Kurtlar Vadisi; Irak, Terör ve Pusu serileriyle devam etti. Türk halkı tarafından çok sevildi. Bu filmlerin yapımcısı Pana Film şimdi de, Selman Kayabaşı tarafından yazılan ve günümüz olaylarıyla da birebir örtüşen ‘Teşkilat’ romanını takibe aldı. Timaş Yayınları’ndan çıkan politik kurguda,
Selçuklu’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan Türk devletlerinde, devletin devamlılığı ve çıkarlarını koruyan bir teşkilattan söz ediliyor. Türkiye-İsrail ilişkileri, Ortadoğu’daki gelişmeler, PKK, Kürt meselesi ve Kuzey Irak bu kitabın konuları arasında yer alıyor.

Türkiye, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’in ziyaretinde savunma sistemleriyle ilgili bir anlaşma imzaladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haremüşşerif’te kazı yapan İsrail hükümetini sert bir dille uyardı. PKK, Türkiye, ABD, Talabani ve Barzani’nin anlaşmasıyla köşeye sıkıştı. Bu, birbirinden bağımsız olarak gerçekleşen üç olay, henüz meydana gelmeden önce bir kitapta yer alıyordu. Gazeteci-yazar Selman Kayabaşı’nın ‘Teşkilat’ isimli politik kurgu romanı, bundan bir ay önce Timaş Yayınları’ndan çıktı. Konu ettiği gelişmeler nedeniyle dikkat çeken kitap, Kurtlar Vadisi’nin yapımcısı Pana Film’den film teklifi de aldı. Selçuklu’dan Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar var olan ve devletlerin geleceğine yön veren derin bir teşkilatın varlığı üzerine kurulu romanın yazarı Kayabaşı, romanın filme aktarılmasının iyi bir hizmet olacağını düşünüyor: “Bu filmin çekilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti ile bağı ve ilişkisi açıkça anlatılmış olur. Sultan Vahdettin’in hain olmadığı ve Mustafa Kemal ile arasında geçen olaylar sinema diliyle anlatılırsa belki tarih kitaplarından daha fazla etkili bir şekilde insanlarımızın zihnine yerleşebilir.”

Kasım ayı başında piyasaya çıkan romanda, henüz gerçekleşmemiş üç olaya dikkat çekiliyordu. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in, geçtiğimiz günlerde yaptığı Türkiye ziyareti sürerken; ajanslar iki ülkenin Türkiye’ye Arrow füze savunma sistemi ve Ofek casus uydusunun satılmasına ilişkin üst düzey görüşmeler yaptıklarını duyurdu. Oysa Peres’in ziyaretinden önce dağıtıma çıkan kitapta bu bilgi vardı. Kitapta, Pentagon yetkilileri İran’dan İsrail’e atılacak olan füzelerin, ancak İsrail sınırına girdikleri zaman vurulabildiğini belirterek kimyasal başlık taşıyan füzeleri İsrail’e ulaşmadan durdurmak için, “Türkiye ile anlaşmak ve Arrow savunma sistemini Hakkâri’de kurmak zorundayız.’’ ifadeleri kullanılıyor.

Kitapta önceden yer verilen diğer bir konu da PKK ile ilgili. Avukatlar aracılığıyla örgütün komuta kademesine iletilen mektupta Türkiye-ABD işbirliğinden, Talabani ve Barzani’nin PKK’yı sattığından bahsedilerek, Kuzey’deki yönetimle bağlantıya geçenlerin cezalandırılması isteniyor. Örgütte infazlar başlıyor, liderlerin de içinde bulunduğu pek çok kişi infaz ediliyor. Cemil Bayık’ın geçtiğimiz hafta gazete manşetlerine çıkan panik açıklamaları kitaptaki metinlerle örtüşüyor. Kendilerinden şartsız ve zamansız ateşkes ilan edilmesinin ve silahların bırakılmasının beklendiğini belirten Bayık, “Bizi kurbanlık koyun yapmaya çalışıyorlar.” sözleriyle feveran etmişti. Bayık, “Türkiye ve ABD, PKK’nın tasfiyesi için anlaştı. Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi de PKK’yı silah bırakmaya ve teslim olmaya zorluyor.” demişti.

Bir diğer olay da İsrail hükümetinin Haramüşşerif’te yürüttüğü kazı çalışmasıyla ilgili. Kitapta MİT ile birlikte çalışan bir profesör, kazılarla ilgili başbakana bilgi veriyor. Başbakan duydukları karşısında sinirlerine hakim olamıyor. Gerçekten de Başbakan Erdoğan, o günlerde Türkiye’de bulunan İsrail heyetini kazılar konusunda sert bir dille uyarmıştı.

Sungur Fırat, Gül’ü cumhurbaşkanı yapan isim

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz ay gerçekleşen ABD gezisine katılan Genelkurmay İkinci Başkanı, İlker Başbuğ da kitaptaki karakterlerden biri. İsmi geçmeyen general, planlanan İran müdahalesinde Türkiye’nin ABD ile hareket etmeyeceğini belli etmesinin ardından öldürülüyor. Türkiye’nin İran’la arasının bozulması için işlenen cinayet, MİT içindeki Amerikancı yapı ‘Hüccetiye’ mekanizması tarafından gerçekleştiriliyor. Öldürülen kişi aynı zamanda 2 bin 300 yıldan beri devleti korumakla görevli gizli Teşkilat’ın başkanıdır. Cenazeye katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Koç, JİTEM Başkanı Faik, Emniyet Genel Müdürü Ahmet Altun, Bağdat Büyükelçisi Samet Karadağ, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İsmail Nedim, yazar Handan Elmas, ünlü işadamı Ersin Akman ise Teşkilat’ın Anadolu hücresine kayıtlı. Dışişleri Bakanı Ahmet Koç’un aslında eski Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olduğu iddia ediliyor. Başkan öldüğü için Teşkilat’ın üzerinde beş köşeli yıldız bulunan sancağı gizli bir törenle Sungur Fırat’a teslim ediliyor. Kitabın yazarı Selman Kayabaşı, 69 yaşındaki Sungur Fırat’ın gerçek hayatta kimi temsil ettiğini söylemiyor. Kayabaşı, cumhurbaşkanlığı adayının açıklanacağı saatlerde Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşen ve‚ “Cumhurbaşkanı Gül olsun.” diyen kişinin Sungur Fırat olduğunu iddia ediyor. e.dolmaci@zaman.com.tr



--------------------------------------------------------------------------------

DÜNDEN BUGÜNE TEŞKİLAT

Atatürk ve Turgut Özal’ın da yer aldığı söylenen Teşkilat, kitapta şöyle tarif ediliyor: “Bu teşkilat, 1060 yılına kadar Tuğrul Bey’in kardeşi Çağrı Bey tarafından idare edildi. Çağrı Bey döneminde, Teşkilat-ı Mahsusa, bin yıllık devlet geleneğimizin mirasıdır beyler! Bu miras; Oğuz Kağan’dan gelir, Alparslan’a uzanır, Sultan Fatih’le devam eder ve Abdülhamit’ten bize geçer. Bilge Kağan’ın, kardeşi Kül Tigin’i doğuya gönderirken; Ertuğrul Gazi’nin, Osman Bey’i Söğüt’e yolcu ederken teslim ettiği hazine, Teşkilat-ı Mahsusa’nın harcını oluşturur. Bugün, mirasın korunduğu sandık bende, sandığın anahtarı Abdülhamit’tedir! Teşkilat; Trablusgarp, Hicaz-ı Arabistan, Bağdat, Kafkasya ve Hindistan hücrelerinden oluşuyordu.”


POLİS OLACAKTI, TERÖRİST OLDU

Kitapta polis olmak isteyen; ancak daha sonra dağa çıkan bir Kürt gencinin hikâyesi de yer alıyor. Yazar Kayabaşı’nın “Hepsi gerçek.” dediği hikâye şöyle: “74’te, Türk Ordusu’nda Rumlara karşı savaşan amcam, son yıllarında Mahzun’u dağa çıkarmak için çok uğraştı. Mahzun, babasını tersleyip benim peşimden İstanbul’a geldi. Okumak istiyordu. Mahzun, baskılara kulak tıkadı, dağa çıkmayı kabul etmedi. Liseyi bitirip polislik sınavını kazandı. Okula yazılamadı. Ama dağa da çıkmadı. 2004’ün Mayıs ayında, Beşiktaş’ta, Barbaros Bulvarı’ndaki altgeçit inşaatında çalışmaya başladı. Mayıs’ın yirminci gününde, şantiye şefinin parası çalınmış. Muhtemelen parayı çalan o iki çocuk, ağız birliği edip, ‘İçimizde tek Kürt Mahzun’dur, parayı da o çalmıştır.’ demişler. Usta, çocukları ciddiye almamış ama Mahzun kendisine söyleneni çok ciddiye almış.


kaynak:zaman.com.tr

DEVAMI VE YORUMLAR İÇİN TIKLAYINIZ.

0 Comments:

Post a Comment