16 HAZİRAN 2007
Ahmet Altan gazetem.net sitesinde bir yazı yazdı geçtiğimiz günlerde. Üçüncü Dünya Savaşı’nın Türkiye’den çıkabileceğini anlattı. Yazıyı, önce Fransız gazetesi Le Monde, ardından da Alman Stern dergisi yayınladı. Dün, Altan’ın yazısı bizim gazetede de yer aldı. Yazının ana fikrinde şu vardı: “Türkiye’de darbe olursa, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş bir oluşumla karşılaşacak dünya. Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve İran’la ortaklık kurmak isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak. Rusya’yla, İran’ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, Türkiye’yi bir süreliğine daha ayakta tutmaya yeter. Ama Rusya, Türkiye, İran bloku, dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir. Avrupa’yı küçük kıtasına hapseder... Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatışmadan çıkar. Hiç unutmayın ki ilk dünya savaşı da, tek bir tabancanın patlamasıyla başlamıştı.”

ABDÜLHEY ALTAN’I ONAYLADI

Yazının bizim medyada çıktığı günün gecesinde, Kurtlar Vadisi Pusu da sezon finaliyle ekrandaydı. Dizinin bir sahnesinde, tekrar tekrar dinledim, aynen şu diyalog vardı. Memati sordu: “Usta bu İranlı’nın dört aileyle ne alakası var?” Cevap Polat’tan geldi: “Tataroğlu’nun kriptekste çözdüğü işte bu Memati. Almanlar, İran’da nükleer tıp altyapısı diye nükleer tesisler kurmuş. Ruslar, uranyumu yollamış... Fransızlar, uranyumu zenginleştirmekte kullanılacak hassas cihazları ve sistemleri vermiş. Ve bu ispatladığında, macera belli. Kurtlar Vadisi İran!” İşte bu anda geldi Abdülhey’in, Ahmet Altan’ın söylediklerini onaylayan cümlesi: “Abi bu Üçüncü Dünya Savaşı.”

KALEMLER AYNI ŞEYİ SÖYLÜYOR

Ne tuhaf değil mi? Sanki Ahmet Altan da, Kurtlar Vadisi Pusu’yu yazan kalemler de aynı şeyi söylemeye çalışıyordu. Dünyayı, Türkiye’nin merkezde olduğu korkunç bir savaş bekliyordu. Altan, yazısında bu tehlikenin altını çiziyordu. Kurtlar da aynı meseleye işaret ediyordu. Dün Vatan’ın beşinci yılı için hazırlanmış 186 sayfalık özel bir gazeteyle çıktık karşınıza. İçinde benim yazdığım “Ekranda toplu cinnet” başlıklı bir yazı vardı. Onun son paragrafından birkaç cümleyi tekrar ediyorum. Dünyayı ve ülkemizi kuşatan bu cinnetin, insanlık adına bir an önce sona ermesini diliyorum. “2007’de sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında seçimler var. Sadece siyaset sahnesinde değil, ekranda da saflar asıl şimdi netleşiyor. Belli ki dünyanın üzerinde kurulu olduğu konjonktür artık eskidi. Dünya da, medya da aynı günlerde temellerinden yıkılıp, yeniden inşa ediliyor.”

YÜCE TANRI İNSANI AFFETSİN

Öyle şeyler yaşıyoruz ki, Ahmet Altan da, Abdülhey de aynı tehlikenin altını çiziyor. Onlar yetmezmiş gibi, bir gazetenin televizyon yazarı da üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri dile getiriyor. Dört bir yandan, kulakları iyi duyanların fark ettiği savaş tamtamlarının sesi yükseliyor. Böyle iç karartıcı anlarda, içimden o nefis Sezen Aksu şarkısını mırıldanmak geliyor. “Bugün dua ettim hepimiz için. Yüce Tanrı insanı affetsin...” Ne dersiniz, benzerlikler sizce de tuhaf değil mi? Siz de o şarkıyı sever misiniz? Bana eşlik eder misiniz?


0 Comments:

Post a Comment