağıt Koyan Polat , Ekibe Doğru Yürümeye Başlar…Ekip de Ona Doğru Gelmektedir…En Önde Abdülhey Vardır…Yerde Yaralı Bir Asker Hafif Doğrularak Abdülhey’e Doğru Ateş Eder…Bunu Gören Polat , Adama Ateş Eder ve Adamı Vurur…Tüm Ekip Yere Düşen Abdülhey’e Doğru Koşar…Polat , Elindeki Silahı Yere Fırlatıp Tüm Hızıyla Koşmaya Başlar…Koşarken

Polat – Abdülhey !!!!!


Evet arkadaşlar. Bizden bir ilk daha... Kurtlar Vadisi Pusu'nun bugüne kadar yayınlanan bütün fragmanlarını size sunuyoruz. Kurtlar Vadisi Pusu serisinin özetini seyretmiş gibi olacaksınız... Bu set herkesin bilgisayarında olmalı. Toplam 49 fragman , 162 MB...

Not : Linkler Sorunsuzdur ve Her 5 bölümde bir konu güncellenecektir.

Seti indirebilmek için forumumuzu ziyaret edebilirsiniz.

www.kurtlarvadisi-pusu.com



Kurtlar Vadisi Pusu kanalında kalıyor. Uzun bir süredir bu konuda spekülasyonlar yapılıyordu. Dört kanal ile görüşmelerin sürdüğü ağırlıklı olarak atv’nin adının geçtiği biliniyordu.

Show TV ile Pana Filmin sorunları vardı. Hatta işin içine Kanal 7′di soktular. TRT’nin de istediği olabileceği söylendi. Pana Film bu haftasonuna kadar durumun netleşeceğini haftabaşı söylemişti. Çünkü, dizinin artık bir şekilde başlama zamanı gelmişti.
Aldığım son duyumlar Pana Film'in Show TV ile anlaştığı yönünde. Ayrıntıları bilmiyorum. Yani eski ücretten mi devam edilecek yoksa bir indiri yapıldı mı?

Bu konular ilerleyen günlerde netleşir.


Televizyonlarda izlenecek çok az şey kaldı, bir yandan kriz, bir yandan Ergenekon ve Tuncay Güney'e kilitlenen medya yüzünden izleyici iki programa kaçtı, biri Show TV'deki Yemekteyiz, diğeri Fox TV'de Çarkıfelek... Bu iki program insanların beynini dinlendiriyor, nefes almasını sağlıyor da ondan... Geçmişte en çok perşembe geceleri televizyon izlenirdi, bir yandan Kurtlar Vadisi vardı, diğer yandan Aşkı Memnu, yani perşembe her zevke hitap ediyordu. Vadi yok artık, daha bir-iki ay da görünmeyecek, Aşkı Memnu deseniz kayıplara karıştı, bu hafta yoktu, gelecek hafta ne olur, bilinmez. İzleyici doğal olarak haber sonrasına Çarkıfelekle başlıyor, sonrasında Yemekteyiz'e kilitleniyor, iki program da izlenme listesinde ilk ondan aşağı inmiyor, hele Yemekteyiz sıra başı, bölümleriyle ilk onda üç kere yer alıyor. Bu kadar çok izlenen bir programda, yarışmacıların çoğu yemek yapmayı bilmiyor, yemek tariflerine bakıp, sofraya getiriyorlar. Eller çıplak, bir eline eldiven takan, diğerine takmıyor; Adanalılar yarışmacılardan şikâyetçi, "Kentimizin adını kötüye çıkardılar, sergiledikleri saygısızlıklarla insan içine çıkamıyoruz" diyorlar. Ne olursa olsun program izleniyor, zaten izlenecek başka şey de kalmadığına göre.

.........

Kurtlar Vadisi ile ilgili show tv ile yollar ayrıldıktan sonra neredeyse her kanalın ismi anıldı ama içlerinde öyle iki kanal varki kurtlar vadisini kaldırabilecek düzeyde değil...Bu iki kanaldan birisi atv birisi trt bizler neden bu kanallara karşı çıkıyoruz site olarak.
Derdimiz ne siyaset nede başka bir amaç söylemek ve anlatmak istediğimiz tek şey var bu dizi konusunu devletin içindeki çarpık düzenden,karanlık ilişkilerden,ihanetlerden alıyor.Siz gidip devlete ait olan iki kanalla anlaşmaya çalışırken hiç mi düşünülmüyor biz bu devletin görünmeyen halk tarafından bilinmeyen ilişkilerini anlatıyoruz bu devlet buna kendi kanalında izin vermez diye hiç mi düşünülmüyor işin bu kısmını anlayabilmiş değilim kurtlar vadisi bu görüşmelerle kendi konusuna herşeyden önce tarafsızlığına ihnet ediyor...
Bu kadar emeğe yazıktır bu dizi devletin şemsiyesi altına girdiğinde gerçek kurtlar vadisi fanlarını asla ekranlarda göremeyecek.

Bu yazıyı yazma sebebime gelince sitede bu konuyla ilgili yorumları okuduğumda şok olmam yayınlansında kanal önemli değil diyen kardeşlerim var ama bu iki kanal da yayınlanırsa kurtlar vadisi senaryosunun çok farklı yönlere saptığını onlarda görecekler.
Bu yazımı kurtlar vadisinin bir repliği ile bitirmek istiyorum...Muro çetoya kendisine küfreden gördüğüm tek devrimci sensin çeto diyor ya bende diyorum ki bu kanallarla görüştüğünden dolayı kendisine küfreden gördüğüm tek dizi kurtlar vadisidir.


www.kurtlarvadisi-pusu.com
mak_sas_sat



Kurtlar Vadisi Pusu’nun bir bölümü 800 bin TL

“Kurtlar Vadisi Pusu”nun fanatiklerinden elektronik posta yağmuru sürüyor...
Hepsi de dizilerinin akıbetini merak ediyor.
KVP fanatikleri kadar ben de dizinin hangi kanala geçeceğini merakla takip ediyorum. Bu amaçla sürekli nabız yokluyorum.
Henüz kesinleşmiş bir durum söz konusu değil, ama “Kurtlar Vadisi Pusu”nun ibresi atv’yi gösteriyor.
Aldığım istihbarata göre taraflar prensipte anlaştı, iş sözleşmenin detaylarına geldi... Ama hayatın şöyle de bir gerçeği var:
“Şeytan ayrıntıda gizlidir” derler...
O nedenle sözleşmenin koşullarında giderilemeyecek bir sorun yaşanır da, “prensip anlaşması” bozulursa onu bilemem...
Ama bildiğim bir şey var ki, Pana Film ekibi Show TV’ye resti talihsiz bir zamanda çekti...
Show TV’den bu sezon hiç para alamadıkları gibi, geçen sezondan da alacakları olduğu için Pana Film sahiplerinin, “Bu soruna kalıcı bir çözüm bulmazsanız biz yokuz” dedikleri dönem, ekonomik krize denk geldi.
“Kurtlar Vadisi Pusu” da hayli maliyetli bir dizi.
Pana Film’le bir süreden beri pazarlık halinde olan televizyon yöneticilerinden aldığım bilgiye göre “Kurtlar Vadisi Pusu”nun her bölümünün yayıncı kuruluşa maliyeti 800 bin TL...
Bugünkü ekonomik krizde her kanalın aldığı reklamla bunu karşılaması mümkün değil...
Bu tablo da haliyle Pana Film ekibinin elini zayıf gösteriyor, pazarlık gücünü düşürüyor.
Pana Film ekibi, “Bu kriz hep böyle gitmeyecek. İyi günler de gelecek” diyerek pazarlığı ona göre yapıyor.
Ancak öte yandan televizyon yöneticileri de, “Gönlümüz ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ya bu parayı vermek istiyor, ama mantık ve ekonomi aynı şeyi söylemiyor” diye diretiyor.
“Kurtlar Vadisi Pusu” gibi bir dizinin bu denli uzun süre kanalsız, oyuncularının işsiz kalması da bu yüzden...

;;